yağmur tanecikleri tabancadan çıkan mermi edasıyla yeryüzünü noktalar halinde işaretliyor, noktalar arası mesafeler daraldıkça sağanağa yakalanma korkusu bedenlerinde mekik dokuyan insanlar ise bir çatı altına koşup, yağmur dinene kadar beklemeyi düşlüyordu. bir sonbahar mevsiminden daha azı beklenmeyecek bir tutum içerisinde dallarından ayrılan hüzünlü ve bir o kadar da ilkbahar gelene kadar yatacakları uyku için hevesli yapraklar; taştan yolun kaldırıma yakın kısmına birikip, kaldırımın üzerini de yatağa serili bir nevresim edasıyla örterken; sağanak yağıştan kaçışan insanlar ise acımasızca o yaprakları çiğneyip, üzerinden geçiyordu. çıtırdayarak parçalara ayrılan kızıl yaprakların öfkesini üzerine çekmiş gökyüzü, şimşeklerini kaşlarını çatan bir insan kadar korkutucu bir şekilde çakıyor ancak bu ani hava değişimi, siyah renkli arabasının sürücü koltuğunda, parmakları direksiyona sarılı bir vaziyette oturan oğlan için herhangi bir paniğe veyahut endişeye yer vermiyordu.
büzdüğü dudaklarından hayali bir şekilde çıkarak, havada uçuşan siyah renkli notalar çalışır vaziyetteki araba sileceğine çarpıyor; siyah, deri kaplamalı direksiyondaki parmakları da ıslığa yaraşır şekilde tempo tutuyordu. kızıl rengine bürünmenin ardından hayatın bir diğer darbesiyle yapraklarından da olan ağaçların, ilkbaharı çağrıştıran yeşil renkli, kıvırcık saçlarına hayran hayran bakındığını biliyor, buna karşın bir denizin içerisine yüzeyden bakıldığı vakit engin bir hazineymişçesine parıldayan yosunlardan daha da yeşil ve parıl parıl gözlerini yumarak tebessüm ediyordu. yanaklarına siyah renkli simleri aratmayacak kadar sık ama sık olduğu kadar da göz alıcı bir vaziyette dökülmüş olan çilleri, çil sevmeyen insanları bile hayranı ediyordu.
arabasını sensörlü demirden kapının açıldığı koca bahçenin, otopark bölümüne park ettiği vakit sağanak hızına hız katmayı sürdürüyordu. sol kolunu göz hizasına sokarken, sağ elinin parmakları ile üzerindeki kabanın ve altındaki sarı renkli yünden süveterinin bilek kısmını hafif açarak kol saatine bakındı. bu eyleminin ardını rahat bir şekilde nefes verişi izledi. yan tarafındaki koltuktan saçlarından daha açık bir tona sahip şemsiyesini alırken, arabanın kapısını araladı ve bej rengi spor ayakkabılarıyla gri renkli taştan zemine bastı. evden çıkarken havanın kötüleşeceği ihtimaline karşın kabanını ve şemsiyesini kuşanmıştı midoriya izuku ancak en sevdiği spor ayakkabılarını botlar ile değiştirmeyi istememiş, nasılsa tüm yolu arabayla gidip- döndüğünü göz önüne alarak, ayaklarına bot geçirme gibi bir düşünceyi tamamiyle silmişti aklından.
başının üzerine tuttuğu şemsiye yardımıyla yağmur tanecikleri, şeffaf ve plastik cinsi yeşil şemsiyenin üzerinden kayarak, yere damlıyor; izuku'nun adımları ise süratle, büyükçe yapının zemin katındaki otomatik kapıya doğru arşınlıyor ve bir eliyse arabasını kilitlemek için anahtarın düğmesine basmakla cebelleşiyordu. nihayetinde özel okulun, içerisine atabildiğinde kendini, şemsiyesini ileriye doğru tutarak kapadı ve bir kaç silkeleme hareketiyle üzerindeki su damlacıklarını en aza indirgedi.
midoriya izuku özel bir ilköğretim okulunun zemin katında yer alan kreşte öğretmendi. çocukları çok seviyor, çocuklarda kendisini çok seviyordu. özellikle kreşinde yer alan üç-beş yaş arası çocuklarla ilgilenmekten daha çok hoşlanıyordu çünkü bu yaşlardaki çocuklar yeni yeni cümleler kurduklarından ötürü oldukça şirin konuşuyorlardı. izuku, her daim işine heves ve heyecanla giderdi, ilk günkü gibi. ancak bugün, bu heyecanının bir sebebi daha vardı öyle ki normalde pek hoşlanmadığı yağmur bile canını sıkmamış, aksine güneşli günlerde büründüğü neşesinden daha da neşe dolu bir kişilikle iş yerine doğru sürmüştü arabasını. bir hafta önce bakugou katsuki isimli bir adamla telefonda görüşmüş ve onun haftanın ilk günü, yani bugün, oğlu bakugou eijirou'yu kreşe getirebileceğini söylemişti. dört yaşında olduğunu öğrendiği eijirou isimli çocukla tanışmak ve onunla oyunlar oynamak için sabırsızlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
shuushi ‹katsudeku›
Fanfictionshuushi; sonbaharda üzerimize düşen kasvetli havayla birlikte gelen hüzün.