*tereddütle hareket eden büyük bir tavşanı gözüme kestirmiş, saldırmak için an kolluyordum. midem bir an önce onu yakalayayım diye içten içe bana yalvarıyordu. hatta kendime hâkim olamayıp salyalarımı çoktan akıtmaya başlamıştım.
altımdaki nemli toprağı yavaş yavaş eşeleyip kendimi saldırmaya hazırladım. ki o sırada gözüme yansıyan güneş ışığı tam karşımda bana nişan alınmış tüfeğin parlak kabzasından kaynaklanmıştı. gözüm hâlâ otlaklanan tavşana kaydı ve hissettiğim gecikmişlikle hırlayıp üzerine atladım. tek dileğim tavşanla beraber o sokukların yönlerini şaşırtmaktı fakat tavşanın boynuna dişlerimi sapladığım an derimi sıyıran kurşunla boşluğa savrulmuştum. koca ağaçların arasında yankılanan adım sesleri yüzünden zorlukla ayaklandım ve tavşanla beraber koşmaya başladım. savurduğum her adımda titremeye başladığımı hissediyordum ama kimse benim yemek zevkimi bozamazdı?
avcıları atlattığıma karar verdiğim vaktin sonunda tavşanı bir ağaç kenarına fırlatmış ve olduğum yere çöküp bir süre bedenimi sarsan ağrı yüzünden inleyip durmuştum. avlanmak için ormanın tehlikeli kısmına gitmek yine harika bir fikirdi işte, her defasında belamı bulup çıkıyordum bu lanet yerden. fakat bu ormanlar bize aitti ve bu insan bozuntularının gelip böyle sikik bir hâkimiyet ilân etmelerine karşılık titreyerek onlardan kaçamazdım. avcı diyorduk her birine, bizim boğazımızı kesmek isteyen bir avuç avcı. onlara büyük bir kin besliyordum. ve kurt kanım kaynadıkça kaynıyor, bunun intikâmını almam için beni zorluyordu. gerçi... sonra da böyle aptal gibi kalıyordum. da... kimin umurundaydı?
ince sesiyle inleyen tavşanın yanına taşıdım bedenimi ve birkaç saniye sonra sesi tamamen kesildi. parçalamak için dişlerimi her saplayışımda benden de bir inleme yükseliyordu fakat açtım ve her zamanki önceliğim karnımı doyurmaktı.
—
midemi doldurduktan sonra bu mevkiyi terk etmek için yola koyulmuştum. uzun bir süre koştuğum saatlerin sonunda nihâyet yol ayrımına geldiğimde ve kendi bölgeme ulaşmak için geçmem gereken yalnızca bir insan yolu kaldığında gücüm tam anlamıyla sınıra dayanmış sayılırdı, bu yüzden bedenimi zar zor taşıyorken hareketlerim epey yavaşlamıştı.
yolun karşısındaki beyaz glayöl yaprakları bana şelalemi müjdeliyorken heyecanlanıp biraz daha taşımaya çaba sarfetmiştim bedenimi fakat gözümü kesip geçen yoğun ışık hüzmeleri şaşırtmıştı beni. yolun ortasında donup kalıyorken bir anlığına pisi pisine öleceğime inanmıştım nedense.
koca arabadan inen ve adım adım bana yaklaşan bedeni süzdüm şüpheyle. genç bir oğlan çocuğuydu. kaldığım yolu duyduğum korkuyla süründüm ve daha fazla gidemeyeceğimi anladığımda umutsuzca olduğum yere bıraktım kendimi.
yanıma kadar gelip elini bana değdirdiğinde az önceki heyecanımı yeniden duymuştum. bir insan bana dokunuyordu. onu geçtim. ilk kez bir insanı bu kadar yakından görüyordum ve... şimdi ben de onun hâlini alsam ne farkımız kalırdı ki? onları bu kadar korkutucu yapan şey neydi?
derinden soluklanıyorken gözlerimi yüzünden ayırmamaya dikkat ettim. biraz... garip hissettiriyordu. benimle konuşması, bana bakması... başımı hafifçe eğdim. o an karşımda gülünce bir an daha da heyecanlandığımı hissettim. o süreç boyunca, biraz sonra yaramı mühürleyene kadar ezberleyecekmişçesine hareketlerini izlemiştim. bizim gibiydi. bana benziyordu. saçları da, gözleri de, parmakları da vardı. ah. harbiden korkutucu değildi. avcılar başka tür varlıklar olabilirdi. zirâ onlar insansa... bu çocuk... neydi?
sonra canımı yakmıştı. yaramla ilgileniyorken bu yaptığının hyuna'nın yaptığından farksız olduğunu biliyordum bu sebeple canımı kurtarma gereği duymamıştım. ama canımı yakmıştı ve ben inledikçe onun ifadesi de biraz daha kararmıştı. mutsuz görünmüştü gözüme yani, tuhaf bir şeydi. ama rahatlamıştım. acımı hissetmeyecek kadar iyi hâldeydim. ama o an hyuna'nın iksirleriyle uyutulmayı tercih ederdim. çünkü o, acı çekmeyi istemeyecek kadar tembel olduğumu iyi bilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
werewolf | taekook
أدب الهواةyıllardır sürüp gelen bir efsaneye göre her bin yılda bir iki beden buluşur ve onların buluşmaları sonucu dünyada büyük bir katliam gerçekleşirmiş. kurt adam katliamı. efsane ise bize şunları anlatır: bundan çok uzun zaman önce bir insan ve kurt a...