"İrem kahvaltı hazır!"
Yarı uykulu bir biçimde yataktan kalktım ve banyoya girdim. Yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Uyanabildim mi? Kesinlikle hayır. Her neyse, bugün cumartesi kahvaltıdan sonra tekrar uyuyabilirim.
Mutfağa girdim ve masaya geçtim. Annem yine omlet yapmış. Yemeye başladım.
"İrem, bugün babanla yeni okulunu gezmeye gideceksiniz o yüzden biraz çabuk yemeğini ye ve hazırlan."
"Anne, daha okulun başlamasına çok var, tatildeyiz, sadece uyumak istiyorum."
"Üzgünüm annecim, başka boş vaktimiz yok. Merak etme, Aleyna da sizinle gelicek. Belki çıkışta bir yerlere gidersiniz."
En azından Aleyna ile gidiyorum.
İkinci dönem Aleyna ve ben okul değiştirmeye karar vermiştik, daha doğrusu ailelerimiz yüzünden okul değiştiriyorduk. Babam yeni okulumda çalıştığından geçiş yapmak zor olmadı.
Normal şartlar altında bu duruma üzülebilirdim ama zaten okuluma bayılmıyordum, hem Aleynayla birlikte geçiş yaptık ,benim için sorun yok.
Kahvaltı etmek istemediğimden-zaten etmeyi de sevmem- çok bir şey yemeden masadan kalktım ve odama girdim.
Evet; Giyecek Hiçbir Şeyim Yok Vol:1.
Dolabımın kapağını açtım ve içine bakmaya başladım. Hava soğuk ve ince bir şey giymemem lazım. İçime gömlek giyip üstüne kazak giyebilirim ve ya içime
'Nirvana' tişörtümü giyip üzerine kareli gömleğimi giyerim, her halükarda gömlek giyeceğim. En iyisi kazakla giymek.
Dolaptan pembe gömleğimi ve mavi kazağımı çıkardım ve altıma da pembe bir pantolon.
Giyindikten sonra banyoya geçip saçlarımı taradım, saçlarımı tarakla ortadan ayırmayı sevmem bu yüzden başımı eğip kaldırarak daha normal durmasını sağladım. Beremi alırdım ama bugün saçlarım güzel; bunu harcayamam. Son bir kez saçlarımı elimle geriye ittikten sonra kapıya yöneldim. Açık kahverengi botlarımı ayağıma geçirdim, telefonumu aldım ve anneme çıktığımı haber verip kapıyı arkamdan kapadım.
Apartmandan aşağı inerken telefonumdan rehbere girdim ve babamı aradım.
"Baba?"
"Efendim?"
"Ben aşağı iniyorum, sen nerdesin?"
" Beş dakikaya ordayım, sen kapıda bekle."
"Tamam."
Ve telefonu kapadım. Dördüncü katta oturuyorduk, babamla konuşmamız bittiğinde aşağıdaydım zaten.
Şimdi bu beş dakika bana bir saatmiş gibi gelicek.
Bari bir şeylerle uğraşayım. Ne olabilir? Cama buğ yapıp üzerine bir şeyler yazabilirim. Hihihihihi. Kendimi Oscar kazanmış gibi hiswediyorum şuan.
Cama yaklaştım ve üfledim. Buğ geçmeden hemen bir şeyler çizmem lazım: kalp. Evet kimsenin aklına gelmeyecek dahiyane bir fikir gerçekten. Her neyse, buğ
geçmeden üzerine bir kalp çizdim.
Ardından buğun geçmesini ve çizdiğim kalbin kayboluşunu izledim. Şimdi yeni bir tane yapma zamanı. Bu sefer camın başka bir tarafına üfleyerek yeni bir buğ yaptım, bu sefer üzerine büyük harflerle ' DUMAN' yazdım. Bazen gerçekten çocuk gibi davranıyorum, gerçekten.
"İrem abla! Ne yapıyorsun?"
Arkamdan gelen sesle irkildim. Arkamı dönünce seslenenin Azra olduğunu fark ettim. Azra'nın upuzun sarı saçları ve tapılası yeşil gözleri vardı. Yan dairemizde oturuyorlardı. Azra'yı çok severdim, çok tatlı bir kızdı.