Boşuna denemişim. Olmayacağını bile bile.. Neden denedim ki? Mutlu olabileciğimi düşleten şey neydi tam olarak? Bilmiyorum, hiç bir şey bilmiyorum. Kafamın derinliklerindeki boşluk bana acıdan başka bir şey vermiyor. Elim kolum bağlı. Kim bağladı onları? Hatırlamıyorum. Düşün, en son ne zaman mutlu oldun? O gün olmalı, tekrar mutlu olduğum gün, bağlandığım gün. Sanırım bendim hapseden. Kendimi umut kelepçeleriyle hapsettim. Tekrar mutlu olabileceğimi düşünerek. Anlatamıyorum kendime gerçeği, yine mutlu olman önemli değil. Mutlu olsan da olmasan da başlangıç çizgisine eninde sonunda döneceksin. Üzüntü senin çizgin. Onu aştığında bitiş çizgisine gidebilirsin belki, ama üzüntünün karanlığı seni asla bırakmayacak. Yalnız kalacaksın gene. Hep böyle düşündüm. Yanlış, hep yanlıştı. Umut hiç bir zaman kelepçe değildi. Yanlış olmak da kötü değildi. Yanlış beni doğruya götüren tek olguydu. Kederin zifiri karanlığı bedenimi sardığında anladım olan biteni. Umut bileklerimde değil kalbimdeydi. Işığıyla karanlıkta beni ısıttı. Eğer umudumu kaybedersem ışığımı, ruhumu ve kalbimi kaybedeceğim tamamen aklıma yerleşti. İnsan karanlıktan, üzüntüden ve yanlıştan korkmamalıydı. Onlar bize ışığı, mutluluğu ve kendimizi keşfetmemizi sağlıyorlardı. Tezatlık hep olacak ve bize yardım edecekti. Tek bir olgu olsaydı ne olumluya ne de olumsusuza sahip olabilirdik. Değerini bilmeliyiz, hayatın her bir parçasının güzelliğini ve ona ulaşmamız sağlayan çirkinliğin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Aydınlığı
Short StoryTüm lambalar patladığında kalbimin ışıltısını gördüm. Ebedi karanlıkta beni koruyan tek şeyin o olduğunu fark ettim. Kendimle başbaşa kalmam o kadar kötü değildir belki...