•12 yaşındaki İrem devam ediyor;
Hastaneye süratle giderken annemin ağlama seslerinden anlıyordum. Babam pek iyi değildi. Bana sözlerini tutmuş muydu?
•13 yaşındaki İrem;
Evet tutmuştu. Beyin kanaması geçirmiş ama bunu atlatmıştı. Doktorların bi taraftan felç kalır ya da ölür seslerine rağmen babam buradaydı. Yanındaydı. Eskisi gibi değildik artık, ben babasının minik prensesi değildim. Ona sarılırken ellerim titriyordu. Gidecek korkusu ile ona bağlanmaktan korkuyordum. Artık baba kız değildik, o ve ben iki yabancıydık.
•14 yaşındaki İrem;
Ailem doğum gününden hemen sonra başka bir şehire taşınma kararı aldı. Doğum günü hediyem gerçekten bu muydu?
Çocukluğuma veda etmem bu kadar basit miydi?
Bu koca İstanbul'a sığamamış mıydık? Çocukluğumdan beri yeni insanlarla tanışmaktan korkardım. Bu bir tramvaydı. Yeni insanlar hep giderdi. Eskiler hep baki kalırdı.
•15 yaşındaki İrem;
Şubat başları;
Yeni insanlar gerçekten kötüydü, beni 8 kişi tek başıma dövmüşlerdi. Canım çok acıyordu ama hepsi gülüyordu.
Eylül sonu;
Gece saat 05.00 telefonum çalıyor. Arayan Annem, telefonuma uzanmak için yavaşça yelteniyorum. Bana kardeşimi soruyor.
-Kardeşin yanında mı?
-Kendin bakamıyor musun?
-Ben hastanedeyim.
-Neden?
-Baban kaza geçirdi, korkma yalnızca ayağı kırıldı.
Baba ve kız ilişkisi her zaman çok ayrıdır. Ona bir şey olduğunda hep hissederdim. Annemin bana yalan söylediğini de hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yenilgi🦋
ChickLitPeki her zaman gülen bir yüzde aynı anda ne kadar acı saklanabilirdi?