"Hadi gel, seni özel bir yere götüreceğim. Güzel bir kıyafet giy." "Tamam." Red gözümdeki göz yaşlarımı sildi ve odadan ayrıldı. Üzerime güzel görüneceğim bir kıyafet giydim.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
(Çiçekler var farz edin ve en tatlı olan buydu, beğenmediyseniz sorry T-T.)
Bence güzeldi. Gözüme biraz makyaj sürüdüm ve odadan çıktım. Red beni bekliyordu. Yanına gittiğimde kızarmaya başladı. "Çok güzel olmuşsun." "Sağ ol." Dışarı çıktık ve Red beni bir arabaya bindirdi. Arabayı çalıştırdığında bana baktı. "İndiğimizde gözünü kapat ve sakın bakma." Kafamı evet anlamında salladım ve yola koyulduk. Bir süre sonra Red arabayı durdurdu ve gözlerimi kapattım. Beni elimden tutup bir yere götürüyordu. "Gözlerini açabilirsin." Gözlerimi açtığım gibi mutluluktan zıplamam bir oldu. "Red benim lunaparkları sevdiğimi nereden bildin?" "Bir keresinde cebinden bir kâğıt düşmüştü ve üzerinde lunapark afişi olduğunu gördüm ben de seni getirmek istedim." "Çok sağ ol!" Red'e sarıldım ve bir çocukmuş gibi etrafta koşuşturmaya başladım. Bekle, o pamuk şeker mi?! "Red! Pamuk şeker alalım mı?" "Sen ne istersen sweetheart." Red iki pamuk şeker aldı ve birini bana verdi. Kendimi çocukmuş gibi hissediyordum. Ne yapayım, küçükken hayatım bir laboratuvarda geçti. "Dönme dolaba binelim mi?" "Olur!" Biletçiden 2 bilet aldık ve sırada beklemeye başladık. Sıra çok fazlaydı biz de sıra bize gelene kadar başka bir şeye binmeye karar verdik ve bu da hız treniydi. Gerçekten çok eğlenceliydi. Çıktığımızda biraz başım dönse de biraz sonra durdu. Sıraya döndüğümüzde sıra azalmıştı. 15 dakika sonra sıra bize gelmişti. Bir kabine geçip oturduk. Yavaşça en tepeye doğru çıkıyordu. Camdan bakınca güneşin batışını görebiliyordum. Başımı Red'in omzuna yasladım ve gün batımını izledim.
