Sabahın köründe çalan saate hiç bir tepki vermemek yada bir türlü uykuya doyamama durumu acaba hangi hastalığın belirtisiydi.Aslında normal olan kendisi miydi yoksa sabahın altısın da yollara dökülen insanlar mı?Sabah sabah kafasının içinde saçma sapan sorular,gözünden akan uyku ile yorganı üzerinden attığında,siyah saçları boynuna dolanmış ve ter içinde kalmış bir haldeydi.Kendini her ne kadar beğenmese de saçlarına hayrandı Leyla...En çok sevdiğiydi onlar hafif kızıla çalan,siyah saçları gerçekten de bir çok kadını kıskandıracak güzellikteydi.Uçlarına doğru inen dalgalar yerini belirgin buklelere bırakıyordu.Onlara gözü gibi bakıyordu ve zaten bir tek onlar vardı gözü gibi baktığı.
Saçları ile konuşan kaç kişi vardır diye bir araştırma yapılsa o araştırmadan bir isim çıkar tabi ki Leyla.Onun dışında hep sıradan bir kız olduğunu kendine hatırlatmaktan geri durmuyordu.Zayıf ve çelimsiz bir kızdı ve sıradan kahve gözlere sahipti yani ilk bakışta insanların dikkatini çeken hiç bir özelliği yoktu.Tabi bu Leyla için böyleydi.Anne babası için evin tek goncası idi.Özellikle babası Nihat bey için hani Ahmet Hamdi'in dediği gibi ''Ela gözlü bir çöl ahusu''idi.Leyla babasının bu söylediği cümlenin hep bir dalga geçme şekli olduğunu düşünmüş.Babasına ''benim gözlerim ela değil''demekten yorulmuştu.Her bu konu açıldığında duymazdan gelmek artık daha kolayına geliyordu.
Annesi ise babasına göre daha gerçekçi ve daha otariterdi.Aslında bakılınca evde en sert mizaç babasına ait olsa da işin aslı pek öyle değil gibiydi.Yine de Nihat bey eve girdiği anda kısa süreli bir sessizlik olur ve Leyla babasını gördüğü an duruşunu değiştirirdi.Sevim hanım evde kötü polis olandı.Bütün tartışmaları Leyla ile yaşayan oydu.Durum Nihat beye iletildiğinde büyük bir sorun yoksa beni karıştırmayın yaklaşımında olmuştu hep.Bu durum Sevim hanımı çok yoruyordu ama kızının da doğru şeyler yapmasını ve bir hanım efendi gibi davranmasını istiyordu.Giyiminden tutunda oturuşuna,sürdüğü yeşil rujuna kadar karışmadan duramıyor bu durum da Leyla'yı daha asi bir kız haline getiriyordu.
-Günaydın.
-Günaydın anne.
-Yüzünü yıkadın mı?
-Yıkamadım anne,sildim!
-Benimle dalga geçme sabah sabah.
-Sen başlattın anne!
-Yüzünü yıkadın mı diye sordum çocuğum!
-Yıkadım,sonra güzelce sildim,havluyu yerine astım,ışığı da söndürdüm ve geldim.Oldu mu anne?
-Terbiyesiz.
Sevim hanım sabahları kızının çekilmez biri olduğunu biliyordu ama son zamanlar davranışlarında ki aykırılıklardan ve rahatsız eden hazır cevap halinden hiç memnun değildi.Neydi o? Ergenlik!! Neymiş psikolojileri etkileniyormuş.Kendisi de genç kız olmuş anne babasına hiç karşılık vermemişti.Büyüklere laf yetiştirilmezdi.Leyla'nın da böyle bir genç kız olmasını istiyordu ve olacaktı da.Leyla,ya bunu öğretecekti.
Leyla kahvaltı masasında başı neredeyse masaya düşecek bir haldeydi.Gece çok geç saatlere kadar oturup ya müzik dinler ya da babasının yeni aldığı telefonla arkadaşları ile konuşurdu.Telefon alınması da evde büyük sorun olmuştu ancak Leyla ne yapıp edip babasını ikna etmeyi başarmıştı.Leyla'nın asiliği annesine,tatlı dili babasına özeldi.
-Bittiyse kaldıracağım.
-Yemeyeceğim.
-Bütün gün aç aç gez.Zaten zayıfsın.
-Evet annecim zayıfım.Benim suçum değil bu.
-Senin suçun tabi.Yemiyorsun ki!
-Sizin suçunuz.Seninle babamın.

YOU ARE READING
Leyla
Ficțiune generalăKüçük bir kuştum oysa ki avuçlarına konan... Ne eksik ne fazla... Sadece biz olalım istedim... Gidiyorum... Ne eksik ne fazla... Herşeyimi geride bırakıp bir tek canımı alıp gidiyorum...