Lalisa asla karşılık alamayacağını bildiği halde her sabah okulun popüler çocuğu Jungkook'un masasına çiçekler bırakırdı. Ondan karşılık almak ölmeden önce olan tek gayesiydi. Ama Jungkook çok geç kalmıştı...
"Mezarını çiçeklerle donatacağım Flora."...
Ben yanındayım, gökyüzündeki son yıldız yanıp kül oluncaya kadar.
Lalisa'dan...
"Selam güzelim." yaklaşıp yanağıma küçük bir öpücük konduran Jungkook'a tüm sevgimi gözlerime sığdırarak baktım.
"Selam Kookie." o da aynı benim gibi bana bakıyordu. Saçının bir tutamı alnına düşmüştü. Yüzüne yaklaşıp onu geri attım. Ve ani bir haraketle beni belimden tutup dizine çekti.
Evet, şu an resmen dizinde oturuyordum!
Şaşkınlıkla sordum. "Jungkook ne yapıyorsun? Birisi görecek."
"Görsün umrumda mı?" utançtan yanaklarım kızarmıştı. Tanrı'm, bu çocuk beni delirtecekti!
Telaşla dudağımı dişledim. Bir öğrenci görüp fotoğrafımızı çekip öğretmene gösterebilirdi. Ya da direk bir öğretmen görebilirdi. O zaman sıçardık işte.
"Lalisa benim yanımda dudağını ısırma..." sesi flörtöz çıkıyordu. Ve delirmeme ramak kalmıştı.
"Nede-
Dudaklarını dudaklarımla birleştirdi. Ve bir süre böyle kaldık. Sonra geri çekildi ve konuştu.
"İşte bu yüzden."
Çapkınca gülümsüyordu bir de utanmadan. Hemen dizinden kalkıp yanına geri oturdum. Ve tam o anda içeri sınıfın öğretmen yalakası olan Park Yoonwoo denen kız içeri girdi.
Oh Tanrı'm! Bir saniye daha geç kalsaydım ölürdüm.