İlk Adımlar

100 12 120
                                    

Her acı bi tecrübe mi doğurur yoksa tecrübeler mi acıtır canımızı?

Acı nedir ki? hissettiğimiz kaybın yara izleri mi yoksa hayatın ta kendisi de demeli miyiz?
Hayattaki tek varlığı hayalleri olan insanlar bilirler ki, hayallerini yaşatmazlarsa ruhlarının yaşamasının bir faydası olmayacağını..

Aslında insanı en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değildir. Yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.. ~Demiş Dostoyevski.
...

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi güzel bi güne araladım. Yaşamım boyunca birçok heyecana rastlamıştım acı, tatlı..Fakat bu,bu başkaydı çünkü bu heyecanın benim hayalimin ilk adımları olması beni delicesine sevindiriyordu.

Erken kalktığım için kurduğum alarmım çalmamıştı. Uykuya aşık olan ben bugün kendiliğimden kalkmış hazırlanmaya başlamıştım bile..

Hızlıca yataktan  kalktığım gibi sıcak bi duşa girdim. Bugün hava, yaz mevsiminin ve tabiki Antalya ilinin verdiği sebepler neticesiyle oldukça sıcak ve nemliydi. Duştan çıktığım gibi saçlarımı kuruladım. Yıllar sonra ilk defa kendime bu kadar özenmem ise beni oldukça mutlu ediyordu açıkçası.

Bugün psikiyatristlik kariyerimin ilk günüydü bu nedenle ona uygun kıyafetler seçmeliydim. Mavi yamalı beyaz gömleğimi alıp altına kot pantolonumu giydiğimde kendimi beğenmiştim doğrusu. Haa tabi olmazsa olmaz yuvarlak gözlüklerimi de unutamazdım..

Son kontrolleri de yaptıktan sonra odamdan ayrıldım. Daha kimsenin uyanmamış olması beni şaşırtnazken Miray'ı uyandırdım. Küçük aksi kardeşim Miray (küçük dediğime bakmayın kendisi 19 yaşında:) ) uyanmayı pek bilmezdi, tıpkı abisi gibi. Miray da okulu için kalktığına göre artık evden çıkabilirdim. Arabamın anahtarlarını alıp hızla evden ayrıldım. Tam 15 dakika sonra kliniğime varmıştım.

Kliniğimi kendim tasarlamıştım. Siyah ve sarının hakim olduğu oda göz kamaştırıyor bir o kadar da huzur veriyordu açıkçası. Tam masamın karşısında ise tatlı, sarı ve uzun koltuğum vardı pek değerli hastalarım için. Üçüncü katta olması da ayrı bi esinti verirken masamın karşısında tasarladığım tablolarım ve bebek  mavisi renginde duvarım bulunuyordu. Ve tabiki olmazsa olmaz kitap raflarım hoş görüntüye sahipti. Odaya dalmışken burada heyecanlı seanslarımın olacağını düşündüm bir kez daha. Artık masama yerleşme zamanım gelmişti. Kısa  bi süre sonra çabucak yerleştim..

Asistanım aynı zamanda bana bu süreçte yardımcı olacak Arya' ya seslenerek ilk hastam için hazır olduğumu düşünüyordum.
Heyecanlıydım doğrusu. Nasıl yapmalıydım? hangi ses tonumla anlamalıydım karşımdaki hastayı? Aklımdaki karmaşaya dalmışken açılan kapı sesi ile kafamdakilerden kurtuldum.

İlk hastamdı gelen. Gözlerinin  Renginin açık parlak mavi olduğuna hayran kaldığım kızın dalgalı kısa saçları, minyon bi siması vardı. Açıkçası güzelliğinden mi yoksa farklılığından mı bilmem ama nutkum tutulmuştu. Kızın rahatsız olduğunu fark ettiğimde kendimi toparladım.

"Şey merhaba hoşgeldiniz, buyurun şöyle geçin."

Gösterdiğim yere otururken tek kelime etmedi.

"Ben Bera. Bundan sonra sık görüşeceğin doktorun, memnun oldum, Alin Hanım."

Bilgilerine baktığımda görmüştüm ismini ne hoş bi isimdi öyle.

"İsminizin anlamı nedir?" 
Sesinin zarifliği ile karşılık verdi.

" Ulu, kibar ve asil anlamına geliyor."Gerçekten onu hitap ediyordu bu isim. Tebessüm ettim.

İsminin anlamı dışında sorularıma karşılık vermiyordu. Merak eder bi şekilde; " Konuşmayı pek sevmiyorsunuz galiba Alin Hanım?"

"Öyle" Kısa ve netti. Hoşuma gitmişti bu tavırları.

  "Peki o zaman neden burda olduğunuzu öğrenebilir miyim? Rahatsızlığınız nedir?"

Mavi Gözlerini sıkılmış bi ifadeyle devirdiği sırada içeri orta yaşlarında tatlı bi kadın girdi."Merhaba, gelebilir miyim annesi oluyorum."
Benzerliği beni oldukça şaşırtırken tebessümle kafamı salladım. Annesi, Mine Hanımla da tanıştıktan sonra konumuza dönmemiz gerektiğini düşündüm.

"Kızınıza sorduğum sırada geldiniz, rahatsızlığı nedir acaba? Konuşma bozukluğu diye düşünüyorum affınıza sığınarak."

" Ah, hayır. Kendisi kimseyle pek konuşmaz tabi hastalığının etkisi oldukça fazla. Alin Mitamoni hastası(istemsizce yalan söyleme hastalığı.) bu yüzden konuşmayı pek tercih etmez. Yanlış şeyler söyleyebileceğinde korkuyor. O yüzden burdayız."

"Anladım, efendim. Öncelikle Alin'i buna iten nedeni öğrenmemiz gerekecek ilerisinde ise nedene bağlı olarak terapimizi gerçekleştireceğiz. Fakat az bi süremiz kaldığından dolayı bunu gelecek seansımızda belirleyeceğiz. Geldiğinizde bunu araştırmanızı isteyeceğim sizden." 

"Anladım, Bera Bey."

"Peki siz daha önce bi psikiyatriste danıştınız mı?"

"Evet. Ama Alin konuşmadığı için hiç birinden sonuç alamadık maalesef. Son şansımızı sizden yana kullanmak istedik belki yaşı yakın birine anlatmak ister diye düşündük,babasıyla."

Demek yaşımız yakındı neden tek buna  takılmıştım ki?

"Anladım,efendim. Umuyorum başarılı sonuçlar alacağız."

"Görüşmek üzere o zaman Bera Bey."

"Görüşmek üzere.."

İki gün sonra ki seansımı heyecanla bekliyor olacaktım. Bugün Alin ile birlikte yaklaşık beş hastam olmuştu yorulmuştum doğrusu. Biraz dinlenmem gerekiyordu.

Fazla heyacan yaşamıştım bugün..

Son ÇırpınışlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin