2: sen,

495 56 124
                                    

şarkıyı dinlerken sözlerine dikkat edin lütfen, sonlara doğru onlarla ilgili şeyler var.

ve ufak bir ricam var, lütfen bu fice ilgi gösterin🥺 çok sevdim ben bu fici

-

Aşk insanı üç parçaya bölüyordu; aşık olmadan önceki sen, olduktan sonraki sen ve aşkı kaybettikten sonraki sen. Eğer şanslıysanız sonuncuyu yaşamazdınız; ama sürekli dediğim gibi, şans bizden yana değildi. Ben ondan sonra, iki benliğimi de onunla birlikte toprağa gömmüştüm.

Uykuyu severdim, ruhumun dinlendiği sayılı anlardandı, buna rağmen alarmın çalmasına iki saat varken kalkmış ve vakit geçirmek için her şeyi yapmıştım. Buluşma saatimize yarım saat kala annemden, kullanmadığımız eşyaları koyduğumuz depo benzeri yerden, yıllardır binmediğim bisikletimi çıkarmasını istemiştim. Bisikleti bahçeye bıraktıktan sonra yanaklarıma ardı ardına öpücükler kondurup, iyi dileklerde bulunmuş ve bisikletin sepetine Yoongi hyungun çok beğendiğini söyledikten sonra hevesle tekrar yaptığı çörekleri ve birkaç atıştırmalığı yerleştirmişti.

İki parmağıyla burnumu sıkıp, sevecen bir edayla konuşmuştu. "Bu bir randevu mu?" Duyduğum soruyla kendimi geri çekip elleri arasından sıyrılmıştım. "Saçmalama anne ne randevusu? Bir günde olur mu sence?"

"Hm, yani ileride olabilir."

"Anne! Dediklerimi çarpıtıyorsun ama." diyip huysuzca dudak büktüğümde, parmaklarının ucuyla dudaklarıma vurup gülmüştü.

"Git hadi, bekletme onu."

Ne acı, birbirimizi bekleyebileceğimiz bir zamanımız olmamıştı; aceleciydik, hayatın bizden çaldıklarını kovalamakla ve avuçtaki kum edasıyla akıp giden zamana yetişmeye çalışıyorduk ama asla yetişemedik, seni de akıp giden zaman gibi yitirdim; seni, birlikte kurduğumuz hayalleri, mutluluğu, pozitif olan ne varsa her şeyi yitirdim. Çok toydum, çok acemiydim, seninle geçirdiğim zamanların değerini bilemeyecek kadar küçüktüm; bilseydim, senden sonra canımın bu denli yanacağını ve içimi kemiren pişmanlık hissinin bu denli fazla olacağını, daha fazla vakit geçirmek için çabalardım, her fırsatta fotoğrafını çeker ve seni sonsuza dek bu karelerin içine hapsetmeye çalışırdım.

Anneme yaptıkları için teşekkür edip, yanaklarına ardı ardına öpücükler kondurduktan sonra bisikleti sokağa çıkarmış ve son kez anneme dönüp el sallamıştım. Onun da gülerek el sallamasından sonra bisikletime binmiş, uzunca bir süredir binmediğim için ilk başta bocalamış ama hemen toparlayıp hızlıca bisikletimi sürmeye başlamıştım.

Bisikletten dolayı oluşan hafif rüzgar... İleride bu basit şeyin bile beni delice ağlatacağı ve sinir krizleri geçirmeme sebep olacağını nereden bilebilirdim ki.

Ondan önce oraya varmak istesem de, sokağı dönmemle dün geceki bankta oturduğunu görmem bir olmuştu. Başı eğik olduğundan beni fark etmesi için ardı ardına küçük zili çalmış ve bir sürü başın bana dönmesine neden olmuştum; önceden olsa yabancı olan hiçbir bakışa tahammül edemediğim için her hareketimi büyük bir dikkat ve sessizlikle yapardım, toplu alanlarda fısıltıdan farksız bir şekilde konuşur, sokakta başım eğik bir şekilde yürürdüm şimdi ise hiç kimseyi umursamadan zili çalmaya devam ediyor ve "Yoongi hyung!" diye bağırıyordum.

Adını duymasıyla eğdiği başını kaldırmış ve irileşen gözleriyle bana bakmıştı, gülerek yavaşlamış yanına geldiğimde yüzümden silmediğim gülümsemeyle ona bakmıştım. Bir bana, bir bisiklete dönen şaşkın bakışları gülümsememin daha da büyümesine sebep olmuştu.

"Hadi hyung! Sözümü yerine getireceğim, hem daha yapacak çok şeyimiz var. Annem bir şeyler yaptı, biraz gezdikten sonra onları yeriz." Hızlı hızlı sıraladığım cümlelere tepki vermeden öylece bakmaya devam ettiğinde omuzlarım çökmüştü.

black swan | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin