Havanın soğukluğu yeniden yüzüne vurduğunda hisleri darmadağınıktı. Hiçbir şey düşünemiyordu. Aklına takılan bir tek soru vardı; "Bu mümkün olabilir mi?" İhtimaller.. Bir ihtimal bile yetiyordu içindeki karanlık boşluğun küçülmesine.
Yağmur damlaları saçlarından aşağı süzülürken bahça kapısını araladı. Arzu'nun evde olmamasını umuyordu, birde oğlu Derinin. O saatlerde genellikle ikiside dışarda olurdu. Islandığını görünce Arzu' nun söyleyeceği şeyler hoş olmayacaktı.
Eve girdiğinde çalışan kadınlardan biri onu karşıladı. Yüzü tanıdık gelse de ismini anımsayamıyordu. Duşa girdiğinde düşüncelerini bir kenara bırakmayı denedi. O akşamı Jane Austen'ın "Aşk ve Gurur" kitabını okuyup ödev yaparak geçirdi.
Kızkardeşi Yağmur kapısını çaldığında işleri bitmişti. Başını ablasının dizine koyup o gün olanları anlatmaya başladığında Güneş ilgiyle dinledi. Kendini buna mecbur hissediyordu. Çünkü Yağmur Arzu'nun ilgisizliğinden şikayetçiydi.
O gece Yağmur şimşek seslerinden korktuğu için ablasının yanında uyudu. Annesi yanında uyumasına izin vermezdi. Güneşin şu hayatta gerçekten sevdiği tek şeydi Yağmur. Hala yaşayabilmesinin sebebi küçük kardeşiyle aralarındaki yakınlık olsa gerekti.
Uyumaya çalışırken Duygusal olarak o kadar yalnız ve kırılgandı ki çok eski bir şeyleri yeniden hissetmesini engelleyemedi.
Karşısında duran yüz mükemmeldi. Aradan geçen zaman silikleştirir sansa da hiçbir ayrıntısını unutamamıştı. Ne kadar imkansız gelse de ona gülümseyen çocuksu yüz, ışık saçan ela gözler fazlasıyla gerçekçiydi. Sarıldıklarında kalp atışlarını hissedebiliyordu. Burnuna bir gün önce tanıştığı pastel koku dolduğunda bunu yadırgayamadı. Ne olur gitme diye fısıldadı kendine gelirken.
Alarmın tanıdık sesiyle uyandığında hala hissediyordu o içine işleyen sarılmanın sıcaklığını. Kardeşi uyanmadan alarmı kapattığında göz yaşlarının yastığa döküldüğünü fark etti. Üşüyordu. Bilinç altı yine oyun oynamıştı. Gerçek olduğuna o kadar emindi ki lanet olsun dedi içinden. "Lanet olsun yine rüyaymış."
O gün hava güneşliydi. Okula doğru yürürken olanların etkisinden biraz olsun kurtulmuştu. İçindeki koyu karanlığa dönmüş yaşamaya devam ediyordu. Geç kalmıştı.
Bahçede hızla ilerlerken aynı çocuğun varlığını hissetti. Kokusu çok yakındı. Çocuk Güneş'in önünde durunca kız şaşırmaktan kendini alamadı. Yönünü değiştirecekken çocuk kızı kollarından tuttu. "Bana hiç bakmayacak mısın?" diye sordu başını kendine doğru çevirirken.
Güneş duyduğu sesle hayal kırıklığına uğrasa da karşısındaki çocuğa bakmaktan kendini alamadı. Mükemmel diye geçirdi içinden, "Neredeyse mükemmel."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Sunshine
Teen FictionGüneş hiçbir zaman parlak bulmadığı hayatın gerçekleri içinde kaybolmuşken, karşısına ansızın çıkan Deniz sayesinde içindeki karanlığı açığa vuracaktır. Ve geçmiş ikisinin de geleceğini gölgelemeyi sürdürecektir.