2.BÖLÜM

30 1 0
                                    

Araba iki katlı, müstakil bir evin önünde durduğunda hiç şaşırmadım. Şu an yaşadıklarım şaşırmamı engelliyordu. Resmen bir fotoğraf çekindiğim adam; ülkede ünlü bir şirketin varisiydi! Film de gibi hissediyordum! Üç kilo eksiğim, daha düz bir burnum ve tamamen pürüzsüz tenim olsaydı, belki oyuncu olmayı kaldırabilirdim.

Şu halimle?

Yok, dostum yok. İmkânsız.

Kapıyı açıp indiğimde sanki çantamı çalacaklarmış gibi sıkıca yapışmıştım sapına. Gergindim. Telefonuma gelen ardı ardına aramalara dayanamayıp kapatmıştım. Şimdi ise buradaydım. Sağlam malikânesinde.

Beyaz ve krem tonlarındaki dış cepheyi incelerken ‘‘İçeri geçelim.’’ dedi Orkun. Hayır, diye bağırmak istedim. Ben daha havuzu, bahçeyi, çiçekleri, böcekleri inceleyecektim. Kalp ritim bozukluğundan ölene kadar burada etrafa bakınacaktım!

Hem içeri geçip ne diyecektim? Pardon, eski sevgilim sapık gibi peşimdeydi. Bende kimseye çaktırmadan yakışıklı diye oğlunuzla fotoğraf çekinip onu eski sevgilime attım. Şimdi de buradayım.

Sonra Türk filmlerindeki gibi yüzüme para çarparlardı?

En iyi ihtimalle böyle olurdu!

‘‘Girmeyelim’’ dedim o çoktan yürümeye başladığında. ‘‘Ben çok gerildim. Gideyim. Sonra gelirim. Mesela çıkmaz ayın son çarşambası.’’

Arkamı dönerek kaçmak için ilk hamlemi yaptım. Heyecanımdan önümdeki taşı göremeyip düşmeseydim başarılı olabilirdim! Her şeyin sorumlusu o taş parçası!

Orkun yürüyüp gitmemden korkmuşçasına koluma yapışarak bedenimi ayağa kaldırdı. Kendi ayağımla buralara kadar gelmiştim, aptalın teki olduğumu söyledim mi? Hayır mı? O zaman anlamış olmalısınız.

Sürüklenircesine eve ilerlerken konuşmamak için bahane üretmeye çalışıyordu beynim. Dilsizmiş gibi yapsam yerler miydi? Oğluyla çatır çutur laf yarışına girdiğim düşünülürse… Hayır.

Olayla alakam olmadığını söylesem? Fotoğrafı arkadaşımı çektiğini kabul etmiştim!  Başımı sağa yatırarak sıkıntılı bir nefes verdim. Sonunda eve girebilmiştik. Salonun oldukça modern döşendiğini gördüm. Kahverengi ve tonlarıyla oldukça güzel bir havası vardı.

Acaba beni ortadan kaldırmak için öldürürler miydi?

‘‘İşte kaçak sevgilin.’’ diyerek beni resmen ileri ittiğinde sendeledim. Sendelerken sehpaya çarptım. Maalesef gayet pahalı görünen vazo yere düşerek onlarca parçaya ayrıldı. Şaka gibi. Hem de her şey.

Ben ne zaman bu kadar sakar bir insan oldum?

Başımı kaldırdığım şok içinde bana bakan beş insan gördüm. Daha başıma ne gelebilirdi? Uykudan uyanmış gibi sıçrayarak yere eğildim. Kırılan parçaları toplarken aynı zamanda sürekli özür diliyordum.

Kendimi daha fazla küçük düşüremezdim! Ayarlasam… Bu kadar olmazdı ama!

‘‘Kızım,’’ diyen kadın sesi duyduğumda elimdekileri unutarak başımı kaldırdım. ‘‘Sorun değil.’’

Bakışlarının eteğimde olduğunu görünce içimden küfür ettim. Üzerimdeki beyaz gömleğin yakası kaymış, eteğimde yukarıya doğru sıyrılmıştı. Topuklu ayakkabılarımsa canımı yakıyordu. Tamam, yerin yedi kat dibine de girdim. Artık ölsem de daha fazla rezil olamam.

Kırıkları elimden atarcasına bırakıp ayağa fırladım. Eteğimi aşağı çekerken ‘‘Düştüm de… Kusura bakmayın.’’ diye mırıldandım. Arkamdaki Orkun’un kıkırdadığını net şekilde duymuştum. Resmen benden intikam alıyorlardı!

FOTOĞRAF GİRİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin