ilk ve son

258 27 55
                                    

merhabalar! öncelikle kurgumu okuma kararı aldığınız için çok teşekkür ederim.  belirtmek isterim ki ben çok iyi bir yazar  değilim ama sanırım "çok iyi bir yazar" olmak için de biraz pratik ve diğer  insanların yorumu gerekiyor. bu yüzden kurguyu okurken ya da kurgunun sonunda eleştirilerinizi ve görüşlerinizi yazarsanız sevinirim. (eğer yorumlar kısmına yazmak istemezseniz bana her zaman mesaj atabilirsiniz!)

bu arada bu kurguyu bir-iki sene önce yazmıştım (sanırım 2018'de başlayıp 2019'da bitirdim — evet gerçekten bu karar uzun sürdü xşakxşwkxls) ve daha önceki wattpad hesabımda kısa bir süre yayınlayıp yayından kaldırmıştım.  yani eğer tanıdık gelirse çok şey yapmayın...

çok konuştum ve uzun bir giriş oldu galiba:(
hepinize iyi okumalar! <3

***

Charles Xavier ara tatildeki bir öğretmendi. Tatilinin bitmesine ne kadar sadece birkaç gün kalmış olsa bile öğrencilerle uğraşmak zorunda olmaması onu mutlu ediyordu. Her tatil günü olduğu gibi bugün de keyfi yerindeydi ve hiçbir şey kolay kolay keyfini kaçıramazdı. Koltuğuna kıvrılmıştı, üstünde en sevdiği battaniyesi vardı, dışarıdan yağmurun rahatlatıcı sesi işitiliyordu ve televizyonda en sevdiği dizi vardı. Daha ne isteyebilirdi ki? Daha ne isteyebilirdi? Ah evet, atıştırmalıklar! Charles aklına gelen bir şeyler yeme düşüncesiyle yanına yiyebileceği birkaç şey almak için mutfağa gittiği sırada dizisini kaçırmamak amaçlı televizyonun sesini iyice açtı. Diziyi kaçırmamak için acele ediyor; cipsleri tabağa dökmekle uğraşmadan paketleriyle, içecekleri ise bardağa dökmeye uğraşmadan şişeleriyle kucağına alıyordu. Bugün dizisinin maratonu olduğu için koltuğundan kalkmayı düşünmüyordu. Hızlı bir şekilde koştu ve salona geçti. Elindeki yiyecekleri oturduğu koltuğun yanındaki sehpanın üzerine koydu. Ardından sehpanın üzerinde duran telefonunun titreşmesiyle gözlerini devirerek telefonunu aldı ve mesajı atan kişinin adını kilit ekranından okudu. Bilinmeyen Numara. Önemsiz olduğunu düşünerek diziye odaklanmak istese bile okuldan birine ait bir numara olabilirdi. Geçen sefer okul müdüründen gelen mesajı umursamayıp dizisini izlemeye devam etmişti ve dizi bitince eline telefonu alıp mesajı okuduğunda ne görsün? Kimya sınıfı yanmıştı! (-ki bu kendi sınıfı oluyordu.) Bu yüzden endişeli, klasik Charles moduna büründü ve canı ne kadar mesajı önemsememek istese bile içindeki bu sesi susturarak ekran kilidini açtı ve gelen mesajı okumaya başladı.

"Sevgili Charles," diye başlayan mektubumsu mesajı okudukça kalbi daha hızlı atıyor, nefes alıp vermekte gittikçe güçlük çekiyordu. Bir süre sonra ayakta kalamayacak duruma gelince koltuğun kenarına sırtını verdi ve koltuğun dibine oturdu. Geçirdiği şok yüzünden oturduğu yerde çakılıp kalmıştı, hareket edemiyordu. Ekranı kaydırırken bu mesajın bir şaka olduğunu ya da yanlışlıkla birinin ona bu mesajı attığını düşünmek istiyordu. Ancak mesaj atılan kişinin adının Charles olmasından dolayı böyle bir şey olmasının ihtimalinin çok düşük olduğunu çok iyi biliyordu. Gerçi mesaj ona yanlışlıkla atılmış olsa ne değişirdi ki? Her şekilde korkutucu bir mesajdı.

Charles, mesajı okumayı bitirince gözleri en alt sağ köşedeki isme takıldı. Erik Lehnsherr. Mesaj yeterince kötü ve korkutucuyken bir de altında onun ismi yazıyordu, Erik Lehnsherr'ın.

Charles o anda boğuluyormuş gibi hissetti. İsmi okumasıyla beraber istemsiz bir şekilde gözünün önünde canlanmaya başlayan anılar ve buna bağlı olarak titremeye başlayan eliyle telefonu kilitledi, ardından telefonunu sehpanın üzerine koydu. Bir eliyle sehpadan bir eliyle koltuktan tutundu ve kendini zorlayarak ayağa kalktı. Ayağa kalktığı gibi titremeye başlayan bacaklarıyla kendini koltuğa attı.

born to die | cherik auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin