Sabah gözlerini ona sorar gözlerle bakan bir Jungkook beklemiyordu Jimin. Baannesinin cenanezisi aklına gelince hemen yerinde doğruldu fakat başındaki ağrıylada inledi.
"Ahh!"
Başını tuttu Jimin.
"Jimin iyimisin?"
Jimin Jungkooka baktı. Nedrn onu önemsiyordu?
"Nerdeyim ben?"
"Benim evimdesin."
"Neden?"
"Ne demek neden."
"Beni neden şimdi önemsedin? Ölüp başına kalıcağım için mi?"
Jungkook susup başını eğdi. Jimin hemen yataktan kalktı ve Jungkooka sordu.
"Saat kaç?"
"Yani bugün Cuma."
Jimin bir an bağırdı.
"NE!? OLAMAZ!!"
Yerindne kalktı ve merdivenlerden koşarak indi. Dış kapıyı açtı ve mezara koşmaya başladı. Bu sırada Jungkookta Jiminin arkasından bağırıyordu.
"Jimin dur!"
Jimin durmamıs ve mezarina gelmişti Jimin. Baannesini mezarına. Mezarının başına oturuo ağlamaya başladı. Sesli bir şekilde.
"J-Jimin."
"Hey dostum bu ezğin yanında ne işin-"
"Kes sesini Tae!"
Tae birden ikilinin yanına gelmişti. Jimin ayağa kalkıp Jungkooka bağırmaya başladı.
"Sizin yüzünüzden! SENİN YÜZÜNDEN SON KEZ YÜZÜNÜ GÖREMEDİM!!"
"Ben üzgünü-"
"S-Sen ç-çok kötü bir insansın. -hıck- senin etrafındakilerde çok kötü -hıck-"
"Saol canım. Hadi Jungkook şu malın yanından gidelim. Hiç bir şey anlamadım."
Jimin tekrar çökmüştü. Elleriyle yüzünü kapatmış ağlamaya devam etmişti. Tae Jungkooku çekiştirip zar ordan ayrılmışlardı.
Jimin ise orda durmuş sadece ağlıyordu...
{DEVAM EDİCEK}