donghyuck babasıyla yaptığı telefon görüşmesinin moralini bozmasını bekledi. ama beklediği gibi olmadı. moralini hiçbir şey bozamazdı. mark'ın sözlerini zihninden hiçbir şey çekip alamazdı. mark onu özlemişti... kim bilir neyini. belki şişmanlığını. belki de tuhaflığını. donghyuck'un onunla sıradan bir insanla konuşur gibi konuşamamasını. neyse ne. donghyuck onun kendisinden hoşlandığından emindi. en azından şimdilik. o günlük. mark ondan hoşlanıyordu. onu özlüyordu. donghyuck beden dersinde öylesine dalgındı ki göze batmaması gerektiği tamamen aklından çıkmıştı. basketbol oynuyorlardı ve donghyuck topu yakalayıp jeno'nun arkadaşlarından biri olan jaemin isimli sportif ve gergin bir oğlanla çarpıştı. ikisi birden donghyuck'un üzerine yürümeye başlamıştı. otobüste mark'ın yanında oturup kulaklıkla şarkı dinlerken hissettiği duygudan -o an için güvende olduğu duygusundan- şimdi de faydalanabilirdi. etrafında bir kalkan varmış gibi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.