11 : what the fuck are you doing?

321 40 130
                                    

textinglerde en az bir tane anlatımlı bölüm yazmadığımda içim rahat etmiyor, bu yüzden böyle bir bölüm de olsun dedim 👉👈

bugün kanal d'de logan varmış, o kadar mcu filminden sonra sonunda akıl edebilmişler. yine ağlayacağım kesin ama izleyeceğim 🤧✊

umarım güzel bir şeyler yazabilmişimdir, uzun süredir yazmıyordum, iyi okumalar 💙

§
§

"çok gerginim, inanılmaz gerginim. gerginlikten midem bulandı, kusacağım şimdi."

partinin olacağı evin kapısına geldiklerinde, charles durmadan konuşuyordu. erik her ne kadar onu susturmayı denemiş olsa da başaramadığı için sadece sessiz kalıp onu dinlemeye karar vermişti. erik'in yanından biraz uzakta yürüyen ama çok da uzaklaşamayan charles arada kalmış gibiydi, diğer insanlara yakın olmak mı yoksa erik'in dibinden ayrılmamak mı daha kötüydü karar veremiyordu.

"sana kaç kere daha sakin ol demem gerekiyor charles?" diye sordu erik, büyük evin bahçesine adım attıklarında. ikisinin de üstlerinde jilet gibi takım elbiseleri, özenle taktıkları kravatları -charles'ın taktığı şey bir papyondu- ve gayet lüks gözüken ayakkabıları vardı. her zaman olmasa da arada böyle giyinmek elit yerlerde iş görüyordu, o yüzden halihazırda bu gibi şeyler için hazırlıklılardı.

"bilmiyorum, zaten sen kaç kere desen de sakin kalabileceğimi düşünmüyorum." deyip başını öne eğdi ve önünden yürüyenleri görmemek için hızlı adımlarla yürümeye devam etti, "şuna baksana, papyonu yamuk, aşırı sinir bozucu." diye söylendi, erik'ten birkaç adım önde yürüyordu. erik onun gerçekten bu kadar takıntılı olmasına hayret etti, karşısındakinin papyonuna kafayı takacak kadar delirmediği için mutluydu.

"charles!" diye seslendi yumuşak bir sesle, kalabalıkta dikkat çekmek istemiyordu. charles adımlarını yavaşlatıp onunla aynı hizaya gelince yavaşça koluna girdi, aralarındaki boy farkı onları çok tatlı bir çift gibi göstermeye yetiyordu, "kusura bakma hayatım ama şu anda sevgiliyiz, o yüzden yanımda dursan çok daha hoş olur."

normalde temas hakkında katı kuralları olan charles, sesini çıkarmayıp başını sallamakla yetinmişti. erik onun bu uysal haline gülümsedi.

"erik! gelebilmene sevindim." diyerek onları karşılayan kişi, erik'in fakültesinde yakın olduğu arkadaşlardan biriydi. erik önce başıyla selam verdikten sonra elini sıktı, "böyle bir eğlenceyi kaçıramayacağımı bilmen gerekirdi. tanıştırayım, sevgilim, charles."

"yurt dışından zorla gelen nazlı kuğumuz burada demek ki, ben klaus." diyerek elini uzattı kibarca, charles önce büyük bir tereddütle yüzüne bakmayı sürdürmüş ve sonra da elini hafifçe kaldırıp el sallamakla yetinmişti. bu hareketine klaus şaşkınlıkla bakarken erik gülümseyerek kısa bir açıklama yaptı, "hijyene karşı büyük takıntıları var da..."

klaus fazla uzatmamıştı, "pekala," diyerek gülümsedi, "iyi eğlenceler!"

erik ve charles -aslında charles'ın yüzünden, çünkü erik yavaş yürümeyi sevmezdi ama charles kendini savunmasız hissediyordu- yavaş adımlarla içeri girdiklerinde charles aniden kolundan çekip yanındakini durdurdu, "erik, ben şimdiden kötü hissediyorum."

kolundaki elinin üstüne elini yerleştirip gitmesine izin vermedi erik, "buraya kadar geldik ve hiçbir şey olmadı, devamında ne olabilir?"

"bilmiyorum, ama girmek istemiyorum."

"hadi, charles."

zoraki bir sürüklemeyle de olsa sonunda charles içeriye adımını atmıştı, çok da yüksek sesli olmayan müzik onu rahatsız etmiyordu, ayrıca büyük bir yer olduğu için şimdilik pek de kalabalık sayılmazdı ama bu daha başlangıçtı, hem partiye oldukça erken gelmişlerdi. şimdiden erken olmasına rağmen bu kadar insan varsa parti vakti tam geldiğinde burada olacak insan sayısını düşündü charles, sadece düşünmesi bile ufak kalp krizleri geçirmesine neden oluyordu.

99 problems | cherik ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin