YENİDEN

21 3 0
                                    

BİR KAÇ AY SONRA

Son kutuyla beraber merdivenleri arşınladıktan sonra kutuyu kapının önündeki yere bırakıp çantamda define aramaya başladım. Birkaç dakikadan sonra anahtarlarımı bulmuştum.Kapıyı açtıktan sonra eşyalarımı kucaklayıp yeni evime girdim.Babamı da kaybettikten ve yaptığım onca hatadan sonra artık o evde nasıl kalırdım bilmiyordum.Artık o evi, o şehri geride bırakmanın zamanı geldiğini düşündüğüm an taşınmak için hazırlanmaya başlamıştım. Yeni bir şehirde temiz bir sayfa açmak istiyordum.

Teyzemin bitmek bilmeyen ısrarlarına dayanamayıp onların yakınında bir daire almıştım.Aslında teyzem onlarla yaşamamı istiyordu ancak kimsenin huzurunu bozmak istemiyordum. En çok da yalnız kalmak istiyordum. Hem babamlar sayesinde daire alacak kadar param vardı.

Buzdolabı gibi büyük eşyalar, eniştem sağolsun, çoktan yerleştirilmişti.Geriye kitaplar, resimler, gibi ufak tefek eşyalar kalmıştı.Küçük bir daireydi ama bana yeter de artar.

Elimdeki kutuyu küçük salonun halısının üzerine bırakıp salona bağlı olan mutfağıma geçtim.Her şey gibi küçük olan buzdolabını açtım. İstemsizce sırıttım,teyzem üşenmeyip dolabı ağzına kadar yemekle doldurmuştu.Sarmaları kabından çıkarıp bir tabağa koydum, mikrodalga da ısıttıktan sonra iyice çalkalanmış ayranımla mideye indirdim. Bulaşığı kaldırdım hemencecik çünkü sonraya bırakırsam bulaşık tavana deyene değin yıkamayacağımdan emindim. Salona geçip etrafa baktım.Biraz sade kalmıştı etraf.Belki zamanla değiştirirdim. Burayı evim gibi hissedebilirsem.

Son getirdiğim kutuyu özenle açtım.En değerlilerim vardı içinde. Hayatımı hayat yapan şeyler. Kutusunun en üstünde duran gazeteye sarılı çerçeveyi aldım elime aldım. Gazeteyi soydum. Babam,annem ve benim olduğum bir fotoğraftı. 14 yaşında, voleybolda ilçe birinciliğini kazandığımız gündü.Kutudan o gün kazandığım madalyayı da çıkardım.Benim için çok özeldi. Babam işinden arta kalan zamanda antrenörlüğümü yapardı.Her sabah onunla spor yapar,beraber diyete girerdik.O gün, onu hayal kırıklığına uğratmadığım için ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum. Sanki dünyayı kurtarmıştım. Herkese işte benim kızım diyordu. Burukça gülümsedim. Fotoğrafı salondaki büstiyerin ortasına yerleştirdim.

Ebeveynlerimin tam bir kopyasıydım. Annem gibi kahve kızıl arası bir saça sahiptim.Gözlerim, babamdan aldığım bal rengiydi.Annemin gözleri ela,babamın saçları ise koyu siyahtı.Babam 1.85 boyunda olabildiğince yakışıklı, formda bir adamdı ancak hastalıktan sonra iyice çökmüştü eski halinden eser kalmamıştı.Annem de hoş kıvrımları olan 1.68 boyunda güzel olduğu kadar hırçın bir kadındı.Cesur bir öğretmendi,öğrencisi olan bir kızı töreden korumaya çalışırken hayatından ölmüştü.Mimar olan babamsa onun yokluğuna dayanamamıştı. Şuçlular cezasını bedelini ömür boyu hapisle ödedikten sonra hayata gözlerini yummuştu .Onların ki gerçek aşktı...Sahip olmak istediğim türden bir aşk.Her şeye göğüs geren kahramanım, annem ölünce ne kadar benim için daha iyi olmaya çalışsa da yarım kalmıştı. Aradan 1 sene geçmeden onu da kaybetmiştim. Dayanamamıştı ruhunun yarısının yokluğuna.

Gözlerim dolsa da ağlamadım. Söz vermiştim çünkü.Madalyamı da alarak resmin hemen yanına yerleştirdim.Diğer fotoğrafımı da aldım, bu fotoğrafta eski takımımla çektirdiğim fotoğraftı. İkinci ailem dediğim insanlarla şimdi kilometreler vardı aramızda.O fotoğrafı da ,diğer fotoğrafın hemen yanına yerleştirdim.Daha fazla duygusallığı kaldırmayacağımı anladığımda kutuyu yerleştirme işini sonraya bıraktım.Hem saatte bayağı geç olmuştu. Erken kalkmam lazımdı. Yarın okulun ilk günüydü. Yaşasın!?

Gömme dolap ve yataktan oluşan sade odama geçtim. Pijamalarımı çıkarıp çıkardıklarımı kirli sepetine attım. Geniş iki kişilik yatağıma sığınıp, gözlerimi kapadım.Uykuya sığındım. Unutmak istediğim şeyleri tek unutabildiğim zamanlar...

Sabah kapının ziliyle uyandım.Israrcı bir zil.Zor da olsa kendimi yataktan kazıdım.Gözümü bile tam açmadan kapıyı açtım.Karşımda yakışıklı kuzenim duruyordu.Onunla sanki kardeşim gibi çok iyi anlaşırdık.Beraber büyümüştük zaten.Kuzenimle aynı okula gidecektik.

''Güzel saç Şafak, bu artık yeni moda mı?''dedi kuzenim dağınık saçlarımı göstererek.

''Ha ha sarı kafa çok komik''

"Çabuk ol kuzi seni kahvaltıya bekliyor valide sultan. Emin ol okulun ilk gününe annemin çenesini çekerek başlamak istemezsin.''

''Taaaaammmaaaam hazırlanıp geliyorum."dedim esnememi zor tutarak.

"Bekliyorum 5 dakikan var çabuk."dedi salonun koltuğuna kurulduktan sonra.

Okulum yeni sisteme göre serbest kıyafet yönetmeliğine uyduğundan üniforma zorunluluğu kalkmıştı. Bu yüzden siyah dar pantolon, salaş bol bir tişört ve kuzenimden aşırdığım kırmızı siyah kareli gömleği giydim. Saçımı tarayıp, yandan ördüm. İnce bir eyeliner çekip,kirazlı parlatıcımı sürdüm bütün makyajımı bu kadardı. Lacivert sırt çantama yeni aldığım kalın kapaklı defteri de koyup envai çeşit kalemle ağzına kadar dolmuş kalemkutumu çantama attım.Yatağımı topladıktan sonra telefonumu alıp odadan çıktım

"Şükür be kuzen nihayet gelebildin. Sayende kök verdim durduğum yerde."

"Abartma Furkan 15 dakika oldu sadece."

"Takılıyorum kuzi sen diğer kızlara benzemezsin. "diyip yanağımdan makas aldı.Gülümseyip ona baktım.Gerçekten yakışıklı çocuktu. Yeşil gözleri sarı kafasıyla ve mankenlerle kapışır vücuduyla her kızın ilgisini çekiyordu. O da benim gibi pantolon, tişört, gömlek kombini yapmıştı. Tarzımız gibi bir çok şeyimiz benzerdi. Mesela ikimizde kızlardan hoşlanıyorduk.

"Yürü sarı kafa kurt gibi açım"

Evi kilitleyip binadan çıktık. Yürüyerek 5 dakikalık mesafede olan pembe apartmana girdik.

Furkan kapıyı çalar çalmaz otomatik kapı anında açıldı.Kapı önünde bekliyor sanki mübarek.
Asansörden adımımı atar atmaz teyzemin hoş sesi kulaklarına doldu.

"Şafakk!!"

"Teyze!!"dedim onu taklit ederek.

"Hoşgeldin güzelimmm."dedikten
sonra kaburgalarımı birbirine geçirircesine bana sarıldı.

"Teyzoş seviyorum derken öldürmesen."Azda olsa çıkan sesimle.

"Ya anne ya beni bile böyle sevmedin."diye sitem etti şebek kuzenim.Beni salan teyzem sarı kafaya dönerek

"Anası gurban olsun sana."diyerek bol bol öptü.O an içim cız etmedi değil.Ama belli etmedim.

"Hadi girin içeri size bir güzel kahvaltı hazırladım okulun ilk gününe sağlam bir başlangıç yapın."diyerek bizi içeri aldı.
Teyzemlerin evleri aldıkları yüksek maaşlardan olsa gerek dublex,gayet şık,modern bir evdi kırık beyaz duvarlara sahip ev çeşitli tablolarla donatılmıştı.Ev mobilyalarla renklendirilmişti.Mutfak,yemek odasına bağlıydı.Çantalarımızı uzun geniş hole bıraktıktan sonra sofraya oturmaya gittik.Beni görünce ayağa kalkan eniştem teyzem kadar olmasa da sıkıca sarıldı.Kırk beş yaşında olan eniştem inşaat mühendisiydi.Sarışın,kahve gözlü,fit bir adamdı. Kuzenim babasına çekmişti herhalde çünkü teyzem annem gibi esmer güzeliydi.

"Hoşgeldin Şafak"dedi eniştem

"Hoşbuldum enişte"

Teyzem de oturunca tamamlanmış olduk güzel bir kahvaltının ardından Furkanla okul yolunu tuttuk. Okul yürüme mesafesiyle 20 dakika sürüyordu biz de yürümeyi tercih ettik.
Yoldayken sarı kafa bir an bana dönüp

"Yarışalım mı?"der demez koşmaya başladı. Arkasından fırladım.
Çekişmeli süren yarışta nefes nefese önde ben okula vardık.
"Hazır mısın? " dedi omzumu sıkarak.
Kafamı sallayıp gülümsedim. Cevap olarak omzumu sıvazladı. Okulun kapısından adımını attım.

ŞAFAKLA GELEN UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin