Serhat Demirkan:
Patlayan silah kimseyi yaralamamıştı, Firuze'yi arkama çekip Baran'a bağırdım.
"Ablana elimi bile sürmedim... Ömer benim değil Abbas Amcamın oğlu!"
Baran delirmişti.
"Lan! Ne demek Abbas'ın oğlu? Bu ne biçim iş! Gebertirim lan hepinizi! Namus-"
"Baran! Şimdi herkes şunu bilsin Neslişah benim çocuğumun annesi değil, benim karımda değil!"
Firuze'yi alıp çıktım konaktan. Çiğlem ve Hayat arabada bizi bekliyorlardı zaten.
Arkama bakmadan, bir an tereddüt etmeden sevdiğim kadını da alıp İstanbul'a gitmek üzere yola çıktım.
Benim ailem oydu.
Nevşehir'in çıkışına yaklaşmıştık. Arabayla gitmek zor olacaktı ama şimdi uçakla biletle uğraşacak zaman yoktu.
Yoldaki iki araba önümüzü keserken ne olduğunu anlamadan durmak zorunda kaldım. Anlaşıldı bu gün kan dökülecekti...
"Serhat inme lütfen" diyen Firuze'nin elini tuttum.
"Hemen geleceğim sakın inme tamam mı?" dedim ve torpidoda ki silahı alıp indim.
"Serhat Demirkan!"
"Ne var lan!"
"Öyle kolay mı namusa leke sürüp çekip gitmek"
"Kimsenin namusuna leke sürdüğüm yok, ablanın eli elime değmedi. Hem namusuna leke sürülen Neslişah değil ona zorla sahip olan amcamdır! Ben Neslişah için sustum şimdiye kadar ama artık herkes günahın bedelini ödeyecek... Git hesabını Abbas Demirkan'a sor"
"Ona da soracağım ama önce sen... Önce sen gebereceksin"
"Serhaat!"
"Firuze arabaya bin"
Namlunun ucu Firuze'ye yönelirken elimdeki silahı Baran'a doğrulttum.
"SAKIN! Firuze arabaya bin"
Baran'ın tetikteki parmağı hareket ederken ondan önce davranıp silahı ateşledim. Kolunu sıyırıp geçen kurşun elindeki silahın düşmesine sebep olurken Firuze'nin çığlığı beni korkuttu.
"NE YAPTIN SERHAT!"
"Firuze... Seni-"
"Vurdun adamı, Serhat ya ölürse?"
"Sıyırdı sadece sakin ol"
"Ne demek sakin ol! Vurdun adamı"
"Ben sana arabadan inme dedim" diyerek hızla yanına gittim. Sıkıca sarılıp korkusunu hafifletmek isterken o telefonunu çıkarmış birini arıyordu.
"Firuze?"
"Ambulansı arıyorum Serhat, adam kan kaybediyor"
...
Ambulansı aradı aramasına ama poliste karıştı işin içine. Sorgusu, ifadesi derken bu akşam karakolda geçecekti.
Ben o adamı vurmasaydım o Firuze'yi vuracaktı... Uzun bir süreyi burda geçirmeyi düşünürken anlaşılan bizim Azimet Demirkan el atmıştı sorgudan sonra bıraktılar. Yeni bir gün başlamıştı ama biz bu şehirden bir türlü kurtulamamıştık.
Çıkmıştım ama Firuze'yi bir türlü görememiştim. Aradım ama açmadı. Konağa gittim hızlıca.
Avluda beni bekleyen babaannem niye orda olduğumu çok iyi biliyordu.
"Firuze nerde?!"
"Ne biliyim nerde?"
"BANANNE! Kız nerde?"
"Cehennemin dibinde" dedi sinirle.
"Eğer onun saçının tek teline zarar gelirse yıkarım bu konağı başınıza... DUYDUN MU! Şimdi söyle nerde Firuze?"
"Bilmiyorum"
Anlaşıldı Azimet Demirkan bilmezlikten gelecek. Kulağına eğildim,
"Ya şimdi bana Firuze'nin nerde olduğunu söylersin ya da... Ya da seni tüm Ürgüp' e rezil rüsva ederim"
"Yapamazsın..."
"Öyle bir yaparım ki"
"Bunu göze alamazsın!"
"Aldım bile, ya Firuze'nin yerini söylersin yada..."
"Sen beni tehdit mi ediyorsun? Yazıklar olsun verdiğim emeklere."
Güldüm.
"Emek mi? Ben senin anneme yaptıklarını bilmiyorum mu sanıyorsun?"
Suratı aniden değişmişti. Panik olduğu gözlerinden belliydi.
"Şimdi bana sevdiğimin yerini söyle!"
"Fitnat çıkar şu yılanı." diye bağırdı. Fitnat yengem merdivenlerden inip kilerin kapısını açtı.
"Firuze!"
Ağzı bantlı yerde bağlı oturan Firuze ve Çiğlem'i görünce kan beynime sıçramıştı.
"Allah belanı versin Azimet Demirkan!"
Koşup sevdiğim kadını kurtardım. Ağzındaki bandı açtığımda hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Ufacık bedeni titriyordu.
"Hayat'ı götürdüler Serhat. Bu iğrenç kadın kardeşimi başka birine verdi."
"Tamam güzelim ben alacam Hayat'ı. Kalk sen."
Çiğlem'i de çözdükten Azimet'in karşısına dikildim.
"Hayat nerede?"
"Serhat-"
"HAYAT NERDE DEDİM!"
"Bebeği olmayan bir aileye verdim.
"Öldürürüm seni!" diye Azimet'in boğazına yapışan Firuze'yi tutmaya çalışanları engelledim.
"Eğer kardeşimi bana geri vermezsen ellerimle boğarım seni. Pislik!"
Duvarla kendi arasına sıkıştırdığı Azimet nefes almakta iyice zorlanırken Firuze'yi geri çektim. Öksürerek bir şeyler anlatmaya çalışan Azimet'e su uzatan Fitnat'ın elindeki bardağı alıp fırlattım.
"Hayat'ın yerini söylemeden bir yudum su bile yok sana!"
"Ah-Ahmetlerde"
"Hangi Ahmet?"
"Bizim fabrikada çalışan."
Kızları da alıp çıktım konaktan.
"Hızlı ol Serhat, kardeşime bir şey olmadan yetişelim."
...
Hayat'ı sağ salim bulduktan sonra hiç vakit kaybetmeden bu lanet şehirden çıkmak için yola koyulmuştuk.
Sabaha karşı artık İstanbul sınırları içerisindeydik. Şimdi her şey yeniden başlıyor.
Asıl hikaye şimdi başlayacak.
SeFir'in hikayesi...
BÖLÜM SONU
UPUZUN BİR ARADAN SONRA MERHABAA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Sevda'm
ChickLitGerçek aşklar küllerinden doğar... Sevdaların en güzeli, en safıydı onların sevdası. Ama; "Sevdaları kadar karaydı bahtları."