Vaktim olmadığı için hızlıca yanından ayrılmış ve fotoğrafın kopyasını bile alamamıştım. O beni bulamayabilirdi çünkü adımı bile bilmiyordu ya da bulmak da istemeyebilirdi ama benim son günlerde düşünebildiğim tek şey onu bulmak olmuştu. Dümdüz ilerleyen hayatımda tek eğlencem oyunken şimdi sadece ismini bildiğim birini bulabilme fırsatım vardı ve bu beni heyecanlandırıyordu. Onu bulmayı isteme sebebimi buna bağlıyordum. Ayrıca fotoğrafımız onda kalmıştı.
Tek elimi yasladığım kafamdan çekip tahtadakileri not almaya devam ettim. Bu kadar basit bir konunun kafamı kurcalamaması gerekiyordu. Hem dersten bir şey anlamamış hem de sağ çaprazımda oturan arkadaşımın dikkatini çekmiştim bu kadar düşünerek. Daha kimseye Jaemin'den bahsetmemiştim çünkü olay olmasını istemiyordum. Söylediğim anda büyük bir şeymiş gibi merak konusu olacağına emindim.
Düşüncelerimi savuşturmak ve yazılanları anlamaya çalışmakla geçmiş ders, sonunda bittiğinde rahat bir nefes alarak eşyalarımı topladım. O gün eve gittiğimde annemden beklediğim gibi bir tepki gelmemiş, aksine sadece markete uğramam için aradığını söylemişti. Yani ismimi söyleyememem ve fotoğrafın kopyasını alamamam tamamen benim aptallığımdı.
Çantamı topladıktan sonra, yürüyerek arkadaşlarıyla gitmesine rağmen beni kapıda bekleyen Luna'nın yanına adımladım. Bir şeylerin kafamı meşgul ettiğinin farkındaydı ama ben söyleyene kadar sormamayı tercih etmişti muhtemelen. Zamanı gelince ondan yardım isteyeceğimi tahmin ediyor olmalıydı. Koridorda yürürken de genel şeylerden, derslerden, arkadaş ortamından bahsederek bahçeye çıkmıştık. Servise gideceğim için kapıda vedalaşıp, arka bahçeye doğru yürüdüm.
Jaemin'i nasıl bulacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bulunca ne yapacaktım onu da bilmiyordum ama arıyordum işte. Servise varınca çoğunluğu tanımadığım, farklı sınıflardan olan insanların arasına girmektense ön koltuğa geçip telefonumu ve kulaklığımı çıkardım. Diğerleri gibi yürüyerek gitmeyi çok istiyordum çünkü neredeyse her çıkışta okulun yakınında ki kafeye gidip takılıyorlardı ve servis benim bunları kaçırmama sebep oluyordu.
Hareket etmeye başladığımızda kafamı koltuğa yaslayarak etrafı izledim. Bir sürü öğrenci gruplar halinde gidecekleri yere yürüyordu. Gördüğüm birkaç arkadaşıma el sallarken aynı zamanda servis şoförünün sorduğu sorulara cevap veriyordum. Okul yolundan iyice uzaklaşmışken kırmızı ışıkta durduğumuzda dışarıda gördüğüm kişiyle sanki daha iyi görmemi sağlayacakmış gibi aniden kulaklığımı çıkardım.
Her gördüğüm mavi saçlı o olamazdı tabii ki ama yolun karşısında gördüğüm kişi kesinlikle nasıl ulaşacağımı bilmediğim Jaemin'di. Ben onu görüyordum ama onun pek bu tarafa baktığı söylenemezdi. Hep bir şekilde onun hakkında fazlasını bilen ben oluyordum zaten. En azından fotoğrafımızı alabilmeyi istiyordum ama burada inip yanına gidemezdim tabii. Yeşil ışık yandığında araba hızlandı ve Jaemin de görüş alanımdan çıktı.
Bir şekilde onu görmek, onu bulma isteğimi az da olsa söndürmüştü. Belki de sadece düşündüğüm gibi onu bulabilmekti amacım ve gördüğüm için bunu başardığımı düşünüyordum. Birlikte geçirdiğimiz zaman, belki de sadece ileride dönüp baktığımızda güzel bir anı olabilmesi için yaşanmıştı. Bu kadar üstüne giderek mahvetmek veya kötü bir sona çekmek istemezdim.
Bu yüzden artık bu kadar düşünmemeye karar vererek önüme döndüm. Artık günlük hayatımı etkileyecek kadar onunla tekrar karşılaşmaya takmayacaktım kafamı. Zaten tekrar görüşmemiz gerekiyorsa, bu bir şekilde biz istemesek bile bileğimize bağlı ipler yüzünden gerçekleşirdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
arcade [na jaemin]
FanfictionBirazdan bir başkasının oyununu bozacak olsak bile sıra bekleyenlere ayıp olmasın diye oyundan ayrılmamız ironikti.