Öğle yemeğimi yiyemeden tekrar ofisime dönmüş, aklımı o ikiliden uzaklaştırmak amacıyla yeni gelen dosyaları incelemeye başlamıştım. Ceyda'nın '5N1K' sorularından kurtulmak için de gözlerimi ondan tarafa çevirmiyordum.
Akşama kadar yaptığım tek şey buydu; çalışmak.
Aslında sinirliydim. O kadın bana resmen hakaret ederken öylece beklemiş olması bütün nefretimi körüklüyordu. İş çıkışı saati gelince çantamı ve montumu alarak kapıya yöneldim. Ceyda'ya 'görüşürüz' demek bile istemiyordum! Asansörün tuşuna basarak gelmesini beklemeye başladım. Herkesin çıkışı aynı saat olduğundan asansör trafiği oldukça yoğundu. Sonunda durup açıldığında karşımda Tolga bekliyordu.
Tek başına.
Allah'ım, bütün katlarda binmek isteyenlere engel mi olmuştu? İyi de, neden? ''Neler oluyor?'' diye sorduğum sırada kolumu tutarak beni içeri çekti. Eli montunun fermuarın öylece karşımızda donup kalan Ceyda'ya bakıp göz kırptı. ''Sevgilimin beni ısıtmasına ihtiyacım var. Umarım anlayışla karşılarsın.''
Asansörün kapılarını kapatma tuşuna basınca sinirle ona döndüm. ''Amacın ne Tolga?'' dedim tane tane. Konuşmayınca anlaşamıyorduk. Konuşunca kavga ediyorduk, ikimizinde ortak tek noktası yoktu!
''İnan bende bilmiyorum.'' dedi gözlerini bana çevirerek. ''Neden böyle yapıyorum? Peşinden sürükleniyorum? Aklımı senden uzak tutamıyorum.''
Kısacık bir an içinde olsa bana değer verdiğini inanacaktım. Hatta neredeyse inanmıştım! Son anda dudaklarında oluşan gülümseme ise amacını belli etmişti bile. ''Sadece beni yatağa atmaya çalışıyorsun.'' derken kollarımı göğsümde kavuşturdum.
Gülerek aramızda oluşan elektrik yüklü yoğun ortamı yok etti.
''Zeki kadınmışsın.''
Aklıma sözleri gelince alayla kaşlarımı kaldırdım. Kendi sözlerinle vurulma vakti, Tolga Sağlam! ''Benim gibi çelimsiz kızı yatağa atıp ne yapacaksın?''
İmayla söylediğim cümleyi öyle farklı yorumladı ki konuşama yeteneğimi kaybettim. Vücudu, küçücük asansörde üstüme gelirken kaçamazdım. Ondan korkmadığımı gösterircesine başımı dik tuttum.
''Sen ne yapmamı önerirsin?''
''Iyy, iğrençsin.''
Tam ellerimi göğsüne koyup onu iteceğim sırada, bileklerimi kavradı. ''Bunu ciddi soruyorum, hiç biriyle birlikte oldun mu?''
Sanırım benden cevap bekliyordu, evet veya hayır tarzında. Başımı iki yana salladıktan sonra lisede öğrendiğim hamleyi yaptım. Bileğimi yakalayan elini tutup öyle kuvvetli geriye çevirdim ki hazırlıksız yakalandığını belli eder şekilde çığlık attı.
Evet, iş adamı Tolga Sağlam, sevgilisinin hamlesiyle çığlık attı! Hem bir kız gibi!
Haber başlıklarında görmek istediğimiz hareketler bunlar!
''Bunu sana söyleyeceğimi mi sandın?'' derken sesimde ölümcül sakinlik gizliydi. Aptal Tolga! Tam dizine arkadan tekme atacağım sırada asansörün kapısı açıldı. Öfkeyle homurdanan dokuz kişinin şaşkın bakışlarının hedefi olduk. Benim de boşluğumdan yararlanarak silkelendi. Tutuşumdan kurtuldu.
''Biz işgal ettik asansörü.'' dedi elimi kavrayarak. Tam dönüp sinirle bağıracağım sırada ''Şşş!'' diyerek uyardı. Karşımızdaki dokuz kişi bizi sevgili sanıyordu.
Sonunda bindiklerinde hareket kabiliyetim sıfırlandı. Yanımdaki Tolga elini karnıma koymuş, gülümseyerek yüzlerimizin yakınlığını artıyordu. ''Hani ben çelimsizdim?'' dedim ilk sorduğum göz ardı ettiği imayla. ''O zaman nişanlım değildin, artık öylesin. Hem biraz kilo alamaz mısın? Ele gelmiyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FOTOĞRAF GİRİŞ
Literatura Feminina Dumanı tüten sıcak kahvemi dudaklarıma götürdüğüm sırada telefonumun ekranı yanıp sönmeye başladı. Oflayarak gelen mesajı açtım. Tam da tahmin ettiğim gibi eski sevgilim -Gökhan- onu unutamadığımı konu alan upuzun bir metin yollamış...