"Gülce, 14. masanın siparişini aldın mı?" Gülce hafifçe güzel kaşlarını çatarak Belkız'a döndü.
"İyi de o masa Serap'ın değil mi?" Belkız hafifçe gülümseyerek ona yaklaştı.
" Onu yine patron odasına çağırdı. Baya da oldu aslında ses soluk da çıkmıyor. Günahlarını almak istemiyorum ama bizim patronun ne mal olduğu belli. Serap da az değil şimdi! Neyse biz idere edelim de gerisi bizi ilgilendirmez." diye fısıldadı. Gülce tam olarak ne olduğunu anlamasa da 14. masaya gidip siparişleri aldı. Genç bir çiftti. İki tane damla sakızlı Türk kahvesi istemişlerdi. Siparişleri tezgahın arkasındaki Zafer'e söyledi. O da anında yapmaya koyuldu.
Dirseğini tazgaha yanağını da eline yasladı. İster istemez özenmişti. Derin bir nefes aldı. Yetimhaneden çıkıp ortada kalmamak için puanı nereye yeterse yazmıştı. Ama az biraz aptal olduğundan hiçbir zaman dersler konusunda iyi olmamıştı. Not ortalaması da sınav sonucu da hayli düşüktü. 4 yıllık çok az bölüm tutuyordu. Yine de ortada kalmamak için Türkiye'nin her yerinden puanı nereye yeterse yazmıştı. Ona devlet yurdu çıkma ihtimali çok yüksekti ve biraz zorlarsa burs da bulabilirdi. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi sekreterlik bölümü tutmuştu. Sabancı Kız Yurdu'nda odası da hazırdı. Biraz tırmalayarak bir hayırseverden burs da bulmuştu. Her şey mükemmeldi. Tek sıkıntı çıkaran okurken peşini bırakmayan erkekler olmuştu. Her zaman saftı. Yetimhanede bu yüzden çok ezilmişti. Şu an ki zayıflığını o günlerde aç kalmasına borçluydu belki de. Oradaki çocuklar kendi başlarına hayatta kalmak için feleğin çemberinden geçip sertleşmişlerdi. Bir çocuğun elindeki bebeğin saçını örerken size attığı bir bakış her şeyi anlatmaya yeterdi. Oradan çıkıp da böyle saf kalmayı başaran nadir çocuklardan biriydi.
Okula giderken tek amacı da hayatta kalmaktı. Hiç kimseyi hayal kırıklığına uğratmadan okulunu bitirip iş bulacaktı. Kimseyle ilgilenmiyordu. Kimseyi sevmiyordu. Ama insanların ona ne niyetle yanaştığını pek anlayamıyordu. Birkaç kere bunun bir 'date' olduğunu anlamayıp erkeklerle kahve içmeye gitmişti. Ama sonrasında bu oğlanların arkadaşları yanında söyledileri yüzünden millet onları sevgili falan sanmaya başlamıştı. Ama o gerçekten kimseyi istemiyordu.
"Gülceee! Götür hadi kahveler soğuyacak!" dedi Zafer elini gözünün önünde sallayarak. Gülce hemen irkilip tepsiyi eline aldı ve siparişleri götürdü.
"Afiyet olsun" diyip boşalan bir masaya ilerledi. Oradaki boşları topladı. Önlüğünün cebindeki hafif nemli bezle masanın üstünü sildi. Bezi tekrar cebine koyup tezgaha yürüdü. Tepsiyi tezgaha koyduğu anda bulaşıklarla uğraşan Seher anında ona dönüp tepsisindekileri aldı. Tam o sırada Serap yanlarına gelmişti.
"Beni idare etmişsin teşekkürler şekerim!" demişti Gülce'ye coşkulu bir şekilde. Gülce ondan hayli kısa olan kıza gözlerini indirerek bakmıştı.
"Sen neredesin? Patron niye çağırmış seni Serap?" Serap koca bir kahkaha patlattı. Birkaç müşteri rahatsız olarak onlara baktı. Serap hiç utanmamıştı. Gülce onun yerine kızarmıştı. Niye güldüğünü de anlamıyordu ama Zafer anlamış ve Serap'a kötü kötü bakmıştı onlara dönüp. Bu kız tam bir şeytandı. Kaç kişiyi buradan kovdurmuştu hem de tüm suç kendisininken. Bir ara kendisine bile sataşmış ama boyunun ölçüsünü alınca bir daha sesini çıkartmamıştı.
"Bu kara şeytanın işlerine bizim aklımız ermez boşver sen Gülce." demişti ona doğru sonra da yüzünde sinir bozucu bir ifadeyle Serap'a tezgahtaki tepsiyi uzatmıştı.
"Masa 9 Serap'cığım." Serap ona kötü kötü baksa da umrunda bile değildi. Tepsiyi eline alıp Gülce'ye göz kırparak "Canı yaramazlık yapmak istemiş patroncuğumuuun!" diyip yine kahkaha atmıştı ve masaya doğru gitmişti. Tabi ki koca kıçını kıvırtarak🙄.
O sırada Belkız elindeki siparişleri Zafer'e söyledi. Zafer anında tost yapmaya koyuldu.
"Yine mi patronla oynaşmış bu salak?" dedi Gülce'ye Belkız.
"Galiba. Öyle bir şeyler zırvaladı." dedi Gülce bakışlarını kaçırarak.
"Parası iyi olmasa çekilecek iş değil. Kemal götünün ne mal olduğu belli zaten. Hafif hepimizi gözüyle soyuyor. Zafer'i bile!" dedi hafif kıkırdayarak. Zafer sinirle ona döndü.
"Höst uleyn!"
"Tamam tamam seni soymuyor." dedi gülerek. Zafer yine ona kötü kötü baktı.
"Ya insan adını aldığı canım Atam'ın hatrına iyi biri olmaya çalışır. Adam rahat rahat sövemiyorum."
"Allah'ın Arsuzlusu seni! Çok konuşma hadi al şu tostları soğumadan götür." Belkız Zafer'in dediğiyle bakışlarını eğerek hafifçe kızardı. Ama alttan alttan kaçamak bakmayı da ihmal etmedi. Tepsiyi aldı ve gitti. Zafer arkasından dirseğini tazgaha yanağını da eline yasladı ve melül melül baktı.
"Ah ulan ah! Senin gibi Arsuzlu bir kız benim gibi Adanalıya bakar mı?!" dedi içli içli. Gülce hafifçe kıkırdayıp Zafer'e yaklaştı.
"Bir şansını dene bence. Pazar günü sahilde yürüyelim mi falan de bakalım ne diyecek?" Zafer anında yüzünü buruşturdu.
"Sahil olmaz orası Pazar günü çok kalabalık olur!" Gülce ona omzunu silkip tepsiyi kapıp yeni gelen müşterilere yürüdü. Ya bunlar çok şapşikti!Tam bu sırada Kehribar Kafe'den içeri fırtına gibi bir kadın girdi. Sahibi olduğu kafeyi hızlıca taradı. Anında hedefe kitlendi. Hızlı hızlı ilerledi.
"Seni orospu seni!!!!! Kocamı ayartırsın haaa! Seni yolup atmazsam bana da Cemile demesinler!"diyip kapıya en yakın masanın siparişini alan Gülce'nin cağnım saçlarına yapıştı.
Gülce Öztaş 💞
Haşim Can Toran😍🤤🤤🤤🤤♥️
Çavbella
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKRETER
Ficción General+18 rahatsız olan okumasın Sekreterlik okuyup-bunu okuyanların çoğu gibi-iş bulamayan-azıcık aptal 🙄- güzeller güzeli bir kız Gülce Öztaş. Bir kırtasiye firmasının üretim ve yönetim başkanı aynı zamanda sahibi olan Haşim Can Toran. Evet doğru tahmi...