Soluk soluğa bir kaçış veya bir bekleyiş...
Peki ama neyi ?
Çıktığım kapıdan ardıma dahi bakmadan kaçarken nerden bilebilirdim ki burdan sonrasının cehennem olacağını...
Şiddetli yağmur damlacıkları tenime her değdiğinde sigara izmariti bastırılmışçasına acı çekiyordum.
Sanki üzerime su damlaları değil de tutuşan bedenimin daha da harlanması için benzin döküyorlardı.
Kapkara bir gecenin kasvetli havası sokağın en ücra kesimlerine dahi hüküm keserken , sokak lambası bizzat yaydığı cılız ışıktan utanırcasına bir sönüp ,bir yanıyordu. Yağan yağmuru destekleyen ritmik bir ses vardı . Eğer kıyamet dedikleri gökkubbenin ikiye ayrılmasıysa zira bu gece sûra, meleklerin dudaklarındaydı.
Sokağın sonundaki ışığa doğru koşarken siyah postallarımın içine giren soğuk su tabanlarıma değdikçe kanım sömürülüyordu sanki.
Koştukça düzensizleşen soluğum artık ciğerlerimi yakmaya başladığında ulaştığım caddedeki paslanmış sokak lambasına sırtımı dayıyabilmiştim sonunda .
Kaç dakikadır koştuğum bilinmez çok yol kat etmiştim.
Bulunduğum yerde tek başıma olmam ve de yağmur damlaları beraberinde çakan şimşekler, korkumun iki katına çıkmasına neden oluyordu .
Ben bu sahneyi korku filimlerinde dahi izleyemezken şuan bizzat yaşıyordum .
Hayat oyunlardan ibaretti ve insanların korkuları muhakkak ecelden önce kapılarını çalardı.
Ellerimi göğüs hizama getirip uzattım . Yağmur damlaları hızla ellerime doluşurken, kuruyan kan lekeleri parmak aralarından süzülüp asfalt zemine birer birer düşmeye başladı. Parmaklarımı hızla birbirine sürterken
kan lekelerinden biran önce kurtulmayı diledim .Ama asla geçmeyecekti .
Ne kadar silmeye çalışsamda tırnaklarımın içine kadar sızan bu acı , ruhumda bi ömür izlerini taşıyacaktı ...Hani yağmur suyu herşeyi alıp götürürdü. Öyleyse neden bu gecenin lanetini de temizlemiyordu ?
Eğer ömrüm bir beyaz sayfada yazılı olsaydı. Allah şahitir ki değiştireceğim tek sayfa ne beni terk eden annemin gidişini , ne de babamın yok oluşunu...Öyle bir hakka sahip olmuş olsaydım eğer şüphesizdir ki bir an bile düşünmez bu lanetli gecenin yazılı olduğu satırları değil değiştirmek , tıpkı kendim gibi kül ederdim.
Tanrıyı şahit ederim ki son nefesime kadar ne bu geceyi unutmayacaktım. Ne bu geceyi , ne de bu geceye sebep olanları.
Korkunç bir histti bu ...Ellerimi boyayan kanın yabancı birine ait olmasını dileyebilecek kadar acizdim.
Derler ki insanların bu hayattaki kaderi Tanrı tarafından seçemediği biyolojik ailesi ve de kaderine ortak edip kendi seçtikleri aile arasında bir araftadır diye. Ben o arafta hiç kalmadım çünkü yola bir tek kendi seçtiklerimle devam ettim. Lakin Kader bu gün büyük bir oyun oynayıp geride kalan tek ailemi de elimden alıp sonlandırana kadar.
Çünkü ellerimi boyayan kan bizzat arkadaşımın , dostumun ,kardeşim diye adlandırdığım Filiz'in bedeninden sızdırılmıştı.
Ve bu gece anlayacağınız üzere bir melek göçüyordu bu diyardan ve sihri ellerimde kalmıştı.
iki kişi girmiştik bu lanet olası gecede , o kahrolası bara. Bu nasıl bir yazgıdır ki saatler evvel kanlı canlı girdiğimiz yerde şimdi tek başına ve ellerime bulaşan kanla ancak çıkabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harese
Acak" Söylesene sen hiç vazgeçmez misin ? " diye sordu bozuk türkçesiyle " Hiç ... " diyebildim sadece . " Belli etmemeye çalışsanda kaburgalarının altında bir yerlerde umutlar beslediğin gün gibi ortada. " dedi fısıltıyla. " Asla ama asla inkar etme...