Oylarınız ve yorumlarınız benim için çok önemli.
Lütfen bol bol yorum yapın sevgili okurlarım.
Bilirsiniz ki bir yazar için en önemli olan ilham kaynağı okuru ile olan etkileşimidir.
🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑🍑
İnsan bazen der ki, evet ben salağım. Bunda hem fikir olunca bu sefer şu soruyu sorar kendine, neden?
Nedeni çok basittir. Biz kendimizi görmek istediğimiz gibi görürüz.
Bazıları potansiyelinin farkındadır fakat hayal kırıklığına uğramaktan korktuğu için kendini kötüler. Bu onlar için kaçış yöntemidir bir bakıma.Peki bunun farkında olan ve kendi isteğiyle böyle davranan insan, bir sonraki aşamada ne yapar sizce?
Tabiki şeftali yer.
Ama ben yiyemiyordum. Çünkü benim bir potansiyelim yoktu. He hee.
Belki de şeftalimiz...Sıkıldığımı anlayınca oturduğum kanepeden kalkıp yatağa yatmaya karar verdim.
Yatmak deyince beden dersinde hocanın evde yapabileceğimiz ona göre basit olan egzersizler göstermesi geldi aklıma.
Nah yapardım. Kusura bakmasındı. Bir de onunla uğraşamazdızdım. Çünkü daha önemli uğraşlarım vardı.
Zahide Yetiş'in yeni programı Gelin Görün'ü izlemek gibi.Programın ismini size açıklayayım. Çünkü aranızda kesin anlamayan salaklar çıkacaktır.
Gelin Görün.
İlk anlamı gitmek kelimesinin zıttı olan gelin görün, yani burada yarışmacı gelinler bir bakıma diyor ki siz bir de evimi gelin görün.
Bir diğer anlam ise düğünle evleni gelini görün. Burada da kayinvalideler diğer kayinvalideler diyor ki alttan alttan Gelinimi görün.
Her neyse. Şu an yarışmanın çok güzel bir bölündeydim.
Kayınvalide ve gelin üstün bir rap performansı sergileyerek izleyicilere adeta bir görsel şölen sunuyorlardı.
Bu yarışmanın formatını sevmiştim. Bir çok kategoride gelinler degerlendiriliyordu. Tabii reyting için abartılan karakterler de işin içine daha bir eğlence katıyordu.
Ve Zahide Yetiş, onun sunumu ile program level atlamıştı zaten.
Fazla söze gerek yoktu.
Gelin Görün bitince ben de bittiğime karar verip televizyon maceramı bir-kac saatliğine sonlandırdım.
Nasıl mı?
Bu kadar salak olmayın. Kumandadan kapakta düğmesine basacaksınız.
Neyse işte öyle.
Sonra derken içeriye Taküyittin girdi. Pubg de millete hakaret ederek kanepeye oturdu.
Aslında kanepeye sadece kendim oturmak istiyordum ama bu koşullarda pek mümkün olmuyordu.
Damon mesaj atarak yarına ödev olduğunu söylemişti.
Evet arkadaşlarım, can yoldaşlarım, kardeşlerim.
Ağlama zamanı.
Neyse işte biraz ağladıktan sonra Damon beni dışarıya çağırdı.
Ben tabiki de hemen hazırlanmaya başladım. Biri sizi dışarı çağırınca siz hemen çıkmıyor musunuz?
Hemen anneme söyleyip dışarı çıktım. Eve gelince de ödevi nah yetiştirirdim.
Damon kafede oturuyordu. Geldigimi görünce bir an tavrı değişti. Yoksa bana şeftali almamıştı da onu mu hatırlamıştı.
Yanına oturdum.
"Mukaddes naber?"
"İyi." Dedim. Çünkü şu an halimi anlatacak kelimeler seçemezdim.
" Ne bu hal? Yoksa şeftali almayı mı unuttun?"
Bunun üzerine Damon bana öldürecek gibi baktı. Allah korusundu.
"Al gerizekalı. Al, doyamadın zaten." Diyerek poşedi uzattı.
"He hee." Diyerek poşedi yan sandalyeye koydum.
"Benim sana söylemem gereken bir şey var." Dedi.
" Söyle."
"Hani Elena vardı ya. Benim çocukluk arkadaşım."
" Evet. Hani yurtdışına dönmeden önce benden nefret ettiğini söyleyip öyle giden. Aksanı bozuk, ağlak, salak Elena." Dedim.
"He işte o Türkiye'ye gelmiş. Buluşmak istedi ben de kıramadım."
" İyi buluş bana ne?"
" Ama seni de görmek istedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeftali Mevsimi
Teen FictionŞeftali sever misiniz? Peki ya kiraz mevsimi var da şeftali mevsimi neden yok dediniz mi hiç? Demediyseniz şimdi dediniz. Hâlâ okuyorsanız bu kitap tam size göre.