Önümdeki film ilk defa sarmışken hafifçe esen rüzgarın nereden geldiğini düşünüyordum. Yanımda, başını omzuma yaslamış olan Jaemin, filme oldukça odaklanmış görünüyordu.
İkimizin de devamsızlığı çok olmadığından ders işlenmediği için bugün okula gitmemiş, odamda şu an dizlerimin üstünde olan bilgisayardan film izliyorduk. Annem Jaemin'i zaten bildiği için sorun etmemişti. Belki bizi ders çalışıyor sanıyor olabilirdi. Ders çalışmayacağımı çok iyi bilse de bilmemezlikten geldiğinden de emindim.
Olduğum yerde anlamsızca daha da üşürken hafifçe başımı kafasına yasladım. Saçları çok güzel kokuyordu ve uykumu getirmişti.
"Jaemin."
"Hm?"
"Luna ve Donghyuck ne yapmıştır acaba?"
"Cidden bilmiyorum. Çok garip bir ilişkileri var zaten. Bu zamana kadar nasıl tartışmadan durabilmişler merak ediyorum."
Söylediklerine güldüğüm sırada film ikimizin de odak noktası olmaktan çıkmıştı. Jaemin yerinde doğrulduğunda şimdi benim başım onun omzundaydı. Kollarıyla bedenimi sarması, üzerimdeki hırkaya rağmen üşüdüğüm için işime gelmişti.
"Ama biz seninle aynı durumda olsak bu kadar uzatır mıydık bilmiyorum. Belki başka bir şey vardır ve bu olay tam üstüne gelmiştir?"
"Olabilir aslında."
Birkaç saniye sessizlikten sonra dönebildiğim kadar ona döndüm.
"Sen de üşüyor musun?" Tam söylediğim sırada gözüm aralık olan pencereye takıldı. Kendime gözlerimi devirerek istemesem de ayağa kalktım. Tam ısınmaya başlamışken kalkıp pencereyi kapatmak için çok üşengeçtim.
"Şuna bak, sabahtan beri neden üşüdüğümü sorguluyorum ama bu havada pencereyi açık unutmasını-" gördüğüm şeyle sözlerim yarıda kesildi. Dışarıda lapa lapa kar yağıyordu. Bu kadar soğuk olmasının sebebi de belli ki buydu. Perdeyi heyecanla sıyırarak daha yakından baktığımda yerlerin tutmaya başladığını gördüm. Hızlıca arkama döndüğümde Jaemin telefonuyla ilgileniyordu.
"Jaemin! Kar yağıyor bak!" söyler söylemez tepkisini umursamadan geri pencereye döndüm. Camı kapattıktan sonra karın yağışını izlerken bu kadar şiddetli yağmasına şaşırmıştım.
Jaemin'de yataktan kalkıp yanıma geldiğinde gülüyordu.
"Çocuk gibisin. Neden bu kadar heyecanlandın?"
"Bir yıldır bunu bekliyorum çünkü. Yani.. en son kar yağdığından beri." bir süre daha dışarı baktıktan sonra elimi camdan çekerek ona döndüm."Dışarı çıkalım. Hatta şey! Dersin bitmesine az kaldı okula gidelim, bizimkileri de alırız. İlk kar yağdığında beraber olmalıyız bence."
"Nedenmiş?" yüzünde eğlenir gibi bir ifade vardı. Koluna vurarak daha da uzatmasam da çekiştirerek odadan çıkarmıştım. Anneme dışarı çıkacağımızı söylerken kardeşim de duymuş, beklenti dolu gözlerle anneme bakıyordu. Jaemin'e oynadığı oyunu gösterebildiğinden ve benim aksime onun umursuyor oluşundan iyi anlaşmışlardı. Bu yüzden bizimle dışarı çıkmak istediğini bilsem de, anneme anlamasını umduğum bir bakış atarak kapıya yöneldim.
İkimiz de montlarımızı giydikten sonra dışarı çıktık. Eldiven olmayan ellerimle kar alırsam donacağımı biliyordum ama bu kadar güzelken çok zordu. Jaemin'de ne yapmak istediğimi anlamış olmalı ki yapmamam konusunda beni uyardı. Yine de bir arabanın yanından geçerken birkaç adım arkasında kalarak elimde top haline getirmeye çalıştığım kartopuyla mutluydum. Erimesini izlerken ellerimi hissetmiyordum bile. Tamamen erimeden elimden attığımda birkaç adımda Jaemin'e yetişerek o fark etmeden hızlıca elini tuttum. Söylense de geri çekmediğinde zafer kazanmışçasına önüme döndüm.
Dersin bitmesine beş dakika kala okula geldiğimizde öğretmenlerin soru yağmuruna tutulmamak adına dışarıda bekledik. Sırayla öğrenciler çıkarken bizi gördükleri için şaşkın ifadeleriyle Jeno ve Luna'da çıkmışlardı. Tam konuşacağımız sırada diğerlerinin de gelmesiyle onlara döndüm.
"Eve gitmek yok. En yakın parka gidiyoruz, sonunda kar yağdığı için."
Teklifime karşı çıkmayan Luna'nın aksine Donghyuck biraz bekleyip reddetmişti. Sonunda sabrı taşmış olan Jeno, bizimle birlikte onu da sürüklediğinde geri dönemeyeceğini biliyordum. Gün içerisinde neler yaptıklarından bahsederlerken boş olan bir yürüyüş parkına gelmiştik bile.
Jeno, bembeyaz karların hala ayak basılmamış kısımlarına gidip küçük bir kardan adam yapacağını söylerken Jaemin'de ona yardım edeceğini söylemişti. O ikisi kocaman kartopları yapmaya çalışırken Renjun ve Hyemin'den günün özetini dinlemeye devam ediyordum. Onları dinlerken gözüm kenarda konuşan Luna ve Donghyuck'a takıldı. Renjun ve Hyemin' sessiz olmalarını işaret ettiğimde ikisi de beni şaşırtarak arkalarını dönmeden sessiz kalmışlardı.
"Direkt bana söyleyebilirdin mesela? Cidden o kadar çelişiyorsun ki."
"Yeter cidden. Sürekli aynı şeyleri konuşuyoruz. Bir hafta önce konuştuğumuz konularla şimdikine bak. Her şey farklı olabilirdi." Donghyuck'un sesini duyduğum da konunun sadece bizim önümüzde olan olay olmadığını anlamıştım. Sanırım Jaemin haklıydı. Luna'nın bize anlatmadığı bir şeyler olmalıydı ve bu işime gelirdi çünkü böylelikle ona Jaemin olayını anlatmadığım için kızamazdı.
"Bana ters davrandığım için-" Luna sözünü tamamlayamadan sağ koluna gelen kartopuyla sarsılmıştı. Hatta diğer kolundan onu yakalayan Donghyuck olmasa düşerdi diyebilirim. İkisi de gözlerini bize çevirdiğinde sahte bir sinirle onlara bakan bir Hyemin görmeyi beklemiyorlardı sanırım.
"DEMEK BİZE ANLATMADIĞIN BİR ŞEYLER VAR HA?!" söylediklerinden sonra hızla bir tane daha kartopu yapmaya çalışarak üstlerine yürüdüğünde ikisi de ne yapacaklarını bilemeyerek gerilediler.
"DUR AÇIKLAYA-" yine sözünü tamamlayamadan yüzünü koruduğu kollarına bir kartopu daha yiyen Luna, kar yağmamış olsa muhtemelen kartopu yerine dayak yerdi. Asla durmak bilmeyen Hyemin'i, Jaemin ve Jeno'da fark ederek yanımıza geldiler. Renjun ve ben olanları şok içinde izliyorduk.
"BİZ BURADA SİZİ BARIŞTIRMAK İÇİN KIRK TAKLA ATIYORUZ LAN!" bu sefer ki kartopunu da Donghyuck'a atmıştı ve gerçekten sağlam atıyordu. Diğerleri de haklı bulmuş olmalı ki ellerinde ki kartoplarını rastgele onlara fırlatmaya başladılar.
Tam elimdeki kartopuna gururla bakarak eğildiğim yerden kalkacağım sırada elinde kartopuyla gülümseyerek bana bakan Jeno'nun hedefi olduğumu anlamam çok uzun sürmemişti. Doğrulduğum sırada sert atmasa da boynuma gelen karla anlık olarak donmuştum. Elindeki karı Jeno'nun ensesine atan Jaemin'le kahkahamı bastırmaya da gerek görmemiştim.
Diğer tarafta tam anlamıyla kaos vardı. Hala Luna ve Donghyuck'la uğraşan Hyemin, hırsından, yaptığı saldırının onları yakınlaştırdığının farkında değildi. Yakınlaşmış olsalar bile hala çözmeleri gereken konular olduğunu biliyordum. Bu sefer ki biraz ciddi olsa da, ciddi anlamda hiçbir tartışmalarında birbirlerine küs kalamıyorlardı. Bu bilgiyle gülümserken ne kadar yakıştıklarını düşünüyordum her zaman ki gibi.
Yaklaşık yarım saat daha aynı şekilde devam ettikten sonra hepimiz sakinleşmiş ama sırılsıklam halde geri dönüş yoluna geçmiştik. Beklemediğim zamanlarda sürekli beni vurmuş olan Jeno'ya trip atarken aklıma gelen şeyle duraksadım. Söyleyeceksek fırsat bu fırsattı.
"Şey o zaman.. Madem birbirimizden bir şeyler saklıyormuşuz falan. Yani iki haftaya yakındır Jaemin'le sevgili olmamız ve size yeni söylüyor oluşum da sizi o kadar ilgilendirmez sanırım. Biliyordum. İlginizi bile çekmedi değil mi?" bilerek saçmalayarak konuyu kapatmaya çalışsam da Jaemin'de dahil hepsi şokla bana bakıyordu.
"NE?" Hyemin'den gelen yüksek sesle irkilerek ona döndüm. Az önce Luna'ya yaptıklarından sonra ondan korkmam gerektiğinin farkındaydım ve düşüp düşmemeyi umursamadan koşmaya başlamak mantıklı bir fikir gibi gelmişti. Tabii arkamdan Hyemin'in ayak seslerini duymamı saymazsak..
![](https://img.wattpad.com/cover/239446168-288-k176558.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
arcade [na jaemin]
ФанфикBirazdan bir başkasının oyununu bozacak olsak bile sıra bekleyenlere ayıp olmasın diye oyundan ayrılmamız ironikti.