twenty two

3.6K 365 143
                                    

Zilin çaldığını duyunca, sıraya gömdüğü kafasını yavaşça kaldırdı.
Dersi dinlememişti, kafası karışıktı. Yoongi neden bu kadar abartmıştı ki? Sonuçta liseye giden bir oğlanın sevgilisiyle öpüşmesi son derece normal değil miydi?

Tamam.

Sevgilisi değildi. Yoongi'ye kızgındı ve bir anlık sinirle çocuğu öpmüştü. Tabii, çocuğun kendisine karşılık vereceğini bilmeden.

Kitaplarını dolabına yerleştirdikten sonra kaloriferin üzerine oturup bahçedeki öğrencileri izlemeye başladı. Hava soğuk değildi ama üşüyordu. Daha sıkı sarıldı ceketine.

Bahçeye giren tanıdık bedenle gözleri büyüdü. Yoongi'nin, okulunda ne işi olabilirdi ki?
Kendisi için geldiğini düşündü. Her ne kadar kırgın ve biraz da kızgın olsada heyecanlanmadan edememişti.

Duruşunu dikleştirip ceketini düzelttiğinde, okul binasına girdiğini gördüğü hyungu, bedeninin kasılmasına sebep oldu. Onu hala seviyordu. Dünden daha çok, yarından daha az. Ve bu gidişle muhtemelen , hayatı boyunca platonik olarak yaşayacaktı.

Terleyen avuç içlerini pantolonuna sürterken Yoongi'nin sınıfa girdiğini gördü. İki saniyelik göz temasından sonra düz bir ifadeyle Jimin'in yanından geçip, büyük bir gülümseme ile kendisini selamlayan matematik öğretmenine karşılık vermişti. Jimin bilmem kaçıncı yıkılışını yaşarken olduğu yerde kalmış, başını diğer tarafa çevirirken gözlerini kırpıştırmıştı.

Yoongi'nin Matematik öğretmeni ile gülüştüğünü duydu. En son ne zaman gülmüştü ona, böyle? Ne zaman diş etlerinin güzel görüntüsünü bahsetmişti Jimin'e? Kaç yıl olmuştu?

Seslerini duymaya daha fazla katlanamayacağını anladığında hızlı adımlarla sınıftan çıkıp tuvalete doğru koşmaya başladı. Birden bire midesi bulanmaya başlamış, sersemleşen adımlarıyla kabinlerden birine atmıştı kendini. Klozetin kapağını kapatıp üzerine oturduğunda yumruk yaptığı minik elleri titriyordu. Belki yaşıtı olan birine aşık olup mutlu bir hayat sürebilirdi, fakat kimse aşık olacağı kişiyi seçmiyordu.

Biri kapıyı tıklattığında sıktığı yumrukları gevşemiş, derin bir nefes aldıktan sonra Yoongi'nin geldiğini umarak kilidi çevirmişti.

Ummakla kalmıştı yine. Yoongi hiç bir zaman gelmeyecekti.

"Hoseok?"

"Jiminie! Kötü görünüyorsun, bir sorun yok değil mi?"

Gülümsemekte güçlük çekti. "Hayır, bir sorun yok. Sadece midem bulanıyor o kadar."

Kızıl saçlı çocuğun endişeli bir hal alan yüz ifadesi Jimin'i şaşırtmıştı. Hoseok'la pek bir yakınlıkları yoktu. Muhtemelen en fazla 3 kere konuşmuşlardı. 

"Acıkmış olmalısın...  Hadi bir şeyler yiyelim!" Jimin'i kolundan tutarak kabinden çıkardığında Jimin şaşkınlığını gizleyememişti.

Hoseok'dan gördüğü ilgi hoşuna gitmiş, dudakları yukarı kıvrılırken kırgınlığını unutuvermişti.

Yemekhanedeki masalardan birine oturduklarında Hoseok büyük bir gülümsemeyle, dalıp giden Jimin'e bakıyordu. "Jimin-ah"

Jimin başını iki yana sallayıp Hoseok'a baktığında ağzına bir kaşık dolusu çorba girmişti. Hoseok onu besliyordu. "Sen yemezsen ben yediririm."

Kıkırdadı, ilgi görüyor olmaktan son derece memnundu.

Ve yemekhanenin girişinde gülümseyerek kendisini izleyen Yoongi'den bihaber.



Ben de Hoseok'a aşık olarak yaşayabilirim🥺

marry you : yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin