Bölüm 2

1.3K 162 18
                                    


Hızımı alamadım :D

Louis elindekilerle olduğu yerde kalakalmıştı. Bir süre anlayamamış gibi etrafına bakındı. Hayal kırıklığı kesindi ama bir de neredeyse üzülecekti. Yerdeki yazıyı başkasının görmesini istemezmiş gibi ayağıyla dağıttı.

Battaniyeyi, çayı ve sandviçleri kapının yanındaki duvarın dibine bıraktı ve parmağını karda kaydırarak o da Harry’ye bir not bıraktı.

Son kez etrafına bakınıp derin bir nefes aldı ve apartmana girdi.


Harry duvarın arkasından Louis’nin içeri girdiğini gördüğünde gidip gitmemek konusunda kararsız kaldı ama gerçekten de sıcak bir şey içmek için neler vermezdi. Battaniyesine sarınıp tekrar bir zombi havasında ayaklarını sürüye sürüye ve yerde birikmiş karları delerek Louis’nin evinin önüne geldi ve en azından çayı almak için eğildi. Battaniye ve diğerlerini almak istemiyordu, bu ona yüzsüzlük gibi gelmişti. Sonra yerdeki yazıya baktı.

Hepsi senin için. Evi biliyorsun 3. Kat. Harry başını kaldırıp ışığı yanan eve baktı. Camdan bakmasından korktuğu için daha fazla düşünmeden yerdekileri alıp kendini sürükleye sürükleye sokağına yürüdü.


Louis başını pencereye çevirip gece kendini fırtınaya çevirmiş karı fark ettiğinde aklına Harry’nin kucağında yatarken ki yüzü geldi. Umarım battaniye ve diğerlerini almıştır. Dedi kendi kendine.

Dayanamadı ve ayağa kalkıp camdan aşağı baktı. Sonuçta bu gün neredeyse ölmek üzereydi şimdi ise dışarıda fırtına vardı. Galiba almıştı. Louis biraz rahatladığını hissetti.

Louis tekrar çocuğun yüzünü aklında canlandırdı daha önce hiç öyle narin hatlar görmemişti. Ve o kusursuz yüz için bir çift göz hayal etmeye çalıştı. Ona bakan, bir çift göz.

Ama yapamadı. Nedense ona uygun bir göz bulamıyordu. Onun gözleri de yüzü gibi eşsiz olmalıydı.

Neden onunla yukarı gelmediğini düşündü. Acaba onu incitecek bir şey mi yapmıştı? Onu korkutmuş muydu? Ya da kendini zavallı hissetmesine mi neden olmuştu?

Louis aniden kendini suçlu hissetti. Belki de gerçekten istemeden böyle hissettirmişti.

Nereye gitmiş olabilirdi ki? Teknik olarak her yer onun eviydi, ama o halde çok uzaklaşmış olamazdı da.

Louis’nin montunu üzerine alıp aşağı inmesi uzun sürmedi.  Yarın ortadan kaybolacak bir çocuğa bu kadar takmamalıydı belkide ama meraktan da ölüyordu.

Dışarı çıktığında nereye bakması gerektiğini bilmediğini fark etti. Karla kaplı yola doğru yürüdü ‘’Harry?’’ Gözlerine giren karlar yüzünden zaten önünü bile zor görüyordu. Elini gözlerine siper etti ve etrafa bakındı. ‘’Harry?’’

Bir süre rüzgarın uğultusu dışında bir ses bekledi.

‘’Harry, sana kötü hissettirdiysem üzgünüm.’’

Harry duyduğu sesle hayal gördüğünü sandı.  Yarısına kadar geldiği sandviçini peçeteye sardı ve cebine koydu. Battaniyelerini üstünden atmadan ortalarında durduğu, onu biraz kardan ve rüzgardan koruyan boş koliler arasındaki yerinden kalktı ve hala tam olarak hissedemediği sol bacağı yüzünden topallayarak dar sokağın duvarından kafasını uzattı, gözlerini kıstı.

Hala ağzında kocaman bir parça sandviçi çiğnerken o fırtınanın ortasında dikilen delinin kim olduğunu anlamaya çalıştı. Ve siyah kabanıyla tek eli gözlerinin önünde duran ve adını söyleyen kurtarıcısını gördü. Yüzünü görmeye çalıştı ama sadece bir karartı gibi orada duruyordu.


İyilikten ölecek. Diye geçirdi içinden.  Zaten hiç kimsenin etmediği kadar yardım etti ve bir de özür mü diliyor, suçlu mu hissediyor? Başını iki yana salladı ve tekrar yerine döndü.

‘’O da kim Harold?’’ diye sordu Harry’nin yaşlı arkadaşı.

‘’Adamın biri. Bana battaniyeyi ve sandviçi veren. İyi birine benziyor. Bu gün beni donmaktan kurtardı.’’ Dedi burnunu çekip.

'’Sana benimle yürümelisin demiştim.’’ Dedi Lynn yattığı yerden. Üzerine örttüğü o kadar şeyin altından sadece elma kadar kalmış kafası ve kim bilir nereden nasıl bulduğu sigarasını tutan eli görünüyordu.

‘’Ee ne diye yanına gelmiyor. Niye aptal aşık Romeo gibi sesleniyor öyle?’’ dedi gülerek sigarasından bir nefes alıp resmen öterek öksürdü.

‘’Ondan kaçtım. Evine gelebileceğimi söyledi ama ben kaçtım. Buna rağmen orada durmuş beni kırdığı için özür diliyor.’’

Lynn gülmeye çalıştı ama tek yapabildiği her seferinde daha kötüye giden bir şekilde öksürmek oldu.

‘’Lynn kötüye gidiyorsun.’’ Elini boş ver der gibi salladı.

‘’Senden sağlamım. Bu gün yol ortasında armut gibi düşen ben değilim.’’

Harry belli belirsiz güldü. Kesinlikle yarın kiliseye uğrayıp evsizler yurdunu arayacaktı. Bu inatçı ihtiyar reddedip duruyordu ama Harry sahip olduğu tek arkadaşının ölümünü izlemek istemiyordu.

Harry sokağın ucuna dalıp gitmişti ki Lynn onu kendine getirdi. ‘’Ne diye kaçtın?’’

Harry derin bir iç çekti. ‘’Şu halimize bak Lynn. Ben bile kendimden tiksiniyorum. İki dakika geçmeden beni evine aldığına pişman olurdu.’’

Lynn sigarasını sokağın ucuna doğru fırlattı. ‘’Yakışıklı mıydı bari?’’

‘’Ona bakmadım.’’

'’Ne demek ona bakmadım.’’

‘’Gözlerimi açmadım. Çok utanç vericiydi. Yüzünü görmedim.’’ Dedi Harry. Lynn çocuğun sesindeki pişmanlığa gülemeden  -öksürmeden- duramadı.

‘’Sersem çocuk.’’

It's Too Cold Outside For Angels To Fly -  Larry Stylinson Fanfic. Kısa HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin