Düşünmek.. Düşünmek nasıl desem yorucudur. Aklındaki bir konuyu ya da problemi çözüme kavuşturmak için düşünürsün. Bir sonuca ulaşana dek rahatsız eder seni. Yorulursun.. Bırakmazlar hiçbir şekilde peşini. Yemek yerken ya da bir fincan kahve içerken bile. Belki uykumuzda bile rüyalarımıza ortak olacak kadar saplantılıdır bu düşünceler. Öylece işlenir zihnimize ilmek ilmek.Zihin bu süreçte git gide yorulur. An gelir başınızı koparıp atmak istersiniz. Söylemesi ne kadar kolay değil mi? Ama yapmak son derece saçmalıktır benim için. Düşüncelerinizin sizi ele geçirdiğini görmek ve buna boyun eğmek. Ya da ikinci seçenek. Sizin inatçı ve hırslı kişiliğiniz düşüncelerinizin daha da üstüne gider. Siz ve düşünceleriniz arasında bir çatışma başlar. Kısa zamanda bitmeyecek olan bir çatışma.
Genç yaşta saçınıza, sakalınıza ak düşer. Sizi görenler şaşırır. "Bu genç yaşta saçı neden beyazlamış?" diye geçirirler içlerinden. İçinizdeki çatışmayı bilmeden hayret ederler öylece. Sonra da yollarına devam ederler.
Bu çatışmanın eninde sonunda kimin galip geleceği bellidir bence. Kazanan biz olacağız. Peki, ya sonra ne olacak? Hayatımızın büyük bir kısmını artık bizim bir parçamız olan düşünce bitince ne olacak? Bizden büyük bir parça kopacak. Onun bıraktığı bu büyük eksikliğin yerini ne dolduracak? O eksikliği tamamlayabilecek miyiz? Ya da tamamlayabileceği bir büyüklükte mi? Bunu zaman gösterecek..
Baekhyun düşüncelerine tercüman olan bu kitabın yirmi üçüncü kez son sayfasını okuyup kitabı bıraktı. Evet yirmi iki kez baştan sona okumuştu bu kitabı bıkmadan usanmadan. Bu kitabı gerçekten çok seviyordu. Onun içinden geçenleri sanki yazar onun zihnini okuyupta kitaba yazdığını düşünüyordu. Soğumuş kahvesinden kocaman bir yudum aldı. Bu okuduğu kitabı eline ne zaman alsa kahvesini soğuturdu. Odak noktası bu kitaptan başla hiçbir şey olmazdı.
Kahveden kocaman bir yudum daha alıp yanındaki minik sehpaya bıraktı. Oturduğu yerden gökyüzüne baktı. Zihninde düşünceler birbiriyle çatışma halindeyken bir yıldızın kaydığını gördü. Bu onu gülümsetmeye yetmişti. Artık uyuma vaktinin geldiğini düşündü. Düzgün olduğu halde gözlüğünü tekrardan düzeltti. Bu onda artık bir alışkanlık haline gelmişti.
Kitabını özenle kitaplığına yerleştirdi. Kahve bardağını da tezgaha bıraktı. Daha sonra peşinden ayrılmayan düşünceleriyle uyumak için odasına gitti. Gözlüğünü komodinin üstüne koyup kendini yatağa bıraktı. Biraz öyle kaldıktan sonra üstünü güzelce örttü. Uykuya dalmak üzereyken düşünceleri de sakinleşip kendi köşelerine çekilince kendini uykuya teslim etti.
___
Sabah alarm onu uyandırmadan birkaç saniye önce uyanmıştı Baekhyun. Aslında alarmı kurmasına gerek yoktu ama her ihtimale karşı kuruyordu. Yatakta doğrulup birkaç esneme hareketi yaptı. Ayaklarını yataktan sarkıtıp birkaç saniye de öyle durdu.
Yataktan çıktıktan sonra ilk olarak elini yüzünü yıkadı ve üstünü değiştirdi. Saçını da gelişigüzel tarayıp mutfağa indi. Kendine kahve yapmaya koyuldu. Kahve hazır olurken de karnını doyurmasa da birkaç yiyecek atıştırdı.
Kahve hazırlanınca en sevdiği koltuğuna geçip oturdu. Dışarıya bakarken bir yandan kahvesini yudumluyor bir yandan da araştırmasını düşünüyordu. Gerçekten zor olduğunu düşünüyordu Baekhyun, konuyu açıklamaya kavuşturmanın.
Kahvesinden son yudumu alıp derin bir iç çekti. Artık işe gitmesi gerekiyordu. Bardağını mutfak tezgahına bıraktı. Tam mutfaktan çıkacakken gözüne kıpkırmızı bir elma çarptı. Kahvenin üstüne güzel gider miydi bilmiyordu ama yine de kendine engel olamayarak bir ısırık aldı.