Bölüm 1

555 11 0
                                    

 Hava berbat şekilde yağmurluydu. Aslında Güneş yağmuru severdi. Şehrin yıkanırcasına ıslanışını izemeyi, yağmur damlacıklarının pencerenin camında birikişini, camda oluşan buğuyu ve parmağıyla buğuya çizdiği şekilleri... En çokta yağmurdan sonra ıslak toprağın etrafa yaydığı o huzurlu kokuyu içine çekmeyi severdi. 

 Ama o gün yağmuru o kadar da sevmiyordu. Şemsiye almayı unutmuştu. Hayır aslında şemsiye taşımayı sevmediği için şemsiyesini bilerek almamıştı. Islanmayı sevse de hava fazla soğuktu ve hasta olmak istemiyordu.

 Okuldan çıktığında yer su birikintileriyle doluydu. Yağmur tüm hızıyla yağarken kapşonu başına geçirmekte tereddüt ediyordu. Soğuk hava iliklerine kadar işlerken yağmura aldırmıyormuş gibi bir tavır takınarak kapşonu geçirdi.

 Okulun bahçesi oldukça genişti bu nedenle daha okul sınırlarını aşmadan ıslanmaya başlamıştı. Su birikintilerine basmamaya dikkat ederek sabit bir hızla yürümeye devam etti. Kapşonu uzun saçlarının ıslanmasına engel olamıyordu. Derken birinin başının üzerine tuttuğu şemsiyeyi hissetti. En azından daha fazla ıslanmayacağım diye geçirerek minnet duydu şemsiyeyi tutana, artık her kimse...

 Başını kaldırıp bakmadı şemsiyeyi tutanın kim olduğuna. Boyunun uzunluğundan,giydiği botlardan ve kokusundan erkek olduğunu anladı. Hayır öğretmen falan değildi. Çocuğun kokusuna daha önce rastlamadığına emindi ama ilginç bir şekildetanıdık ve yakın geliyordu. Bu kokuyu tanımlayacak bir kelime düşündü. Ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmasa da pastel kelimesi uygun geldi. pastel ve güzel bir koku...

 Birlikte parkı geçip durağın yanına ilerlediler. Çocuk Güneşin durmasını bekledi. Kız durduğunda yine çocuğun yüzüne bakmadan " Teşekkür ederim." dedi belli belirsiz.

 Bunu yapması pek zor değildi. Düzgün bir fiziğe ince bir bele sahipti ama boyu diğer kızlara göre kısaydı. Çocuksa 25-30 cm uzundu Güneşten. Çocuk kızın teşekkürüne karşılık önemli değil diyecek oldu ama dolmuş gelmişti.

 Dolmuşa geçtiklerinde öğrenciler ücretlerini uzatarak tutunacak yer bulmaya çalışıyordu. Dolmuş tıklım tıklım doluydu oturacak yer kalmamıştı. Güneş koltuğun kenarına tek eliyle tutundu. Diğer eliyle de tutmasına kalabalık izin vermiyordu.

 Dolmuş ilerledi ilerledi... Şoför ani frenler yapıyor ve çok kötü kullanıyordu. Son fren o kadar sertti ki Güneş düşeceğini anlamıştı. Elinin kaydığını hissederken sendeledi. Tam düşecekken çocuk kızı tutarak kendine çekti. Düşmesine engel olmuştu. Omzuna attığı koluyla kızı kendine bastırdı. Hissettiği şey tuhaftı; koluyla sarıldığı bu kızı her şeyden korumak istiyordu.

 Güneş şaşırmıştı. İnsanların ona dokunmasına alışık değildi. Ürperdiğini hissetti. Aralarındaki bu temas onu da duygusal olarak etkilemişti. Sonsuza kadar böyle kalabileceğini düşündü çocuğun kokusunu içine çekerken. Sonra kendine geldi rahatsız olmuş bir tavır takınarak yine sessizce teşekkür etti. Çocuk geri çekilmek zorunda kalmıştı.

 Eve yaklaştıklarını fark eden Güneş dolmuşu durdurarak dışarı açık havaya çıktı. Çocuğun sıcaklığını ve pastel kokusunu dolmuşta bırakarak. Hala çocuğun yüzüne bakamamıştı.

Black SunshineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin