YAZ -1

263 38 83
                                    


                                                         Genç Wonn

   Yayı gerdi, nefesini tuttu ve ''bir..., iki..., üç!'' diye içinden geçirdi. Bu savaş aletini kullanmaya yakışmayan, tüysüz, yumuşak ellere ve ince parmaklara sahipti. Wonn, okun heyecanla salınmak istediğini hissetti veya hissetiği şey soğuktan titreyen eliydi. Boz Tepeler her zamanki gibi soğukluğunu ve kasvetini koruyordu. Zamanının geldiğini anlamıştı, daha fazla beklememeliydi ve ok yaydan çıktı. Wonn, yaydan çıkan okun çıkardığı cılız sese pek bir aşinaydı. Etten, kemikten bir hedefe girdiğini hayal etmek... Bu ona keyif veriyordu. Talimlerinde kullandığı tahta hedefler ona fazlasıyla çocuksu geliyordu. Büyüdüğünü, babasının tahtında hak iddaa edeceğini kanıtlamak istiyordu. Çoğu zaman babası yahut bir grup asker eşliğinde ormana gider ve avlanırdı. Ancak şuan ilk kez insan avlıyordu.
   Koşar adımlarla güneye ilerlemeye çalışan, soluk gri renginin ağır bastığı posta sahip biriydi ve ilerlemeyi bırakıp bir an duraksadı. Tepelerin neredeyse çeyreğini kaplayan, bir insan boyundan biraz daha uzun ve geniş kaya parçalarının arkasında saklandıklarını görmüş olmalıydı. Farkında değildi ama bedenine saplanacak oku hissetmeden önce, bu onun ayakta olduğu son anlardı, son nefes alışı, son göz kapaklarını indirip kaldırışı. Acı bir çığlık duyuldu. Sağ göğsünün tam ortasından vurulmuş ve oracıkta dizlerinin üzerine çökmüştü. Her nefes alışı ızdıraptı, ölü müydü yoksa diri mi? Acıyla yoğurulan korkuyla birlikte hiçbir şey anlayamıyordu.
   Hedef hareketsiz kalıncaya kadar bekledi ve işini layıkıyla yaptığını anladığında, kendisini bekleyen diğer avlarının izini sürecekti. 3 kişi avlamak zorundaydı. İlk avının verdiği cesaretle, tek başına tüm yarım kuzeyi haydutlardan temizleyeceği düşüncesi, bütün bedenine yayılmış gibiydi. Ancak kimse bunun mantıklı bir hareket olduğunu söyleyemezdi. Yanındaki tüm maiyetiyle birlikte görevini tamamlamak için hareketlendi. İlk avdan sonra bu işten çok daha zevk alacağı görünüyordu.

   Wonn daha 17 yaşında olmasına rağmen ok-yay kullanmakta yaşıtlarına göre oldukça iyiydi. Dedesi Şahin Krann 'a benzemiş olmalıydı. Ancak görünüşü hiç dedesini anımsatmıyordu.
Koyu renkte saçlar ve gözler, dolgun yanaklar, keskin ve agresif görünümlü yüz hatları Ginnova Hanedanlığının da aralarında bulunduğu, Togay Krallığı'nı oluşturan 5 büyük hanedanlığın, atalarından kalma ortak mirasıydı. Wonn, Ginnova Hanedanlığı'na has bu özelliklere rağmen, tamamen annesi Cloudy ve annesinin hanedan üyelerine benziyordu. Özellikle dayısı, Rythorium Kralı Jean gibi açık kahverengi saç, bal rengi göz ve kemiksi bir yüzü vardı. Wonn her ne kadar annesinin ırkına benzese de kesinlikle soğuk bakışları ve her daim çatık kaşları dedesi Krann'ı andırıyordu.
   Wonn'un güçlü, kaslı bir yapısı vardı; bu onu yaşıtlarından çok daha olgun gösteriyordu. Krallık sınırları içerisinde, Wonn gibi açık renkte saçlı ve güzel gözlere sahip olan çok az kişi olmalıydı. Ginnova topraklarında bu az rastlanan özellikler sayesinde, nadir bulunan değerli bir nitelikteydi.

   Wonn, 35 kişilik bir askeri grupla birlikte, babası 2. Jared'in rızasını alarak kuzeye gitmişti; yarım kuzey bölgesine. Burada üzerine düşen görevi yerine getirecek ve inancı tamamlayacaktı, işte o zaman büyümüş ve kral olabilecek hakka sahip olacaktı. Yarım kuzey adı verilen bu bölge, 7 göle sahip ve zengin Togay Krallığı topraklarının kuzeybatısında kalıyordu. Kıyamet sonrası Sahralılar'a ait bir topluluk tarafından göç edilen bu bölge çorak ve soğuk topraklardan oluşmaktaydı. Kıyamet zamanında Sahralıların yıkıma uğramasıyla birlikte, kendilerine ait bir toprak sahiplenmek ve daha özgür bir şekilde yaşamak için gelmişlerdi. Sahra topraklarından ayrılan bu insanlar, savaşın verdiği korkuyla birlikte ellerinde kalan birkaç gemi ile bu topraklara yerleşmiş ve Kendilerine Hasin Özgür Topluluğu adını vermişlerdi. Şimdilerde ise bu insanlar, çorak toprakların verimsizliği nedeniyle ihtiyaç duydukları besinleri ekemiyor, güneydeki kasabalara küçük akınlar düzenleyerek halklarının geçimini sağlamaya çalışıyorlardı.
   Özgür Topluluk, kıyamet öncesi hükümdarları olan Sahralıların inandıkları gibi kendi atalarının bir zamanlar yarı kuzey bölgesinin uç noktasında yaşamış olan Antik İnsanlardan geldiğine inanmamaktadır. Sahralılar tarafından Antik insanların sihirli dokunuşları ve birtakım iksir hazırlama gibi doğaüstü güçleri olduklarına inanılır. Ancak bunlar koca-erk1 masallarından fazlası değildir.

Sert Rüzgarlar Serisi -IHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin