1- Düşüş...

292 16 46
                                    

Sans...

Başım çok ağrıyordu. Gözlerimi araladım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Sırtüstü yattığım için yukarıda güneşi görüyordum. Mt. Ebott'un içinden görülen bir görüntüydü. Ellerimle birkaç yumuşak şey hissetmeye başlayınca kalktım. Ne hissettiğime baktım. Altın çiçekler! Ayağa kalkıp bu odadan çıktım. Diğer odaya girdiğimde bir yuvarlak içinde çimler verdi. Ve orada da bir çiçek vardı. Flowey'e benziyordu. Yanına yaklaşınca hemen bana döndü. Bu Flowey'di ama hırpalanmış.
"Selam! Ben Flowey, burada yenisin sanırım... Buraya gelmekle büyük bir hata yaptın..."
"..."
Flowey beni savaş kutusunun içine aldı.
"Burada işlerin nasıl işlediğini göstermeliyim. Ama ilk önce hadi, şu yeşillerden yakalayabildiğin kadar yakala."
Flowey'nin dediği gibi tüm yeşilleri yakaladım.
"Çok güzel. Şimdi beyaz ve kırmızılardan uzak dur."
Yapabildiğim kadar hasar almamaya çalıştım ve almadım. Flowey beni savaş kutusundan çıkardı.
"Şey, birlikte buralardan çıkalım mı?"
"Tabii."
Flowey yerin içine girdi, odadan çıktım. Flowey ben nereye gidersem takip etmeye başladı. Tabii bulmacaları da kendim geçtim. Kimse gelmemişti. Birkaç savaşta Flowey savaşmam gerektiğini söylese bile ben hep eylem ile zor da olsa bağışlıyordum. Bir odada kurtarma noktası gördüm. Nasıl yaptığımı bilmesem bile dosyayı kurtardım. Flowey bir dosyada arkama tırmandı ve benden onu taşımamı istedi Ben de kabul ettim. Bir odada biri karşıma çıktı. Toriel? Çok değişmişti. Siyah ve kırmızı renkli bir elbise giyiyordu. Burasının bir AE olduğuna emindim. Ama hangi veya kimin AE'si? Toriel'i takip ettim. Evde bana bir oda verdi ve gitti. Yatağa yatıp uyudum. Uyandığımda yatağımın yanında bir turta gördüm. Turtayı aldım. Harabelerden çıkmak için yöneldiğimde beni durdurdu ve yukarı geri çıkardı. Bir kez daha denemek için Toriel'e Harabelerden nasıl çıkılacağını sordum. O da beni bırakıp alt kata indi. Ben de inince beni savaşa soktu. Merhamet göstermiyordu. Ben ise bağışlamak için direniyordum. Bir kez öldüğümde son kurtarma noktasına döndüm ve gözümle göremediğimi hissettim. Gözüme dokununca bir çiçek olduğunu anladım. Flowey bana anlamadığım bir şekilde acımayla bakıyordu. Çiçeği çıkarmaya çalıştığımda gözümden büyük bir baş ağrısı yayıldı ve gözüm çok kötü acımaya başladı. Bir çığlık attım. O kadar acıyordu ki çıkaramamıştım. Zaten çıkıyordu da. Yüzümde 3-4 tane çiçek vardı.. Acı dinince doğruldum ve harabelerden çıkmayı bir daha denedim. Bu sefer daha uzun süre kalabilmiştim ve bir şey fark ettim. Birkaç kez merhamet gösterdikten sonra Toriel biraz daha yumuşamaya başlıyordu. Bu sefer ölmemiştim. Birkaç denemeden sonra Toriel  bana da merhamet gösterdi. Bana saldırmayı bıraktı ve savaş kutusundan çıktım.
"Fikrimi değiştirmeden buradan git!"
Dışarı çıktığımda arkadan fısıldayan bir ses duydum.
"İyi şanslar. Buna ihtiyacın olacak..."
Yüzümde bir sırıtma belirdi. Flowey bana anlamsızca bakıyordu.
"Onu nasıl bağışladın? Bu dünyada ya ölürsün ya da öldürürsün!"
"Ama benim dünyamda o bağışla ya da bağışlan."
Flowey bana anlamsızca bakıyordu. Dışarı çıkmak için kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Kara ilk adımımı bastım...

Bölümü burada kesiyorum. UwU

FlowerFell || KustardWhere stories live. Discover now