♧1♧

58 5 224
                                    

Aynadan son bir defa kendime baktıktan sonra kılıcı haznesine yerleştirip odanın dev kapısından çıktım.

Geniş koridorda ilerlerken Vera ile karşılaştım.

O 4 kız kardeşin en büyüğü. Tahta çıkmak istemiyor, tüm diyarları gezip bir roman yazmak istiyor. Gerçek aşkının onun gibi kitap okumasını ve birlikte kırlara çıkıp okudukları kitapları birbirlerine anlatmak gibi hayalleri var.

Bana doğru gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Yine mi Komutan Taeyong ile eğitim yapıcaksın?"

"Nerden anladın?"

Sorarcasına ona bakarken işaret parmağı ile kıyafetlerimi gösterdi.

Haklıydı üstümde ülkemizin aslan desenli zırhı vardı.

"O zaman sen bekletme Komutan Lee'yi."

Diyerek imada bulundu. Komutanı sevdiğimi bilen tek kişi oydu. Diğer kızlara söylemedim çünkü biri sürekli bizi başbaşa bırakma derdinde diğeri açık açık söyleme derdinde. En iyi sır saklayan Vera olduğu için tüm sırlarımı verdiğim kişi o.

Lee, Taeyong' un soyadı. Ve galiba bu Soyadını yakıştırdığım tek kişi o.

Vera  ile vedalaşıp Taeyong yanına vardığımda beni daha fark etmemişti.

Rüzgarın ateş kadar kırmızı saçlarını okşayışıyla ellerimi kırmızı tutamlar arasında gezdirmemek için zor tutuyordum kendimi.
Rüzgarı kıskanıyordum benim yapamadığımı yapıyordu.

Karşımda tüm ihtişamıyla aslan motifli işlemeleriyle giymiş olduğu zırh içinde bana gülümseyerek bakan Komutan Taeyong vardı.

Son zamanlarda kalbime çiçek açtıran adam. O bana böyle gülümsemeye devam ederse kalbimin bir çiçek tarlasına döneceği kesindi.

"Prenses?"

Ses tonu bile insanî derinden etkileyecek bir tona sahipti.

"Luna?"

Adım dudaklarından ne güzel dökülüyordu.

Gözlerimin önünde sallanan koca bir el ona dair düşüncelerimi silerken irkilerek kendime geldim.

"Fazlasıyla dalgın gibisin."

Zihnimi işgal eden tek kişi sendin Taeyong. Seninle hayallere dalmak son zamanlarda hobim olmuştu.

"Sadece bir hafta sonra yapılacak olan turnuvayı düşünüyordum."

Taeyong'un içi ne zaman sıkıntıyla dolsa kırmızı tutamlarını yolarcasına geriye atardı. Şuanda olduğu gibi.

"O konuyu konuşmuştuk turnuvaya katılamazsın."

"Ben prensesim istediğimi yapabilirim Komutan Lee."

Şımarıkça konuştuğumda her ne kadar yüzünü buruştursada hoşlandığını biliyordum. Çünkü bu tavırların sadece ona özeldi.

O bana belli etmediğini düşünsede bana karşı olan hislerinin farkındaydım.

Ben ak insanların kanını taşıyordum. Atalarım bilge ve kahindi.

"Turnuva senin için çok tehlikeli prenses. Yaralanabilirsin ve kraliçenin kesin emri var. Katılman yasak."

Omuz silkerek söze başladım.
"Prenses Kim Luna olarak katılacağımı nerden çıkarttın? Başka bir kimlikle Gülümseyen Şövalye olarak savaşacağım turnuvada."

Etrafa bakındı, kimsenin olmadığını görünce yüzünü bana doğru eğdi. Her bir zerresini bu kadar yakından görmek beni ne kadar heycanlandırsa da bunu yansıtmayıp soğuk maskeni yüzüme taktım.

Safir ÇiçekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin