8

2.7K 331 233
                                    


atsumu, yatağında doğrulurken gözlerini ovuşturuyordu hala. kolundaki akıllı saate baktı, çizelgesi hala kırmızıyla sarının arasında bir yerlerdeydi. hiçbir zaman yeşili göremeyecekti zaten, ama her seferinde oraya umutla bakmaktan alıkoyamıyordu kendini.

üstündeki yorganı attı, ayaklarını aşağı sarkıttı. yataktan kalkıp dolabının önüne geçti. bir gömlek, üstüne bol bir kazak ve bir de kot pantolon seçtikten sonra giyindi. odasından çıktığı an ikiziyle göz göze geldi.

"günaydın, 'samu." dedi, atsumu. esnediler aynı anda.

"günaydın." dedi osamu, pek uykulu gözükmüyordu, dinç bile denebilirdi. gülümsediği falan yoktu ama normal halinden daha mutlu gibiydi.

"neşenizi bize lütfetmenizin sebebi nedir?" diye sordu, atsumu, sırıtarak.

"ne neşesi ya," diye homurdandı, osamu. "matematik sınavı var bugün, farkındasın değil mi?"

omuz silkti, atsumu. "hallederiz."

"herkes matematik dersi almıyor senin gibi." işaret ve orta parmaklarıyla tırnak içinde söylemişti bunları.

"hey," dedi, atsumu, kaşlarını çatarak. "neden kinaye yapıyorsun şimdi?"

merdivenlere gelmişlerdi. "yani matematik diye çıkıp gidiyorsun, kaç saat gelmiyorsun. matematiği bu kadar sevdiğini bilmezdim. haftada üç ders falan, bilemiyorum artık.." dedi osamu, sırıtıyordu.

üstünde iki tost olan mutfak masasının önüne geçince atsumu, "omi-kun hakkında atıp tutmayı ne zaman bırakacaksın?"

"sen gay olmayı bıraktığın zaman." dedi osamu.

"suna yüz verdi diye salak gibi sırıtıyorsun kaç gündür, sanki bilmiyoruz." dedi atsumu, ikizinin cevabına karşılık.

osamu, atsumu'nun ensesine tokat attı bir tane. "az konuş da çıkalım artık."

"oz konoş do çokolom ortok." diye taklit etti onu, atsumu, sesini kalınlaştırarak.

"aptal mısın, 'tsumu?" diye mırıldandı, osamu, gözlerini devirdi.

"optol moson, 'tsomo?"

"tanrım.."


"hey, omi-kun, hey, günaydın!" diye sesleniyordu, atsumu, arka bahçedeki kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışırken. sınav haftasında dersler iptal ediliyordu yani sınavını veren eve gidebiliyordu.

sakusa, atsumu'nun sesini duyup duyamadığına emin olamadı, gözlerini kısarak çevresine bakındı.

"bö." sağ tarafından gelen sesle ürktü, arkasını dönüp atsumu'ya onaylamayan bir bakış attı. "yapmasana şöyle şeyler." diye homurdandı sonra. yürümeye başladılar.

omuz silkti atsumu. "insan arkadaşını bekler, değil mi? sınavın nasıl geçti falan diye sorar. kaptırmış gidiyorsun."

sakusa, iç çekti. "sınavın nasıl geçti, miya?"

atsumu, memnuniyetle gülümsedi. "çok iyiydi," daha sonra göz kırptı. "matematik hocam sayesinde."

sakusa, eliyle atsumu'nun yüzünü itekledi. "dibime girme."

"iltifat ediyorum şurda!" diye isyan etti, atsumu. daha sonra sakusa'nın önüne geçip geri geri yürüyerek konuşmaya devam etti. "ee, nerede kutluyoruz?" bir çocuk gibiydi.

"neyi kutlayacağız tam olarak?" diye sordu sakusa, kaşlarını çatarak.

"matematik sınavımın iyi geçmesini işte?"

sakusa güldü. "ciddi misin?"

atsumu, cevap verecekti ki ayağının kaldırım taşına takılmasıyla birlikte bağırdı. kendini yerde bulacağını sanarken, beline dolanan kolların sahibine baktı gözlerini kocaman açarak.

"dikkatli ol." dedi, sakusa yavaşça. atsumu, başını sallayabildi sadece. dengesini sağlayınca belindeki eller çekildi. yürümeye devam ettiler.

aralarındaki ilk temastı bu. tabii ki yan yana oturduklarında, yürüdüklerinde veya dizi izlediklerinde ufak şeyler yaşanıyordu. ama bedenlerinin birbirine sürtüşmesi, farklı bir boyuttaydı sanki. kendini sakusa'ya ilk defa o kadar yakın hissetmişti atsumu. ilk defa gözlerinin içine o yakınlıktan bakabilmişti. eğer maskesi olmasaydı, sakusa'nın nefesini yüzünde hissedeceğini emindi.

neler düşünüyordu? sadece, düşüyordu ve arkadaşı ona yardım etmişti, gayet normal bir olaydı uzaktan bakılınca. kalbinin bu denli hızlı atması, nefesinin kesildiğini hissetmesi saçmaydı.

boğazını temizledi. "ne diyorduk? kutlama işte. parti verelim demiyorum, tabii ki. gidip bir şeyler içebiliriz ya da-"

"evde kalıp sherlock izlesek?" dedi sakusa, atsumu ona bakıp gülümsedi. "akşam altıda bizde oluyorsun o zaman."

"sizde mi buluşacağız?" diye sordu sakusa, kaşlarını çatarak.

"bir sorun mu var?"

"yok, yani ondan değil de." farklı yönlere gidecekleri yol ayrımında durdular. "uzun süreden beri başkasının evine gitmemiştim ve-"

"sen gelmeden önce odamı süpürürüm, söz veriyorum. toz bile alabilirim."

sakusa, güldü gergince. "altıda, o zaman."

atsumu başını salladı. "görüşürüz, omi-kun."

"görüşeceğiz, miya."

ona deli gibi el sallayan atsumu'ya bakıp gülümsedi, sakusa. daha sonra kendi yoluna döndü, ellerine baktı. yaşadığı heyecanı ona fark ettirmemiş olmayı dileyerek evine doğru ilerledi.

hızlı hızlı yazıp atıyorum bla bla bla

son cümleyi yazarken müziğim kesildi ve şarjımın yüzde bir olduğunu fark ettim. eğer telefonum kapansaydı sinir krizi geçirebilirdim xşwnwğwnwğsnşznwğwns

neysee kendinize iyi bakın asklarim görüşürüz

no sleep, no touch ✫ sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin