Belkiler her zaman vardır insanın içinde. Güneşin de hala vardı umudu. Mutlu son denen şey var olmalıydı mutlaka. Kalbi kırılmıştı belki kırılmaya devam da edecekti. Belki bu son ilk aşkıyla da olmayacaktı. Ama sonunda bulacaksa denemeye değmez miydi?
Yürürken Denizin elini tutmasına izin verdi. Alışıyordu zamanla onunla temas kurmaya da. Pastel kokusunu içine çekti uzun uzun. Onun yanında olmaktan mutluydu. Buna alışık değildi hiç.
Hep mutsuz bir kız olmuştu. Ve sessiz. İnsanlar neden konuşmadığını sorduğunda "Ben böyleyim" demekle yetinirdi. O böyleydi samimiyet hissetmediğinde etrafındakilerle arasına bir duvar örüp arkasına saklanırdı. Orda kalırdı biri bulup çıkarana dek. Aslında o kadar ihtiyacı vardı ki sevilmeye, sevildiğini hissetmeye.
Güneş gözlerini devirerek sordu "Nereye gidiyoruz?" diye. Deniz bu hareketle o soğuk ve çekingen davranışların arkasındaki küçük sevimli kızı gördü. "Sürpriz" diye cevap verdi gülümseyerek. Geldik sayılır dediğinde bir alış veriş merkezindeydiler.
İçeri girdiklerinde Deniz elleriyle gözünü kapattı Güneşin. "İşte burası" diyerek açtığında karşısında uzanan buz pistini gördü. Ve ilk kez gülümsedi Denize. "En büyük hayalim patenci olmaktı" dedi. "Tahmin yeteneğim güçlü galiba" diye cevapladı.
Güneş en son 5 yaşındayken annesiyle gitmişti kaymaya. Hayatının en güzel günlerinden biriydi. O korkunç olay yaşanmadan birkaç ay öncesiydi. Sonra tek başına gelmeye cesaret edememişti.
Ama şimdi yanında Deniz vardı. Kötü anıları uzaklaştırdı zihninden. Birkaç denemenin ardından düzgün şekilde kaymayı başardılar. Deniz pisti kapattırmıştı. Sadece ikisi vardı. Arka planda Beatles'ın Eleanor Rigby şarkısı çalıyordu.
Bir süre el ele kaydıktan sonra Deniz dengesini kaybetti. Birlikte buza düştüklerinde Güneşin hemen üstündeydi. Yüzleri o kadar yakındı ki nefesleri birbirine karışıyordu. Birbirlerinin gözlerine baktılar sadece. Zaman durmuş gibiydi.
Deniz kalktığında Güneşi de belinden tutarak kaldırdı. Ve kendine doğru çekti. Yine çok yakındılar. Aralarındaki mesafeyi kapatmak istercesine başını kıza doğru eğdi. Dudakları birbirine değdiğinde Güneş ürpererek geri çekildi. Hatırlamak istemediği anılar canlanmıştı. Deniz "Özür dilerim" dediğinde öfkeliydi Güneş. "Sadece bir gündür tanıştığımızı düşünürsek bu fazla hızlı" biraz durdu "Hiçbir şey bilmiyorsun" dedi kızgın bir sesle.
Denizin tüm çabalarına rağmen konuşmaya devam etmeden hızla uzaklaşmaya başladı. Deniz onu durdurup yeniden özür dilediğinde "Boşver" dedi umursamazca. Eve dönerken nerdeyse hiç konuşmadılar.
Güneşin evine geldiklerinde Deniz elinden telefonu alarak numarasını kaydetti. "Mesaj atmanı beklicem" dedi kaygılı bir sesle. Güneş kapıya yöneldiğinde "Görüşürüz" dedi sessizce. Elini dudaklarına götürdüğünde gözlerinin dolmasına engel olamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Sunshine
Teen FictionGüneş hiçbir zaman parlak bulmadığı hayatın gerçekleri içinde kaybolmuşken, karşısına ansızın çıkan Deniz sayesinde içindeki karanlığı açığa vuracaktır. Ve geçmiş ikisinin de geleceğini gölgelemeyi sürdürecektir.