1

4.9K 379 274
                                    


merdiven basamaklarını yavaş yavaş çıkarken işaret ve baş parmağıyla alnını ovuşturuyordu, miya atsumu. yorucu, can sıkıcı ve insanların anlayışsız olduğu bir günün içindeydi yine. öğrenci olmak gerçekten zor geliyordu ona.

ders zili çaldığından dolayı boş olan uzun koridorun sonuna doğru ilerledi. üstünde rehberlik servisi yazısı olan kapının önünde durdu. seslice bir nefes verip kapıyı tıklattı. içeriden ses gelmeyince girmenin bir mahsuru olmayacağını düşünüp kapı kolunu indirdi yavaşça. kapı kilitliydi.

sırtını duvara verdi oflayarak. dinleyebildiği birkaç ders vardı, onları dinleme şansını da bu şekilde vakit geçirerek harcıyordu. kafasını duvara yaslayıp gözlerini kapattı. biraz uyku, tek istediği şey huzurlu bir uyku çekmekti.

bulunduğu durumdaki boşluğa o kadar kaptırmıştı ki kendini, onun tam karşısında dikilmeye başlayan kıvırcık saçlı çocuğu fark etmemişti, gözlerini açana kadar. irkildi.

duvarda pozisyonunu düzeltip onunla göz kontağı kurmayan öğrenciyi süzdü istemsizce. siyah bir eşofman, üstüne de yine siyah bir kapüşonlu giymişti, çocuk. yüzündeki siyah maskenin nedenini anlayamamıştı pek, ama gözlerini ortaya çıkarıyorlardı. ilk defa görüyordu bu kadar siyah gözleri, etkilenmemek elde değildi.

öksürdü hafifçe, varlığını belli etmek istiyordu sanki. maskeli çocuk, elleri cebinde, başı başı önünde dikelmeye devam etti.

"sen de hocayı mı bekliyorsun?" diye sordu, atsumu. karşısındakinin dikkatini çekebilmişti, siyah gözler ona kilitlendi. başını salladı yavaşça, alnındaki kıvırcık tutamlar kıpırdadı.

bakışları tekrar yere kitlendiğinde, atsumu başını duvara yasladı. gözlerini kapattı yeniden. koridorun başından gelen topuklu ayakkabının zeminde oluşturduğu sesler beyninin içinde çınlamaya başladığında doğruldu.

"beklettiğim için üzgünüm, gençler." dedi kadın, ceketinin cebinden bir anahtar çıkarırken. "işim, sandığımdan uzun sürdü."

ikisi de başını salladı sadece. atsumu, bu çocukla aynı anda rehberlik servisini kullanmak için ne yapmış olabileceğini düşünüyordu. tanışmıyorlardı bile. ne konuşacaklardı?

kapıyı açıp eliyle içeriyi gösterdi, kahverengi saçlı kadın. "geçin, biraz konuşalım." atsumu, gülümsemeye çalışarak içeri girerken, diğer çocuk sabit, hatta rahatsız bir ifadeyle içeri geçti.

oda gayet sadeydi. pencere kenarındaki yeşil bitkiler göz açıcıydı, beyaz koltuklar ve ahşap rengi bir masa vardı ortada. insanları rahatlatacak bir oda olması istenerek tasarlanmıştı belli ki.

"rahatlayın, oturun." dedi kadın, masanın diğer tarafındaki ofis koltuğuna geçip oturunca. atsumu, başını sallayıp karşılıklı koltuklardan birine geçerken maskeli çocuk ayakta dikilmeye devam ediyordu.

hafifçe öksürdü, "ayakta kalsam?" diye sordu daha sonra. kaşlarını çattı, atsumu. bu çocuğun sorunu neydi? ve bu çocukla aynı anda çağırılmalarına sebep olan şey neydi?

kadın gülümsedi hafifçe. "eğer öyle rahat ediyorsan öyle olsun, sakusa."

demek adı sakusa'ydı. atsumu, bu ismi duyduğunu hatırlamıyordu. üç senedir bu okulda olmasına rağmen çoğu kişiyi tanımıyordu zaten. ikizi gibi sosyal biri olduğu söylenemezdi.

"sizi neden çağırdığımı açıklayayım isterseniz, merak ediyorsunuzdur." dedi kadın. ikisi de bir şey demeden ona bakmayı sürdürdüler.

"biliyorum ki, ikinizin de sosyalleşmek adına sorunlarınız var." atsumu, kaşlarını çatarak maskeli çocuğa baktı. gözlerini devirdiğini görmüştü. "birbirinize yardımcı olmanızı istiyorum."

"derken?" diye sordu, atsumu. birbirlerine nasıl yardımcı olacaklardı tam olarak? birbirlerini tanımıyorlardı bile. ve sakusa, her şeye ve herkese iğreniyormuş gibi bakıyordu. eğer masadaki kaleme de atsumu'ya baktığı gibi bakmasa, aralarında bir sorun olduğunu ve ondan nefret ettiğini düşünecekti, atsumu.

"şöyle ki," diye söze girdi kadın. "gözlemlediğim kadarıyla, başkalarıyla iletişime geçmekte zorlanıyorsunuz. sakusa'nın obsesif kompulsif bozukluğı, senin ise narkolepsin var. bu da insanlar tarafından dışlanmanıza neden oluyor."

"insanlar tarafından dışlanmıyorum."

"insanlar tarafından dışlanmıyorum."

sesleri birbirine karışınca, birbirlerine baktılar. saniyelik bakışmadan sonra önlerine döndü ikisi de. sakusa'nın obsesif kompulsif bozukluğu mu vardı? durduk yere maske taktığını ve her yere iğrenerek baktığını düşününce, temizlik takıntısı olabileceğini düşündü, atsumu.

kadın, güldü. "tamam, dışlanmıyorsunuz. ama sizi hiç bir arkadaş grubunun içinde göremiyorum." bu kadın gerçekten onları mı gözetliyordu?

"bir arkadaş grubuna ihtiyacımız yok demek ki." dedi sakusa, sert bir şekilde. bu konu hakkında konuşmayı sevmediği belliydi.

kadın, neşeli tavrını bozmadı. "olabilir. ama birbirinizi anlayabileceğinizi düşünüyorum."

"burada bir yanlışlık var sanırım," dedi atsumu. "benim sorunum psikolojik değil, yani durumumuz aynı değil. onun beni, ya da benim onu anlayabileceğimi sanmıyorum."

"narkolepsi'nin psikolojik olmadığını ben de biliyorum, atsumu. ama birbirinize iyi geleceğinizi düşünüyorum. arkadaş olmayı deneyebilirsiniz."

bana dokunmaktan iğrenecek olan bir kişiyle arkadaş olmak mı? hayır, kalsın.

"tamam," dedi sakusa. "bana uyar."

öhm,

ben bu aralar sakuatsu'ya baya taktım, nedenini bilmiyorum.. kurguyu çok uzatmamayı planlıyorum, hızlı hızlı yazıp bitiririm büyük ihtimalle.

umarım beğenmişsinizdir!! <3

no sleep, no touch ✫ sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin