2.BÖLÜM: Güzel Şeyler

27 8 13
                                    


" Kim bilir, hayatım değil de ben öğrenememişimdir gülümsemeyi. Belki bu sefer birileri bana öğretir."

 Okuldan eve dönüş yolunda düşünceler zihnimi bir türlü rahat bırakmıyorlardı. ' Güzel çalacak mıydım?, Rezil mi olacaktım? Beceremezsem ne olurdu? Amcam ne yapardı?'...

Ama gidiyordum işte,

Yeniden bir bilinmezliğe doğru. Hem korkarak hem heyecanla.

 Eve vardığımda Amcamı bahçede, arabanın yanında telefona bakarken buldum. 175 boylarında kahverengi saçlı, mavi gözlü, buğday tenliydi. Yapısı ne çok iri ne de çok sıskaydı. Dış görünüş olarak birbirimize çok benziyorduk, tek farkımız benim saçımın kumral olmasıydı. Acaba diye geçirdim içimden: Babamda Amcama mı benziyordu? Onun beni bıraktığı zaman ben henüz yedi yaşındaydım elimde tek bir fotoğrafı vardı ama o da Amcam olacak adam yüzünden param parça oldu. O yüzden suratını bile hayal meyal hatırlıyorum. Hatta belki de sadece zihnimin oyunlarından biridir.

 Önünden geçip eve gidecekken bir anda kolumdan tutup " Üstünü değiştirip hemen aşağı in, gideceğiz." Dedi, keyfi pek yerinde bir şekilde. Başımı sallayıp, elini kolumdan kurtardıktan hemen sonra merdivenleri çıkmaya başladım.

 Her ne kadar bu işi zorla yapacak olsam da bir sürü insanın içinde sevdiğim bir şeyi, gitar çalmayı, yapacak olmak beni aşırı heyecanlandırıyordu. Eve girer girmez odama doğru koştum. Ne giymem gerektiği hakkında bile fikrim yoktu. Her dakika benim için çok önemliydi aksi halde amcamın eline düşmek istemiyordum. Dolabımdan hemen mavi kot pantolon üzerine de beyaz düz bir tişört alarak üzerime geçirdim. Aceleyle banyoya doğru ilerledim. Dişlerimi fırçalayıp, saçımı da yukardan salaş bir topuz yaparak banyoda ki işimi bitirdim. Portmantodan, kollarımdaki kesik ve morlukları kapatması için yağmurluğumu da aldıktan sonra, aynada son kez kendime bakarak 'başaracaksın' diye geçirdim içimden. Dışarı çıktığımda amcam telefonla ilgilenmekten beni fark etmemişti bile. Yanına vardığımda " Amca ben hazırım." Dediğimde gözlerini üzerime dikerek " İyi tamam, geç arabaya." Dedi.

 Tam arabanın kapısını açıp içeri gireceğim zaman, aklıma babamın bana vermiş olduğu gitarı almadığımı fark ettim. Amcama doğru şüpheli bir bakış atarak 'acaba izin verir miydi?' Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı.

" E... şey... Amca. Mekan da çalmak için babamın gitarını kullanabilir miyim?" diye sordum korkuyla. Kendimi vereceği veya yapacağı en olumsuz şeye hazırlayarak beklemeye başladım.

 Bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra sustu. Tekrar aynı şey... En sonunda gözlerini, gözlerime dikerek " Hızlı ol!" dedi.

Verdiği cevap karşısında o kadar şaşırmıştım ki , ne getirmem gerektiğini bile unutmuştum.

"Alo! Ben sana hızlı ol dedikçe sen hareket etmemeye başlıyorsun."

"Hemen gidiyorum." Dedim kendime gelerek. Bu kadar şaşırmamın sebebi: benim amcamdan bir şey isteme gibi bir hakkım yoktu. Her zaman o ne derse o olurdu. Canı istediği şeye evet der istemediğine hayır derdi. Ben bir şey istediğim de ise çoğu zaman 'evet, hayır' demek yerine şiddet uygulamayı tercih ederdi.

Ama şuan izin vermişti öyle değil mi?

 Aceleyle odama girip gitarı yatağımın baş ucundan aldım. Bu babamdan bana kalan tek sağlam şeydi. Onun ısrarları sonucu küçükken başlamıştım gitara. Bir daha da bırakamadım zaten. Düşünüyorum da iyi ki beni o zaman gitara başlamam için zorlamış. Eğer zorlamasaydı onunla daha fazla anım olmazdı ki. Bana gitar çalmayı öğretirken ki sabrı, çalmaya yavaş yavaş başladığım zamanlardaki mutluluğu, yanlış notaya bastığımda ki komik kızmaları. Her ne kadar şuan yanında olup, elini tutamasam da kalbine öyle bir bağlandım ki, o yeter bana.

ÖZGÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin