1

1.8K 62 13
                                    


İçinde bulunan döneme zaman denir. Dakikalar,saniyeler ,saliseler ,milisaniye, mikrosaniye bu şekilde sonsuza dek devam eder. Önemli olan vaktin ne kadar hızlı veya yavaş geçtiği değil. Kiminle ve nasıl geçtiğidir.

Yağmurlu bir gündü ve benim lise seçmelerine yetişmem lazımdı. Kahretsin yağmur çok şiddetliydi aslında yağmuru çok seviyorum fakat şimdi yağması işlerimin uzamasına sebep olur ve buda beni fazlasıyla sinirlendirir. Evin yardımcısı şemsiyeyi ben arabaya geçene kadar başımda tuttu gerek olmadığını söylesem de beni dinlemedi. Arabaya geçip hızla sürmeye başladım fakat yağmur o kadar şiddetli yağıyordu ki önümü görmekte zorlanıyordum. Seçmelere yarım saat kalmıştı ben de arabamı bir o kadar hızlı sürüyordum.
Elimden geldiğince hızlı ve dikkatli olmaya çalışıyordum ama eğer arabamı biraz daha hızlı sürseymişim karşıdan dikkatsizce geçen çocuğa çarpmış olacaktım. Arabayı durdurup çocuğa baktığımda çoktan bisikletiyle gittiğini gördüm. Bir şey olmadığına dair son kez arkama baktım ve emin olduktan sonra soğuk kanlılığımı korumaya çalışarak elimden geldiğince seri olmaya çalıştım.

Nihayet seçmelere geldim. Yağmur şiddetini bırakmış yerine dindirici bir hava gelmişti. Saatin kaç olduğunu düşünmeyi akıl ederek telefonuma bakarken sadece 3 dakikam olduğunu görebiliyordum. Arabamı park ettikten sonra koşarak salona doğru giderken ansızın biri karşıma çıktı hızımı frenleyemeyip ona çarpmıştım. Düşen çantamı yerden alırken göz göze gelmeye fırsat bulmuştuk.
'Özür dilerim benim hatam.' diyerek elime çantayı sıkıştırdı ve arkasına bile bakmadan gitti.
Sesinde ki soğukluğu hissedebiliyordum. Önemsememeye çalıştım ve yeterince oyalandığımı düşünerek hızla yoluma devam ettim.
İceriye girdiğim de adımın anons edildiğini duyuyordum koşarak gittim.

Nihayet juri karşısındaydım 2.kez elemeye giriyordum umarım bu defa kazanabilirim.

İçeri girdim ve ışıklar..
Şarkıyla birlikte dansımı ediyordum.
Ve bir sağ bir sol, öne arkaya..
'Sugar Free,'..

Bu elemeyi farklı kılan şey, beğenilen kişiyi hemen açıklıyorlar ve her yıl en fazla sadece 30 kişiyi alıyorlar.
Şovumu yaptıktan sonra kendi aralarında konuşmaya başladılar. Yaklaşık 20 saniye sonra konuşmuş olacaklar ki bana doğru dönüp şöyle bir süzdükten sonra aralarından kısa saçlı,naif görünümlü kadın söze başladı.

'Rachel'

'Evet?'

'Üzgünüz ki şovunu fazla iyi bulduk ve evet seçildin!'

Şaşkınlıktan neredeyse küçük dilimi yutacaktım.
'Gerçekten mi? Teşekkür ederim çok teşekkür ederim!'

Mutlu bir şekilde kürsüyü terk ettim ve çıkışa doğru yönelirken o soğuk çocuğu gördüm. Bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum. Benim çarptığım halde benden özür dileyip çantamı yerden alması benim için fazlasıyla büyük bir jestdi. Yanına gidip konuşma ihtiyacı duydum. Doğruyu söylemek gerekirse aslında sadece konuşma bahanesi arıyordum diyebilirim. Yanına usulca gidip konuşmaya başladım.

'Merhaba? Sana teşekkür etmeyi unuttuğumu hatırladım. Bugün bana yardımından dolayı teşekkür ederim.'
Yüzüme öylece bakıyordu bir an yanına gitmekte hata ettiğimi düşünmeye başladım. Fakat birden gülümsemesinin yüzüne yayıldığını gördüm.
'Ah kadınlar.. Küçük şeyleri abartma da ustadırlar önemli değil bir dahakine daha dikkatli ol küçük hanım' diyerek gülmeye başladı. Konuşmama fırsat vermeden kolunda ki saate bakıp gitmesi gerektiğini söyledi.
Yalnızca arkasından bakmakla yetindim. Sessizce kendi kendime mırıldanarak arabaya geçtim.

Arkadaşım Jessica'yı arayıp haber verdim ve benden daha çok sevindiğini düşünmeye başladım. Kutlama için 1 saat sonra cafe de anlaştık.
Annemle babamı eve gidince bilgilendirmeyi düşündüm.

Eve gittikten sonra olanları anlatınca annemden büyük bir öpücük aldım ha birde sevgi sözcükleri! Babam ise yapabileceğimi zaten bildiğinden şaşırtmadığımı dile getirdi. Ah benim güzel ailem!
Odama çıkıp kıyafetimi değiştirdim. Daha sonra telefonu şarja taktım. Daha sonra aynada kendime bakınca ne kadar komik göründüğümü fark ettim. Dağılmış saçlarım ve ıslak kıyafetlerim küçük bir çocuğu andırıyordu. Duş almayı akıl ederek banyoya girdim.
Saçımı kuruladıktan sonra dolabımın kapağını açtım ve kıyafetlerime göz geçirdim. Içlerinden beyaz t-shortümü ve siyah yüksek bel pantolonumu giydikten sonra tamamen hazırdım. Telefonu şarjdan çıkartıp hızla merdivenlerden inmeye başladım.
Arabayı çalıştırdıktan sonra hızla Jessica'nın olduğu yere gittim.
Cafeden içeri girince gözlerim Jessica'yı arıyordu,etrafa bakarken ben burdayım dermişcesine el salladığını gördüm. Sıcak bir sarılmadan sonra nihayet oturma fırsatı bulduk.
Jessica'nın benimle konuşmak için sabırsızlandığını görebiliyordum bir an olsun beklemeden söze girişti.

'Sonunda başardın! Fakat anlamıyorum babanın o kadar zorlamasına rağmen kendini zorlayarak kolayı bırakıp zora geçmen anlamsız geliyor. Biliyorsun ki tek telefonla seçmelere bile girmeden o okula aldırırdı.'

'Hayır Jessica, ben artık kendi başarımla bir yerlere gelmek istiyorum defalarca anlattım. Bu konu hakkında üstelemen canımı sıkıyor.' artık sinirlenmiştim beni anlaması bu kadar mı zordu yada bilerek mi anlamıyor gibi davranıyordu.
Ben düşüncelerimle boğuşurken garson siparişlerimizi almak üzere gelmişti.
'Ne alırdınız hanfendi?'
'Ben limonata alayım.'dedi Jessica.
'Ve bende portakal suyu.' dedim nazikçe.

'1 gün sonra yeni lise hayatımıza atılıyoruz. Çok heycanlıyım yeni kişiler ve belki yeni aşklar.' diyerek söze atladı Jessica.
'Okula ne için gittiğin belli oldu.'
'Sen çok pişkinsin Rachel.' gülmemek için kendini tuttuğunu görebiliyordum.
'Evet öyleyim.' dedim arkadaşımı iyice uyuz ederek.
Daha sonra garson siparişlerimizi getirmişti.
'Afiyet olsun.'

Birkaç saat sohbetin ardından eve doğru yol almıştık.
Varlıklı ailelerden geldiğimiz için çoğu şeyi erken öğrenmiştik. Ne istesek veya neyi merak etsek anında yapılmış asla ikiletilmemişti. Arabaya merakımız vardı ve çocuk yaşta öğrenmiştik. Ehliyetimiz olmadan sürebiliyorduk. Jessica benim en yakın arkadaşımdı hatta arkadaşım olan tek kişi de diyebilirim. Yıllardır aramızdaki bağı koparmamıştık ve şimdi yanımda olan tek en iyi dostum.

Eve doğru hızla yol almıştım sonunda kendimi yatağa atmanın vermiş olduğu mutlulukla rahatlamıştım.  Bugün çok yorulduğumdan hiçbir şey yapmak istemiyor kalan günümü sadece uyuyarak yetinmek istiyordum ve aynen öyle yaptım uykuya dalmak üzere gözlerimi kapattım.

3 saniyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin