Felsefe Gerekli mi?

9 1 0
                                    

Felsefenin eskiden gördüğü saygıyı günümüz toplumlarında göremediğini söyleyebiliriz. Elimizde eskiden hükümdarlar ve "seçkin" toplumsal kesimin felsefeye özel bir ilgi ve saygı duyduğunu gösteren pek çok tarihsel örnek var. Günümüzdeyse durum bu değil gibi görünüyor. Peki bu değişimin nedeni nedir? Bizce bunun en büyük nedeni bilimin git gide artan başarısının bilimin prestijini artırması nedeniyle felsefenin prestijinin özellikle erken modern dönemden itibaren düşmeye başlamasıdır. Hawking gibi bazı bilim insanlarını "Felsefe öldü" demeye iten de bilimin prestijinin erken modern dönemden itibaren artmaya başlayıp felsefeyi en azından belli kesimler için önceden sahip olduğu ayrıcalıklı konumdan etmesidir.

Bilim varken ve bu kadar başarılıyken felsefecilerin kendi fikirlerinden ibaret olan ve hiçbir yere varamayan spekülasyonlarına ne gerek var ki? Bu soru günümüz toplumlarında felsefeye karşı negatif tutumun özüne nüfuz etmektedir. Peki felsefe bu eleştiriye karşı savunulabilir mi?

Bu eleştiriye karşı verilebilecek bazı cevaplara bakalım. Felsefenin gerekliliği için öne sürülebilecek ilk gerekçe felsefe yapmanın bir anlamda kaçınılmaz olduğudur. Her görüş açıkça ya da örtülü bir şekilde çeşitli felsefi varsayımlar içerir ve bir aşamada felsefi problemlerle yüz yüze gelmesi gerekir. Diyelim ki doğa bilimlerinin bilgiye ulaşmanın tek meşru yolu olduğu söyleniyor. Bu görüşü savunan biri genellikle bilginin doğası ve bilgiye ulaşmak için kullanılabilecek meşru yöntemlerin neler olduğuna dair felsefi bir takım kabullere sahiptir. Bilgi nasıl tanımlanıyor? Bilgiye ulaşmanın tek meşru yönteminin doğa bilimleri olduğu iddiasını neden kabul etmeliyiz? Bu iddianın kendisi bilim tarafından test edilebilir mi? Bilim felsefi açıdan yüklü metafiziksel kavramlar olan nedensellik, doğa yasaları, açıklama, olasılık gibi kavramlar olmadan yapılabilir mi? Eğer bilim bunlar gibi felsefi açıdan yüklü kavramları kullanmak zorundaysa bu kavramlara dair felsefi problemlerin üzerine eğilmemiz gerekmiyor mu? Bilim olan ve olmayan arasındaki sınır hangi kriterle çekiliyor ve bu sınır ne kadar keskin? Söz konusu sınır keskin değilse sınırda olan alanlar hakkında bilgi edinmenin imkanına dair ne söylemeliyiz? Bu sorulara verilen yanıtlar ne olursa olsun kişi yanıt verirken felsefi argümanlara başvurmaktan ve çeşitli felsefi pozisyonları doğru ya da yanlış kabul etmekten kaçamaz. Bu durum felsefeyi meşru görmeyen her görüş için böyle kabul edilebilir. Kişi en fazla felsefe yapmanın belli biçimlerinden kaçınabilir ve felsefenin yetki alanının düşünülenden daha dar olması gerektiğini söyleyebilir. Ama kendi kabulleri üzerine eleştirel düşünmeyi bırakmadan felsefeden tamamen vazgeçemez.

İkinci bir gerekçe felsefe yapmanın felsefi problemler hakkında elimizdeki seçeneklerin neler olduğunu, bu seçeneklerin en açık şekilde nasıl anlaşılabileceğini ve en iyi şekilde nasıl savunulabileceklerini görmemiz için gerekli olmasıdır. Felsefi problemler en azından bariz bir şekilde anlamsız problemler değillerdir. Anlamsız olmaları durumunda bunun böyle olduğunun gösterilmesi gerekir. Bunu yapmak için dahi felsefi problemlerin analiz edilmesi gerektiği için felsefenin yöntemlerine başvurulmalıdır. Eğer felsefi problemler anlamsız problemler değillerse bu problemlerin olabildiğince berrak bir hale getirilmesini ve bu problemlerin çözümüne dair elimizdeki en iyi seçeneklerin neler olduğunu yapabildiğimiz en iyi şekilde öğrenmeyi istememiz son derece makuldür. Bunları yapmamızın yoluysa felsefe yapmaktır. Felsefeciler felsefi problemlerin çözümünde uzlaşamasa dahi felsefi problemler hakkında elden gelen en iyi şekilde düşünmek alternatiflerimizin neler olduğunu görmemiz açısından yararlıdır. Fikir birliğine varamıyor olmamız tartışmaların ilerlemediğini ve kalite açısından gelişmediğini göstermez.

Üçüncü bir gerekçe değere dair (aksiyolojik) problemlerin felsefeyle yakın bir ilişkilerinin olmasıdır. Ahlaki, estetik ve siyasi problemlerin değere dair sorularla ilişkili olanları özel olarak felsefenin kapsamına giriyor gibidir. Aksiyolojik problemlerin anlamsız veya tamamen subjektif olduğunu düşünenler bile değerin subjektifliğini varsaymamalı, bunun böyle olduğunu göstermelidir. Özellikle ahlaki ve siyasi problemler hayatlarımızla iç içe olmaları nedeniyle uğraşmaktan kaçınmamızın çok zor olduğu problemlerdir. Bizler sürekli bir şekilde değer yargılarında bulunuruz. Bu değer yargılarını meşrulaştırmaya çalıştığımızda da bir şekilde aksiyoloji ya da değer felsefesi yapmış oluruz. Aksiyolojik problemleri neden felsefenin yetki alanında görüyoruz da çeşitli bilimlerin yetki alanında görmüyoruz? Ahlak psikoloji, tarih, sosyoloji, antropoloji, evrimsel biyoloji gibi bilimlerle; siyaset siyaset bilimi, uluslar arası ilişkiler, ekonomi gibi bilimlerle incelenmekte. O zaman ahlak ve siyaset gibi konularda felsefeye neden ihtiyaç var?

Bu sorunun yanıtı şudur: Söz konusu bilimlerin ahlak ve siyasete bakışı büyük oranda tasvir edicidir (descriptive). Siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler gibi alanlar devlet otoritesinin doğasını ve otoritenin gücünü etkileyen faktörleri inceleyebilir. Ancak devlet otoritesinin meşruiyeti konusunda, en azından örtülü ahlaki hükümlere sahip olmadan, hüküm bildiremezler. Ensestin neden yaygın bir şekilde ahlaksızlık olarak görüldüğü konusunda sosyoloji, antropoloji ve evrimsel biyoloji bize bilgi verebilir. Ancak bu alanlar ensestin kötü olup olmadığı hakkında hüküm vermez. Aksiyolojik problemler doğa bilimlerinin yetki alanının dışındaysa ve üzerinde düşünmemizin meşru olduğu problemlerse hiç değilse aksiyolojik meseleler söz konusu olduğunda felsefe yapmanın meşru olduğunu söyleyebiliriz. Dahası, değer soruları tamamen anlamsız ve bu soruların yanıtı tamamen subjektif olsa bile böyle olduğunu göstermek için kullanılacak argümanlar zorunlu olarak felsefi argümanlardır. Dolayısıyla normatif felsefe alt dallarının meşru çalışma alanları olmadıklarının gösterilmesi için de felsefeye başvurulmalıdır.

Bu alt başlıkta felsefenin gerekli olduğu tezi lehinde üç gerekçe verdik: a) Felsefe yapmak felsefenin sorduğu soruların doğası nedeniyle kaçınılmazdır, hatta bilimler de soyut/teorik meselelerle ilgilendiğimiz zaman felsefi problemler doğururlar b) Felsefi sorular bariz bir şekilde anlamsız değildir ve felsefe gerçeğe ulaştıramasa bile hiç değilse alternatiflerimizin neler olduğunu ve bunlar hakkında en iyi şekilde nasıl düşünebileceğimizi daha iyi görmemizi sağlar, c) Değerle ilgili problemler özel olarak felsefi problemlerdir ve bilim bu konuda tek başına bir şey söyleyebilecek pozisyonda değildir.

Felsefe Bölümleri TanıtımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin