Öhöm...
Çok tatlı bir hikayeye başladım. Uzun zamandır yazasım vardı bu kurguyu. Klasik ama beni hep heveslendirir. Bu sebeple daha fazla beklemek istemedim.
Fakat şöyle de bir şey var. Okunmazsa bırakıcam. - Bu bir tehdit mesajıdır.)
Sınır koymak huyum değil ama 5 oy olursa ikinci bölümü atarım. (İnşallah 5 kişi okuyordur.)
İyi okumalar.
Saygılar efendim...
* * * *
-İlk tanışmamız gibi. İlk bakışmamız gibi. Nasıl hatırlarım o zamanı? Hatırlıyorum işte. Sana dair unuttuğum bir an bile yok ki hayatımda. İlk tanışmamız demişken...
* * *
-Oyuncaklarını dağıtma Aerayah.
Annesimin aksine oldukça sıradan bir gün geçireceğimi düşünüyordum o gün. Yine "annemin dediğinin tersini yap" oyunu oynuyordum kendi kendime. Bu oyunu ben icad etmiştim ve oldukça eğlenceliydi. Annem gelene kadar.
-Delireyim mi istiyorsun? Kalsın bunlar böyle tamam. Sakın toplama. Her yeri dağıt tamam mı?
Annem (Choi Inyoung), her ne kadar sitem edip işine devam etse de söyledikleri etkili olmuştu. Dediğinin tersini yap oyununda olduğumdan, oyuncaklarımı itinayla oyuncak sepetine yerleştirmiş, etrafa saçtığı yastıkları da bir güzel yerlerine koymuştum. Yapacak işim kalmayınca da boyama kitabını açıp, henüz boyamadığı kurbağayı maviye boyamaya başlamıştım. Dışına taşırmağınımı varsayarsak oldukça da yetenekliydim. O sırada kapı çaldı. Bir kadın annemle konuşuyordu. Sesi tanıyordum. Bazen saatlerce konuşurlardı telefonda. Yanlarına gitmeden önce biraz beklemiştim.
"Sen de çok zayıflamışsın. Ayrıca bu saç sana çok yakışmış. Çok güzel olmuşsun. Hayır sen daha güzelsin."
Gibi cümleler kuruyorlardı. Bitmesini beklemiştim köşedeki duvarın arkasında.
-Yoongi bak bu Inyoung teyzen.
-Ay ne kadar yakışıklı olmuşsun sen. Son gönderdiğin fotoğrafta sana bensetmiştim ama şimdi aynı babası olmuş.
-Amcasına benzetiyorlar genelde. Bana benzeten de var hala. Sürekli değişiyor yüzü. Aera nerde? Bi göreyim gitmeden.
-İçeri gelseydin biraz. Hemen mi gitmen gerekiyor?
-Evet, geç kalmiyim şimdi.
Adımı duyunca köşeden kafamı uzatmıştım. Adının Hyesung olduğunu bildiğim kadın beni görmüştü.
-Gördüm seni.
Ama gördüm seni oyununda değildik. Utandığım için bu kez daha dikkatli baktım. Hepsi bana bakıyordu. O çocuk hariç. Onu fark edince annemin yanına gidip, arkasına saklanmıştım.
-Ne kadar uzamış bu. Yoongi'den uzun baksana.
-E baba uzun, hala uzun. Nolcak?
Annem boyumdan bahsedip beni rezil ediyordu. Ama alışkındım.
-Çantasına lazım olabilecek her şeyi koydum. Bez taktım ne olur ne olmaz diye. Yeni eve taşınınca huyu değişti. Sen yine de sorarsın tuvalete gitmek ister misin diye olur mu?
Annesi, Yoongi'nin ayakkabılarını çıkarırken ben de annemin bacağına sıkı sıkı sarılmış, onları izliyordum. Annem ikimizi içeri götürdüğünde bu yabancının neden benim ev terliklerimi aynısından giydiğini sorguladım. Acaba benimkiler mi diye ayaklarıma baktığımda, ordalardı. Sanırım bir tane daha vardı aynısından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OUR TİME 🌟
Jugendliteratur"Büyüyünce evlencez" Dediğimde belki 4 belki de 4 buçuk yaşındaydım. Yoongi ise: "Ben seninle evlenmem" Dediğinde, o da benimle aynı yaştaydı. Önce kafasına vurmuştum. O ağlarken kalkıp, yanından uzaklaşırken bir de tekme atmayı ihmal etmemiştim. Şi...