Aşka mı susamış? Değişiklik mi istiyor? Böl. 1

43 11 8
                                    

İzmir'in kızları çok güzel olur derler ya. Seda da öyle bir kadındı. Otuz sekiz yaşında olmasına rağmen, uzun boyu, uzun sarı saçları, boncuk mavisi gözleri, çıkık elmacık kemikleri, güldüğü zaman her iki yanağında beliren gamzeleriyle, oldukça güzel bir kadındı. Otuz altı beden olduğu için çok şık giyiniyor, her zaman çok seksi ve fit görünüyordu.

Seda, Araplara konut satan bir inşaat firmasında, finans koordinatörü olarak çalışıyordu. Çok iyi Arapça konuştuğu için de, işinde çok başarılıydı. Turgay'la on yıldır evliydiler. Çocukları olmamış, fazla da üzerine düşmemişlerdi. Daha yaşımız genç diye düşünüyorlardı.

Turgay, aslen Malatyalıydı. Kırk iki yaşında, uzun boylu olduğu için hafif kamburu çıkmış, kısa kumral saçları ve kirli sakalıyla,  neredeyse elli yaşlarında gösteriyordu. Makine mühendisiydi. Ailesine ait bir döküm fabrikasının genel müdürlüğünü yapıyordu. Oldukça kalabalık bir aileye sahipti. İki abisi, bir kız kardeşi ve bir oğlan kardeşi vardı. Kız kardeşi haricinde hepsi evliydi.

Seda'yı çok seviyordu. A sosyal, evden işe, işten evine giden biriydi. Ailesiyle olan bağları da çok kuvvetliydi. Fırsat buldukça, Seda'yla birlikte ailesinin yanına giderlerdi. Seda, bazen isyan eder, yüzünü asar, ama yine de gelirdi...

********

Arzu, kırk yaşında olmasına rağmen, otuzlu yaşlardaki genç bir kadın gibiydi. Bir altmış beş boyunda, birazcık balıketli, siyah dalgalı saçları ve gözlerine taktığı mavi lensleriyle, herkesin beğenerek, hele erkeklerin iç çekerek baktığı güzel bir kadındı. Türk'ten çok İtalyan kadınlarına benzetiyorlardı.

O meşhur kahkahasını attığında kadınlı, erkekli çevresinde bulunan herkes, hayranlıkla kendisine bakardı. Kahkahasını ve bakışlarını çok iyi kullanır, karşısındaki kişi veya kişileri hemen etkisi altına alırdı. İki evlilik yapmıştı. İlk kocası, gençlik aşkıydı. Evlenmeden önce çok iyi anlaşıyorlardı. Ama nedendir bilinmez, evlendikten sonra o güzel günler bitmiş, her günü kavgalarla, tartışmalarla geçer hale gelmişti. Bir buçuk yıl süren evliliğin ardından, karşılıklı anlaşarak boşanmışlardı. İkinci evliliğini yaptığı adam oldukça varlıklı biriydi. Çok iyi anlaşıyorlardı, fakat onu da bir trafik kazasında kaybetmiş, oldukça yüklü bir miras bırakmıştı. Yasını nerdeyse üç yıl tutmuştu, ta ki karşısına Kenan çıkıncaya kadar. Kenan'la da çok iyi anlaşıyorlar, ikisi de evliliği düşünmüyordu. Bir hiç yüzünden ayrılmışlardı. Niçin ayrıldıklarını ve neyi tartıştıklarını hatırlamıyordu bile. Yarın yeni bir yıla yalnız girecekti. O yüzden canı çok sıkkındı...

*******

Turgay, Mercedes marka otomobilinin içerisinde, Seda'nın çalıştığı plazanın önünde, bekliyordu. Kolundaki saate baktı, saat yedi olmuştu. Yüzünü buruşturdu, canı sıkılmış, sinirlenmişti. Onca işi olmasına rağmen, işlerini yarım bırakıp çıkmıştı. Plazanın kapısına doğru baktı. İçeriden iki kadın, bir adam çıkıyordu. Kadınlar, kabanlarına sıkıca sarılmış bir halde merdivenlerden hızla inerek, otomobilinin yanından geçtiler. Adam, diğer tarafa doğru yürümeye başladı. Turgay radyoyu açtı, bir kadının söylediği türkü duyulmaya başladı. Direksiyon simidini iki eliyle tutarak kuvvetlice sıktı. Tekrar, plazanın kapısına doğru baktı. Radyoda başka bir kadın sanatçı, Malatya yöresine ait bir türkü söylemeye başladı. Direksiyondaki ellerinin işaret parmaklarını, müziğe göre kaldırıp indirerek, tempo tutmaya başladı.

Saatine baktı, yediyi çeyrek geçtiğini görünce "Off" dedi. Gözünü ayırmaksızın kapıya bakıyordu.  Seda'nın çıktığını görünce hemen otomobili çalıştırdı. Seda, siyah bir mini eteğin üzerine yakası kürklü uzun bir kaban giymiş, kabanın her iki yakasını, bir eliyle tutarak hızla otomobile doğru geliyordu. Turgay "Oh, nihayet" dedi. Seda otomobile biner binmez, elindeki çantayı arka koltuğa attı, emniyet kemerini bağladı. Eteği iyice sıyrılmış bacakları meydana çıkmıştı. Turgay, Seda'ya bakmadı, beklettiği için çok kızgındı. Otomobili hızla sürmeye başladı.

Seda, kendini çok yorgun hissediyordu. Koltuğunu biraz daha arkaya doğru yatırdı, bacaklarını ileriye doğru uzattı. Açıkta olan bacakları daha da açığa çıktı.

Turgay, gözlerinin ucuyla baktı, dişlerini sıkarak başını sağa sola sallamaya başladı. Gözünü yoldan ayırmadan kızgın bir şekilde "Telefon açıp, geç kalacağını haber verebilirdin? Ben de erken çıkmazdım. Senin yüzünden bir sürü işi yarım bırakıp geldim." Dedi.

Seda hiçbir şey söylemedi. Halen radyodan türkü sesi duyulmaktaydı. Seda, Turgay'a doğru döndü. Kaşları çatıktı, dişlerini sıkarak, dudaklarını büzmüş bir halde baktı. "Kapat şunu. Ne zevk alıyorsun, anlamıyorum. Ayrıca kızmaya da hakkın yok. Ne yapayım? Araplarla toplantım uzun sürdü. Adamlar para sahibi olunca." Sustu.

Turgay, bir şey olmamış gibi, Seda'ya döndü. "Ne oldu, bir şey satabildiniz mi? Diye sordu.

Seda gülümseyerek. "Benim elimden ne kurtulur. Plaza girişindeki iki yeri de sattık. Epey uğraştık, ama deydi. Sen neler yaptın? Var mı bi şey? Diye sordu.

Turgay, gözünü yoldan ayırmadan, başını sağa sola salladı. "Biz, yatıyoruz. Yıl sonu. Hiç sipariş veren de yok. Neyse, yakında inşallah açılır." Dedi.

Seda'ya doğru döndü, gülümseyerek "Hediye almaya gidelim mi?" diye sordu.

Seda, Turgay'a öfkeyle, gözlerini kısarak baktı "Turgay, kaç defa daha söylemem gerek? Ben gel mi yo rum. On senedir, her yılbaşı. Of bıktım." Dedi.

            Turgay, Seda'ya yalvaran bakışlarla baktı "Ama aşkım"

Seda, sinirli bir şekilde baktı. Turgay başını çevirip yola bakmaya başladı, Kulağı Seda'daydı. "Hayır, Turgay. Kesinlikle hayır. Gelmiyorum. Betül ve Özlem'le bir gece kulübünde rezervasyon yaptırdık. Ailene, ne söylersen söyle. Ben, gel mi yo rum." Dedi.

Turgay, gaz pedalından ayağını çekti, otomobil yavaşladı. Sesi titriyordu "Seda ama biliyorsun bizde adet. Bak Ankara'dan Ahmet'te geliyor." Dedi.

Seda, sesini daha da yükselterek "Hayır, ister hasta de, ister yurt dışında. Ne dersen de. Ben gelmiyorum. Sen hediyelerini al ver. Ben, ilk defa özgürce eğleneceğim. Lütfen, daha fazla ısrar etme." Dedi.

            Arabada bir sessizlik hâkim olmuştu. Turgay, gaz pedalına tekrar bastı. Otomobil hızla yol almaya başladı. Evlerinin önüne gelmişlerdi. Turgay, otomobili stop etmeden, yalvaran bakışlarla tekrar Seda'ya baktı. "Ne olur kırma beni. Gel, inadından vaz geç. Birlikte gidelim. Sana söz veriyorum, seneye Paris'e gideriz." Dedi.

Seda, emniyet kemerini açtı, arka koltuğa uzanarak bıraktığı çantasını aldı. "Turgay, ısrar etme. Gelmiyorum" Kapıyı açarak, otomobilden indi. Eve doğru yürümeye başladı.

            Turgay, çaresiz bir şekilde oturuyor, ne yapacağını düşünüyordu. İkna edemeyeceğini anlamıştı. Otomobilden indi. Evin kapısına doğru baktığında Seda'nın eve girdiğini gördü. Seda kapıyı açık bırakmıştı.

Odada, duvarda asılı olan büyük bir plazma televizyon açıktı. Bir kanalda magazin programı vardı. Televizyonun yanındaki oval yemek masasının üzerinde, birçok hediye paketi vardı. Seda geceliğini giymiş, tekli bir koltuğa rahat bir şekilde oturmuş dikkatle televizyona bakmaktaydı. Turgay, kanepeye ayaklarını uzatmış, karnının üzerine meyve tabağını koymuş, elindeki mandalinayı soymaya çalışıyor, bir yandan da televizyona bakıyordu.

            Seda, Turgay'a inadına yapar gibi "Ooo baksana. Yarın Tarkan konser verecekmiş. Adam sanat müziğinde de harika. Adama bayılıyorum. Tüh, desene kaçıracağım." Dedi.

Turgay, yalvaran bir yüz ifadesiyle dönerek Seda'nın yüzüne baktı. "Yavrum, gerçekten gelmeyecek misin?"

Yılbaşında Terör ve aşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin