🔥2🔥

2.9K 23 31
                                    

     "Aaaa İmdaaat Belkız kurtar beniiiii!!!!"diye bağırıyordu Gülce. Cemile Hanım söylenmeye devam ediyor bir yandan da onu Gülce'den ayırmaya çalışanlara direniyordu.

    "Yeter ulan! Böyle bir kızın senin kart kocanla ne işi olur kendine gel hanım!!"diyerek Zafer müdahale etmişti en sonunda ve Gülce'yi kurtarmıştı. Gülce hâlâ can acısıyla ağlıyordu Belkız hemen ona sarıldı. Zafer hâlâ Cemile karısını zapt etmeye çalışıyordu. Serap'sa ortadan toz olmuştu. Kim bilir neredeydi. En sonunda patronları olacak pezevenk Kemal odasından çıktı.
    "Noluyor burda?!"diye bağırdı.
    Cemile anında
"Kemaaaaaaalll" diye sesini incelte incelte bağırdı. Götveren Kemal anında bir kedi gibi pusarak
    "Efendim karıcığım"dedi. Cemile Kemal'e doğru yürüdü.
    "Allah senin belanı versin Kemal! Şu koca göbeğinden utan! Boyun da yok ki boyundan utan diyeyim!! Şerefsiz herif çoluğundan çocuğundan da mı utanmadın haa!!!"diyerek Kemal'i çıkardığı topuklu ayakkabısıyla dövdü.
     Zafer de gaza gelmiş olacak o da bir tane geçirdi adamın ensesine. Sonra hızını alamadı herhalde bir yumruk attı. Adam zaten yağ tulumu olduğundan anında yere yıkıldı ve bayıldı. Cemile yerde kocasını tekmelerken Zafer'e kızıyordu niye hemen bayılttın daha hıncımı alamadım diye. Belkız da önlükleri koymuş eşyaları toplamış gelmişti. Zafer de önlüğünü tezgaha fırlattı.
     "İstifa ediyorum bu bok çukurundaaann!!"diye bağırdı. Sonra döndü Cemile'ye.
    "Size son bir iyilik yapacağım nolet olsun içimdeki insan sevgisine!!"dedi ve parmağıyla arka kapıdan mısıdık mısıdık çıkmaya çalışan Serap'ı gösterdi.
     "Cemile Hanım ahanda kocanı ayartan aşufte bu!! Git de onu yol!"dedi. Cemile Hanım tek ayağındaki topukluyu da hızla çıkardı ve yalın ayak Serap'ın arkasından yardırdı. Serap koşarak kaçmaya çalışıyordu ama  giydiği topuklular ve koca götü yoluna taş koymuş gibiydi. En son çığlıklarını duydular. Galiba Cemile onu yakalamıştı.

🔥🔥🔥🔥
    Gülce'nin bir kolunda Zafer bir kolunda Belkız eve geldiler. Bu evde Belkız ve Gülce birlikte yaşıyordu. Belkız'ın ailesi Arsuz'da yaşıyordu. Bu ev de onlarındı ama Belkız bir ev arkadaşı istemişti ve odanın kirasını da ucuz tutmuştu. Gülce de havada atlamıştı tabi. İskenderun'da çarşıda ucuz kiralı ev! Tanışmaları böyle olmuştu. Sonrasında aynı yerde işe girmişlerdi Belkız okulunu bitirmişti. İş arıyordu. Bir yandan da Kehribar Cafe'de çalışıyordu birileri ona dönüş yapana kadar. Henüz kimse dönüş yapmamıştı.

    Belkız Gülce'ye yardımcı oldu, odasına götürdü. Gülce'nin kıyafetlerini değiştirdi. Yatağına yatırdı. Tabi ki İskenderun sıcağında üstünü falan örtmedi. Gülce uyudu o da salona Zafer'in yanına geçti. Biraz heyecanlanmıştı. İlk defa cafe dışında bir yerde beraberlerdi ve başbaşalardı.
   Zafer de heyecanlanmıştı. Bir üçlü koltuğa bir tekli koltuğa oturuyor hangisinde daha karizmatik görüneceğini kestirmeye çalışıyordu. En sonunda yaptığının saçma olduğuna karar verip tekli koltukta kaldı ve bir bacağını erkeksi bir şekilde diğer bacağının üstüne attı. O sırada Belkız içeri girdi. Zafer'in uzun bacaklarını gözüne sokar gibi oturuşu ister istemez iç çekmesine sebep oldu.  
    Çaktırmadığını sanarak şapşal şapşal etrafa bakındı.
    "Iıı... Gülce uyudu. Ben bize bir kahve yapayım da konuşalım biraz. Sonuçta üçümüz de işsiz kaldık." Zafer gıcık gıcık gülümsedi.
    "Sen kahve yapmayı biliyor musun ki?" Belkız gözlerini devirdi.
    "Tabi ki biliyorum."
    "İyi yap da ellerinden bir kahve içmiş olalım. Orta olacak aman ayarını kaçırma." diye sürdürdü gıcıklığını. Kaynanam olsa bu kadar söylenmez diye homurdandı Belkız mutfağa giderken. Tam cezveyi falan çıkarmışken salondan bağırdı tekrar Zafer.
    "Aman şekerle tuzu karıştırma! Tuzlu kahvenin yeri daha gelmedi."önce bir gıcık oldu bu dediğine Belkız. Sonra iç çekip inşallah onun da yeri gelir dedi. Aynı anda Zafer'in de aynı şeyi dediğini bilmeden (artık siz biliyorsunuz 😉).
   Kahveleri pişirdi getirdi Belkız. Zafer Bey'in önüne servis yaptı. Zafer normalde edepli çocuktu ama sevdiği kız önünde eğilip kendi kahvesini koyunca açılan gerdanını süzmeden edemedi. O güzelim esmer boyun, belirgin köprücük kemikleri, devamında o güzelim iki tepecik...
Titre ve kendine gel Zafer! Oğlum yavaş aaa kızın evinde baş başasınız diye niye sapıtıyorsun sen! Linkçi Enes oldun iyice! İstifa ettin hatırla. Hem de günlüğünü bile almadan. Ovv tamam bu kötü. Galiba yol paran bile yok. Belkız'dan borç istesem. Yok ulan o ne öyle. Gülce'den istesem? İyi de Gülce uyuyor. Kız zaten garibim bir de dövüldü. Olmadı burada kalırım ya. Kalırım kalırım ne var sanki.
     "Zafeeeer! Beni duyuyor musun?!" dedi Belkız. Zafer bir ayılır gibi oldu. Yanındaki tekli koltukta oturan Belkız'a döndü.
    "Efendim?"
    "Ya sen beni dinlemiyor musun Zafer?! Yarın diyorum, gideyim günlüklerimizi alayım ben. Hem kesin Cemile Hanım oradadır. Mahçup olur Gülce'ye karşı da belki biraz daha para verir. Ne diyorsun?"
    "Mantıklı aslında. Ben de senin yanında geleyim hem hatırlatmış olurum neleri ortaya çıkarttığımızı."
     "Olmaz Gülce'yi yanlız bırakmayalım. Birimiz yanında dursun. Hem sana karşı da çok mahcubum bizim yüzümüzden işinden oldun. Bir de oraya kadar terar yorulma ben alır gelirim."
     "Ne diyorsun Belkız sen! Tabi ki orada çalışmaya devam edecek değildim. Gülce'ye neler yaptı o kadın görmedin mi?! Kemal denen götverene hiç girmiyorum zaten! Daha orayı yakıp yıkıp çıkmamız gerekirken kaçarak çıktık!" Zafer'in giderek sesi yükselince Belkız sakinleştirmek ister gibi elini Zafer'in koluna koydu.
    "Ya bir sakin ol. Bağırma kız uyuyor. Hem yakıp yıksak ne olacaktı? Haklıyken haksız duruma düşecektik. En doğrusunu yaptık." Zafer Belkız'ın haklı haklı konuşmasıyla ona ters ters baktı. Bir yandan da kendi sıcak kolunun üstündeki buz gibi eller onu heyecanlandırıyordu.
    "Yine haklı haklı konuşuyorsun."dedi Zafer küçük bir çocuk gibi memnuniyetsiz bir şekilde. Belkız onun bu haline kıkırdadı. İster istemez de eliyle ağzını kapadı. Zafer de onun kıkırdamasıyla güldü. Sonra elini uzatıp Belkız'ın dudaklarının üstündeki elini, hafifçe dudaklarını okşayarak çekti. Hâlâ avucunu okşarken konuştu.
    "Gülüşünü saklama."dedi gözlerini kızın dudaklarından ayırmadan. Belkız da dudaklarında asılı kalan tebessümüyle ister istemez Zafer'in dudaklarına baktı. Ortam onların bu yakınlığı ve heyecandan hızlı hızlı aldıkları soluklarla iyice bir gerildi. Sonra tam Zafer yaklaşmaya başlamışken Belkız bir panik ayağa kalktı.
    "Iıı... Kahvelerimizi içelim! Bak soğuyacak şimdi hadi."dedi ve kendi fincanını kavrayıp tekrar yerine oturdu.
"İçelim bakalım."dedi Zafer. Belkız'ın utandığını görebiliyordu. Ama bir yandan da geri çekildiği için bozulmuştu. Belkız ondan hoşlanmıyor muydu?
   Belkız garibimse ilk öpücüğü olacağından hayli heyecanlanmış ne yapacağını bilemeyip ayağa kalkmıştı. Rezil olmuştu çocuğa, yüzüne bakamıyordu. Zafer'i seviyordu. İlk öpücüğünü sevdiği adama vermeyi çok istiyordu ama işte bir yandan da utanıyordu. Bu saçma sapan duruma düşeceğime yer yarılsaydı da içine girseydim diyordu. Kahveden içmeye devam etti.
   "Eline sağlık çok güzel olmuş kahve."dedi Zafer durgun bir şekilde. Sadece kahvesine bakıyordu.
   "Beğendin mi?"dedi Belkız yeni gelin gibi utangaç utangaç. Zafer o zaman ona baktı ve gözlerindeki ışıltıyı gördü. Tebessüm etti ve başını salladı onaylar şekilde.
   Belkız utangaç bir tebessümle başını eğdi. Kulağının arkasına sıkıştırdı saçlarını. Kirpiklerinin arasından baktı Zafer'e. Zafer derin bir iç çekti. 'Zalımın gızı ciğer bırakmadın bende' diye ağzının içinde homurdandı. Belkız dediğinden bir şey anlamadı.
   "Efendim?"
   "İyi tutturmuşsun ortayı onu diyorum."diye topladı Zafer ve bir küçük yudum daha aldı kahvesinden. Sevdiği kızın ellerinden içtiği ilk kahveydi. Doyamıyordu tadına, hiç bitmesin istiyordu.
   Bunlar böyle küçük küçük içe içe gözlerini birbirlerinden alamayarak bitirdiler kahvelerini. Belkız fincanları mutfağa götürdü. Tatlı alıp gelmeyi düşündü ama sonra aklına istifa ettikleri geldi. Paranın ne zaman gerekeceği belli olmazdı. O yüzden tatlı almaktan vazgeçti. Tekrar gelip Zafer'in yanına oturdu.
   "Belkız..."
   "Zafer..."ikisi de aynı anda konuşunca birbirlerine bakıp güldüler.
   "Önce sen söyle."dedi Zafer.
   "Yok canım sen söyle."dedi Belkız. Zafer canın mıyım gerçekten, diye sormamak için kendini zor tuttu.
   "Söyle işte Belkız."dedi sonunda.
   "Aç mısın diye soracaktım."
   "Yani biraz. Yemek yiyememiştik daha kafe çok yoğun diye. Gülce de aç acına uyudu."
   "Bir şeyler söyleyeyim mi yoksa aparatif bir şeyler mi hazırlayayım?"
   "Bir dur, birazdan birlikte geçeriz mutfağa ben Allah ne verdiyse güzel bir şeyler yaparım."
   "Tamam o zaman. Sen ne diyecektin?"dediğinde Zafer gergince elini ensesine götürdü.
   "Şey diyeceğim... Ihımm şey... Pazar günü müsaitsen, yani başka bir planın yoksa sahilde turlasak biraz olur mu?" Belkız'ın yüzünde ışıl ışıl bir gülümseme belirdi.
   "Olur. Çok isterim."dedi utangaçça. Bu kadar çabuk onaylanmayı beklemeyen Zafer sevinçle kıza sarılıp ayaklandı. Belkız neye uğradığını şaşırmıştı, ayakları yere değmiyordu. Zar zor kollarını Zafer'in boynuna doladı düşmemek için.
   "Biliyodum be! Biliyodum! Allah'ım şükürler olsun!"diyip kıza sarılı kollarını iyice bir sıkıştırdı. Belkız gülüyordu haline sadece.
   "Ay Zafer napıyorsun bir dur! Düşeceğim şimdi!"
   Dediğinde Zafer Belkız'ın çenesinden tutup yüzünü kendine çevirdi. Sonra da dudaklarına yapıştı. Belkız önce şaşırsa da o da karşılık vermeye çalıştı. İki acemi içgüdüleriyle öpüştüler.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SEKRETERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin