♡evimden bir hayli düşünceli bir şekilde çıkmış, ve bana atılan konuma gidiyorum. taehyung'un benden bir şey sakladığını ve geçmişiyle beni yaralayacak birinin de olduğunu biliyordum. onunla tanışmamız mükemmel olmasa da hayatıma girip bir şeyler kattığı için çok mutluyum.
öncelerden aşkın bir yalan olduğunu ve sonuçta üzülen taraf sürekli ben olacağımı düşünmekten aşkı tadamadım.
yalnızlıktan kuruyup gidecektim bir çiçek misali. yanıma soobin'i aldıktan sonra az da olsa yaralarımı sarmıştım. şimdiyse o kocaman adam olmuştu. ben de biraz yaşlanıyor gibiydim. ama hâla genç ve dinç hissetmek güzeldi.
konuma daha da yaklaşınca arabanın buğulu camlarından az da olsa dışarıyı görerek nereye geldiğimi anlamış ve arabadan indim. kendimi hazırlamam gerekti. bana bilinmeyenden yazan adamın bizim aramızı açmasına engel olmam gerekti.
geçenlerde ise kargo ile yollattığı pakete bile bakmadan çöpe attığımı demiştim taehyung'a. ama içini açıp saatlerce baktım çıkan şeye. bir kolyeydi ve üstüne taehyung'un adı yazılıydı. daha önceden görmüş gibiydim ama emin olmadığım için sustum. soobin'i jiminlere bıraktığım için endişe edecek bir durumum yoktu.
her şeyle yüzleşmek için hazırdım yani.
karşıdan farları gözümü alan araba yakınımda durunca iki adım geri çekildim ve gözlerimi ovuşturdum. inen hoongjoong'tu. bunu az da olsa tahmin etmiştim. zaten bir şeyler öğrenmek için onunla yakın oldum diyebilirdim biraz.
"jeon jungkook.". dedi alaylı sesiyle. gözlerinin içine bakınca koca bir öfke gördüm. "hani taehyung? çağırmadın mı onu?". hayır anlamında kafamı sallayıp etrafa bakındım. ona aslında belli etmiştim ama gelmiş olması gerekirdi. "hayır gelmedi. ne konuşacaksan benimle konuş ve git.". kendinden emin tavırları iyice sinirini bozarken ellerini iki cebine koyup çevremde gezinmeye başladı.
"taehyung'un eskiden bir eşi vardı. ve kaza da onu kaybettik. onların ikisi çok sık kavga etmezlerdi ama bir kavgadan sonra hera kaza yapıp öldü. taehyung onu çok severdi ve yerine kimse geçemeyecek kadar çok.". kaşlarımı çattım. arkamda duran hoongjoong'a kızgın bakış atarken dudaklarımı araladım. "yani? ne demeye çalışıyorsun? beni onun yerine falan mı koyuyor?"
elini evet anlamında şıklatırken gözlerimin dolduğunu hissettim. hayır o adam yalan söylüyordu. aramızın bozulmasını istiyor. "üzgünüm jungkook ama öyle. onda heraya ait olan bir sürü şey var. hiç odasına girip baktın mı sahiden?". dilim tamamen uyuşmuş gibiydi. bir şey söylemek istediğimde bıçaklar batıyordu sanki. düğümlendi boğazım. konuşamadım.
"taehyung çok bencildi jungkook. herayı benden almak için elinden geleni yaptı. o sevilmeyi haketmiyor.". o an ki öfkeyle onun yakasına yapıştım. "sen haketmiyorsun lan!" yakasındaki ellerim iyice sıklaşırken nefes alamaz olunca onu ittirdim. ilerde boğazını temizlerken ellerimi saçlarımdan sertçe geçirip yakınımda olan dağlık uçuruma baktım. uçurumun kenarındayım. elimi tutacak taehyung'u bekledim.
"o seni sevmedi jungkook.". aklıma bin bir çeşit kötülüğü sokan hoongjoong beni o uçurumdan itti. kendisi buradan giderken arkamı döndüm. yerde bir kutu vardı. elime aldım. kutuyu açıp içindeki kolyeyi ellerimin arasına aldım. ellerimde oynayıp dururken bitiminde olan yazı dikkatimi çekti. t ve h harfi vardı. ve başındaysa taehyung yazıyordu. bu o kolyeydi. hâla yanında taşıyor olması beni incitse de kötü şey düşünmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
two daddy
Fanfictionkendinden emin olduğunda sana kalbimi açacağım. ☆|semetae ☆|text ☆|tamamlandı ! ilk ficim olduğu için mantıklı hatası ve çoook saçma olaylar var onu bilerek başlayın 🥺