chapter '03'

7 3 19
                                    

George, kapısının önündeki su kaplarını temizledi ve tekrar suyla doldurup aynı yere koydu. Hemen kaplara koşan kedileri izledi ve kedilerin başını okşadı.

"Günaydın, George Amca!"

George yerden zorla doğruldu ve ardından gelen neşeli sese doğru döndü.

"Günaydın, Penelope."

"Sana yine kurabiye getirdim, bu yeni tarifi çok beğendiğini söylemiştin."

George, güzel bir kahkaha attı.

"Senin kurabiyelerin hep çok lezzetli olur güzel kızım."

Penelope rica manasında tebessüm ederek gözlerini kırpıştırdı.
Sepetinin içindeki kurabiyeleri Yaşlı George'a uzattı.

George hemen kurabiyeleri mideye indirmeye başladığında Penny biraz da süt ikram etti.

Tam konuşmak için ağzını araladığı sırada Yaşlı George'un evinin penceresinden kendisini izleyen birini gördü. Oraya doğru döndüğünde perde hızla kapandı. Penny merakla kaşlarını kaldırdı ve Yaşlı George'a baktı.

"Sanırım misafirin var, George Amca."

Yaşlı George iç çekerek başını salladı.

"Bu çok uzun hikaye, çocuğum."

Penny başını salladı.

"Linda Teyze için de kurabiyelerim var, kusura bakma bugün az kalacağım, görüşürüz!"

George, uçuşan pelerini ve sallanan sepetiyle neşeli neşeli yürüyüp giden Penny'e el salladı.

"Lütfen misafirimle tanışmak için tekrar uğra!"

***
Klementine Uçurumu Kulübesi

***

"Tahminen çok utangaç ya da uzun süredir insan içine çıkmayan birisi, perdeyi hemen geri kapattığı için yüzünü pek göremesem de yanağında derin bir yarası olduğunu fark ettim."

Penny, sanki şehir efsanesi anlatıyormuş gibi pürdikkat kendisini izleyen çocuklara baktı.

"George Amca, misafiriyle tanışmam için daha sonra tekrar uğramamı istedi. Dilerseniz birkaçınız benimle gelebilirsiniz."

Herkes Penny'nin teklifini reddettiğinde Penny fazlasıyla şaşırmıştı.

"Hadi ama çocuklar, tanışmak istediğinizi söyleyenler sizler değil miydiniz?"

Cindy'nin arkasından çıkan Parker ellerini yanaklarına koyup tuhaf tuhaf sesler çıkarttı.

"Ya bu misafir seni yemeği bekleyen yanağı yaralı bir canavarsa Penny?!"

Penny öyle hayal kırıklığına uğramış bir bakış atmıştı ki herkes bakıp bakıp gülmeye başlamıştı.

"Saçmalamayın, bizim yaşlarımızda bir insan olduğunu anlayacak kadar gördüm pencereden, kahverengi dağınık saçları ve ela renkli gözleri var."

Parker kurabiyelerin birini daha ağzına attı,

"İyi bari bizi yemeğeceğine sevindim."

Penny göz devirdi,

"Gerçekten benimle gelen kimse yok mu?"

Herkes Penny'e gözlerini kırpıştırıp baktığında Penny omuzlarını düşürüp derin bir iç çekti.

"Kendim gidip tanışacağım ve size hiçbir şey anlatmayacağım sizi küçük patatesler..."

Kulübeden söylenmeler yükselince Penny kötü kötü gülerek dil çıkarttı.

Koşaradım uçurumun aşağısına inerken yer yer durup birkaç çiçek topladı. George'un çiçekleri solmuş olmalıydı, en son 3 gün önce Yaşlı George için çiçek toplamıştı.

***
George'un Evi

***

Penny kapıyı çalmadan önce kurabiye verirken misafiri gördüğü pencereye doğru yürüdü. Hafifçe tıklatıp kenara doğru geçti.

Birkaç saniye sonra perde yavaşça aralandı. Pencere açıktı ancak içerisi sessizdi. Penny elindeki çiçeklerden birini pencereden içeriye attığı sırada perde hızla kapandı.

"Hey bu kadar çabuk korkmasana!"

Penny güldü ve sonuna kadar kapanan perdeyi dürtükledi. Gülmekten yanakları acımaya başlamıştı.

Yaşlı George'un kapısını çaldı ve selamlaşıp içeriye girdi. Evin içindeki üç farklı vazonun çiçeklerini elindeki çiçeklerle değiştirdi.

"Sanırım misafirini birazcık korkuttum, yalnızca çiçek vermek istemiştim."

George sessizce güldü.

"Henüz engeline tamamen alışamadığı için çok kolay ürküyor."

Penny gülümseyen yüzünü ciddileştirdi ve George'a meraklı gözleriyle bakındı.

"Ne tür bir engeli var?"

George derin bir iç çekti ve dudaklarını üzüntüyle içe yuvarladı.

"Misafirimin adı Leonardo. Benim torunum. Oğlum siz doğmadan önce bu kasabadan ayrıldığı ve hiç ziyarete gelmediği için tanımıyor olmalısınız."

Penny yüzünü ellerinin arasına aldı ve dirseklerini koltuğun kenarına yasladı,

"Gerçekten bu kadar yaşlı mısın George Amca?"

George güldüğünde Penny böyle bir soru sorduğu için utandı ancak belli etmeden konuyu toparladı.

"Afedersin, yalnızca bir çocuğun ve hatta torunun olduğunu hiç bilmiyordum."

George başını salladı sıkıntılı bir iç çekti,

"Benim bir oğlum vardı. Yıllar önce Şehrin en zenginlerinden biri hâline geldiğinde aslında bir torunum olduğunu söyledi bana, o da Leonardo oluyor. Ben torunum ile o yalnızca küçücük bir bebekken tanışmıştım."

Penny başını salladı. Hikayesinden çok kendisini merak ediyordu Leonardo'nun.

"Fakat birkaç zaman önce korkunç bir kaza geçirdiler, Penny. Oğlum ve karısı bu kazadan kurtulamadı ancak Leonardo hayatta."

Penny elini kalbine götürdü, henüz tanışmadığı birinin ailesini kaybettiğini öğrenmek onu üzmüştü.

"Kurtuldu ancak... artık kulakları duymuyor Penny."

Penny'nin gözleri kocaman açıldı ve bir an için kendi kulaklarının duymadığını hayal etti.

"Daha fazlasını ben de bilmiyorum, hepimiz Leo ile ilk kez karşılaşıyoruz Penny..."

Penny başını salladı ve derin bir iç çekti. Kapısı kapalı olan odaya doğru baktı da baktı...

"Pekala, şimdi onunla tanışabilir miyim?"

☆*:・゚☆゚.*・。゚

sort of a kind heartHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin