Güneş tüm etkisini sıcak asfaltın üzerinde bomboş bir alanda yürümeye çalışan Jongin'in üzerinde kullanır gibiydi. Duyduklarıyla afallayan genç adam adeta sürüklediği bedenini aniden durdurmuştu. Birkaç saniye boş gözlerle etrafa baktıktan sonra cevapladı. "Evet yapmamıştım... Ancak sizi rahatsız etmek istemem?" Sorusunu yönelttikten sonra telefonun ucundan ses gelmesi için beklemeye başladı, bu teklifi kırk yıl düşünse tahmin etmezdi. Neden ses gelmediğini anlamaya çalışarak telefonunun ekranına bakmaya başladığı sırada telefonun dışında kendisine yakın gelen sesle irkildi. Başını panikle oraya çevirdiğinde kaldırımın kenarına durmuş olan Oh Sehun'u görünce neye uğradığını şaşırmıştı, her zamanki gibi ifadesizdi ancak bakışlarından eğlendiği belli oluyordu. "Rahatsız olsam çağırmazdım zaten."
Sözlerini duyan Jongin hafifçe başını sallayıp hızlı adımlarla arabaya koşmuştu. Yerleştikten sonra yavaş yavaş ilerlemeye başlayan Oh Sehun bunu neden yaptığını pek bilmiyordu, arabasına ilerlerken Jongin'in nereye gideceğini bilmeyen adımlarını görmüş ve belli belirsiz bir şekilde kötü hissetmişti. Muhtemelen bugünden sonra rastlamayacağı biriyle kahvaltıya gitmek akıl kârı değildi ama yine de bu kadar sıkıntı çektikten sonra rahatça bir şeyler yemesinin hakkı olduğunu düşünüyordu.
Garip geçen yolculuklarında Jongin de pek bir şey söylemek istememişti, yanındaki o kadar sessizdi ki zaten sessiz olan gazeteciyi daha da susturmuştu. Jongin çevresine bakarken yeni görmüş biri gibi davranmıyordu ama ilk kez görmüştü. Amerika'ya ilk kez geliyordu, daha önce kısa süreliğine birkaç Avrupa ülkesinde bulunmuştu gerçi ama hep koşturmaca içinde olduğundan ne yaptığını bile anlamamıştı. Yarım açık camdan gelen esinti saçlarını karıştırıyordu, Oh Sehun bu sırada derin sessizlikten işkillenip camdan dışarıyı izleyen Jongin'e kısa bir bakış attı. Ne düşündüğünü merak etmişti, gezdirme şansı olsa belki eşlik ederdi. Yol çok uzun değildi, zaten sonuna da gelmişlerdi. Lüks restoranın önüne geldiklerinde arabasını park edip aşağı indi, Jongin'de onunla birlikte inmişti. Beraber kapıdan girdiklerinde insanların bakışlarından onu tanıdıklarını anlamıştı Oh Sehun, herhangi bir fotoğraf sızdırılmasını istemediğini onu karşılayan görevliye bizzat söylemişti. Daha fazla entrikayla uğraşamazdı.
Yaklaşık on dakikadır menüyü inceleyen Jongin kararsız kalmıştı. Bu kahvaltıyı Oh Sehun'a teşekkür olarak ısmarlamak istiyordu ancak fiyatları görünce yutkunmak düşmüştü ona. Oh Sehun menüsünü çoktan masaya bırakmıştı, masa örtüsünün ucundaki işlemeye bakıyordu. "Çok seçici olmalı." diye düşündü. "Bu kadar süre boyunca karar veremediğine göre." Aklına fiyatlara baktığı gelmemişti, arkasına yaslandı. Jongin en sonunda menüyü masaya bıraktı, madem kahvaltıydı ismine aşina olmadığı tabaklar yerine zaten bildiği, fiyatı da nispeten uygun olan, bir şeyler yiyebilirdi. Garson gelince Oh Sehun'dan sonra sipariş verip kötü hissetmemek adına atladı, omlet ve sütlü kahve istemişti. Garson garip bakışlarını bu gözlüklü gençten çekip diğerine çevirdi, bu siparişe pek de alışkın değildi. Oh Sehun'un siparişiyle hepten şoka uğramıştı, Croque Monsieur ve filtre kahve. Jongin bu ismi bir yerden duymuştu ama ne olduğunu hatırlayamamıştı, yine de bir şey sormadı. Oh Sehun bu anı yakalamış olacaktı ki garson gittikten sonra açıklamaya girişti. "Değişik tarzda da yapılsa tosta benzer bir sandviç sadece. İsmi bu şekilde." Jongin kafasını salladı, bakışlarını masaya indirse de konuşuyordu. "Pek iştahlı biri değilsiniz sanırım." Oh Sehun omuz silkti. "Evet, pek sayılmaz ancak sen de öyle gibisin." Jongin çok yiyen biri değildi ama yemeyi gerçekten severdi, yalnız yemeyi. Masada herhangi birinin oturması yemesini engellerdi, toplu yemekleri hiç sevmezdi bu yüzden. "Aslında yemek yemeyi severim ama aşırıya kaçmam. Üç öğünü atlamam genelde, kaçırmamaya dikkat ederim." Oh Sehun kaşlarını kaldırdı, bunu diyen kişinin şu son üç günde pek bir şey yemediğine yemin edebilirdi. "Ben buna pek dikkat etmem, kahvaltı yapmayı da sevmem. Çoğu öğünüm arada kaynar, sadece özel günlerde yemeğe çıktığımda düzgün yerim." Jongin şaşırmıştı, kahvaltı yapmayan birinin onu kahvaltıya getirmesi nezaketten başka bir şey değildi, mahçup olmuştu. İkisi de birbiri hakkında gereksiz bilgiler verdiklerini düşündükleri için yine sessizleşmişlerdi, oysaki Jongin bu adam hakkında meraklıydı. Ne olursa olsun bir şeyler öğrenmek istiyordu, artık başka birini kaleme alacak da olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MONO | Sekai
Fanfic"Tim Cook öldürüldü mü yoksa öldü mü? Bu kişi Steve Jobs'ın çocuklarından biri olabilir mi? Neden Asya asıllı birine koltuğunu bıraktı bu adam?" Tüm dünyayı çalkalayan 28 yaşındaki genç, değeri iki trilyonu aşan teknoloji ve yazılım devi Apple'ın b...