"Çabuk ameliyathaneyi hazırlasınlar ve Doktor Kim'i oraya yollayın! Hızlı, hızlı, hadi!"Bütün günü oldukça sakin ve her zamanki gibi normal vakalarla ilerleyen Seoul St. Mary's Hastanesi'nin gecenin bir yarısında aniden gelen siren sesleriyle tüm huzuru kaçmıştı.
Lobide önceden haberi almış olan doktor ve hemşireler siren sesini duyar duymaz dışarı fırladılar, onlar için artık gece yeni başlamıştı.
3 tane ambulans yan yana dizildi. İki tanesinin içinden üçer üçer hafif yaralı ve sargılı adamlar çıktı, neyse ki yaraları ağır değildi. Fakat son ambulanstaki tek başına olan diğerleri kadar şanslı görünmüyordu. Aralarında muhtemelen en genci olarak görünen bu genç ciddi anlamda yaralanmıştı ve şu an yarı baygın bir halde karnının sol tarafından yayıldığı belli olan kanlı sedyede yatıyordu. İlk yardım yapılmış gibi görünse de durum vahimdi. Doktor Park onu iyice süzdükten ve yarasının kötülüğünü tarttıktan sonra sedyeye elini attığı gibi 2 hemşireyle birlikte içeri doğru sedyeyi sürdüler.
Doktor Park, içeriye adımlarken çevreye bakındı fakat istediği simayı göremediğinde kaşlarını çattı. Yine nerelerde bu herif? diye içinden geçirse de şu an buna kafa yoramazdı, bu yüzden sedyeyi sürmeyi devam ettirirken danışmadaki kıza emirleri yağdırdı.
"Çabuk ameliyathaneyi hazırlasınlar ve Doktor Kim'i oraya yollayın! Hızlı, hızlı, hadi!" Tüm sesi hastanede yankılanmış gibiydi.
Kız kafasını sallayarak sabit telefonu kulağına yasladı ve hızlı bir şekilde artık ezberlediği Doktor Kim'in numarasını tuşladı. Bir iki kez çaldıktan sonra telefon meşgule atıldığında yüzündeki şaşkınlığı gizleyemedi. Şimdi ne yapması gerekiyordu? Koskoca hastanede Doktor Kim'i mi aramakla uğraşacaktı? Tekrar aradı fakat bu sefer direkt ulaşılamıyordu. Bu adam gerçekten sorumsuz. Diye geçirdi içinden. Daha sonra başka bir şansının olmadığını anladı ve etrafta Doktor Kim'i sorarak koşuşturmaya başladı.
Aslında uzaklarda aramasına gerek yoktu kafasını kaldırsa onu görebilirdi fakat nerden bilebilirdi ki? Doktor Kim'in bir üst katta demir korkuluklara yaslanarak olanları izlediğini nerden bilebilirdi?
"Aşağıda olman gerekmiyor mu?" Doktor Kim yanına gelen silüeti sesinden tanıdığından ona dönme gereği duymadı.
"Sana da selam baba." Yanına gelen adam eliyle gözlüğünü düzeltti ve o da korkuluklara yaslanırken derin bir nefes verdi.
"İnsan içinde bana böyle seslenmemeni söylemiştim." Küçük olan alayla gülümsedi.
"Sana böyle hiç seslenemiyorum ki."
"Taehyung bunu tartışmanın sırası mı? Aşağı inmen gerekiyor." Doktor Kim eliyle aşağıyı gösterdi ve yanındaki adamın söylediklerini es geçerek konuşmaya devam etti.
"Başlangıca benziyor."
"Tam bir khaos." Yanındaki adam tekrardan derin bir nefes verdi fakat bu sefer susmayı tercih etti.
"Tamam tamam, başlamadan gidiyorum. Görüşürüz Doktor Kim Seokjin." Yanındaki doktora göz kırptı ve adeta bir manken edasıyla orayı terk etti. Kim Seokjin ise arkasından gözlerini devirse de artık bu tavırlarına alışmıştı, o yüzden üstüne bir şey deme gereği duymadı ve o da oradan ayrıldı.
**
"Nerelerdesin sen? Arıyoruz ulaşamıyoruz da!" Doktor Park ameliyathanenin dışında beklediği kişinin sonunda geldiğini görünce bir anda yükselmeden edememişti, aşırı stresli olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
asklepios |taekook
FanfictionKim Taehyung buydu işte: Lüks, zengin, şaşalı yaşamının içinde gizlenmeye, saklanmaya çalışan insan görünümlü bir tanrı. Tıbbın ve sağlığın tanrısı, Apollon ve Koronis'in oğlu. Asklepios. • • • • • • • • 11.11.20 {greek mythology}