'Pax? Ne yapıyorsun?'
Eliyle bir kediyi gösterdi.
'Bu ne, Andrja?'
'Bu, bir kedi. Bir hayvan.'
Pax'ın bunu sormasına şaşırmamıştım. Hatta muhtemelen benim için berbat bir histi. Pax dış dünyayı hiçbir şekilde bilmiyordu. Şimdiye kadar gördüğü hayvanlar fare ve maymundu. Forlorn'dan hiç çıkmamıştı ki. Ben ise dış dünayda doğmuştum. Avah'ın anlattığına göre ben doğduktan 2 yıl sonra Pottsville'de yaşayan pek çok kişiyi Forlorn'a tıkmışlar ve açıklama olarak bir şey söylememişlerdi.Evet, ben tam 17 yıldır buradayım. Burada büyüdüm, ilk adımlarımı burada attım ve burada okudum. Okulda dış dünyayla ilgili söylentiler duymuştum. Söylenilene göre orası artık yaşanacak bir yer değilmiş, havada zehirli gazlar ve adını söyleyemediğim daha birçok şey varmış. Pekala, neden bu saçma şeylerden sadece Pottsville'de var? Bunları onlara kim söylemişse, yalandı. Sadece başkaları bunun böyle bilinmesini istiyordu. İnsanlar burada acı çekiyorlardı, etrafıma baktığımda çürümeye yüz tutmuş yapıtlar görüyordum. Forlorn'un mağara olduğunu düşünüyoruz. Evet, aslında yüksesk br mağara. Sanırım. Çünkü şimdiye kadar Forlorn'dan başka bir mağara görmedim. Binalar Forlorn'un tepesinden dolayı en fazla 3 katlı olabiliyorlardı. Fakat 3 katlı apartmanlarda oturmak tehlikeli olduğundan, insanlar 2 ya da tek katlı evleri tercih ediyorlardı. Hiç anlamadığım şey, bu kedi buraya nasıl girmiş olabilir? Dış dünyada hayvanların neslinin tükendiğini duymuştum. Forlorn'da fare ve maymundan başka hayvan olmaz.
Pax suratımı inceliyordu. Garipsemiş olduğumu farkettiğini düşünüyorum.
'Andrja, o, yani kedi, nereden geliyor?'
'Bilmiyorum.'
'Dış dünyada hayvanların neslinin tükendiğini söylemişti bana Kyle.'
Dişlerimi gıcırdattım. Pax, ortaokul. öğrencisiydi. Kardeşim. Tek erkek kardeşim. Avah ise ablamdı. Evi o geçindiriyordu aslında.
'Ben de öyle biliyordum.'
Dış dünyada ne hayvanların nesli tükenmişti, ne de zehirli gazlar vardı. Yukarıda yaşam vardı. Öyleyse biz neden buradaydık? Pax ve ben düşüncelerimiz içinde boğulmuştuk. Ani bir şekilde kapı çalınca yerimizden zıpladık adeta.
'Andrja, şu kapıyı aç.' Avah'ın bulanık sesini duyar duymaz düşüncelerimden sıyrıldım ve kapıyı açtım. Dışarıdaki insanların sesi yankılanıyordu.
'Biliyor musun? Az kalsın kafama Spooky'de Prodigy'nin çatısı kafama düşüyordu. Tanrım, zor sıyrıldım.'
'Spooky'e neden gittin ki?'
'Chauncy ile orada buluşacaktık.'
'Spooky'de mi? Avah, orası tekin değil.'
'Kim abla kim kardeş anlayamıyorum, Andrja.'
'Her zaman ablalar öğüt vermek zorunda değil. Spooky güvenli değil. Orada kafayı sıyırmış Crackpotları biliyorsun. Size zarar verebilirler. Özellikle de sana.'
'Chauncy erkek, ben değil.'
'Yaşlarınız büyük.'
'Pekala, yiyecek birkaç şey aldım. Şey, ekmek, reçel ve bir tane daha ekmek.'
Hala Avah'ın nasıl Spooky'e gittiğini anlamıyordum. Orada Crackpotlar vardı. Daha doğrusu, akıl sağlığını yitirmiş Forlornlular. Akıl sağlığını yitirmiş derken, gerçekten. İnsanları parçalara ayıran şeyler. Erkek çocuklarını kaçırıyorlar. Sonra bir daha onları kimse göremiyor. Bu yüzden Pax'e her zaman göz kulak olmak zorunda kalıyorum. Çok hoşnut değilim aslında bundan. Ama onu kaybetmek istemiyorum. Pax için her şeyden vazgeçebilirim. Avah hariç. Aslında ikisini de eş tutuyorum. Ama Pax'e daha bir özen gösteriyorum. O erkek ve çocuk. Spooky Forlorn'un en güvensiz 3 bölgesinden biri. Diğerleri Daemonic ve Ripsnorter. Oralarda da Crackpotlar var. İsimleri de buradan geliyor sanırım. Açıkçası, neden kafayı sıyırmış olduklarını bilmiyorum. Ama onları da anlıyorum. Gerçekten, burası iğrenç bir yer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekleyiş
Short StoryKaranlık, pek çoğuna göre korkutucudur. Hayaletler, canavarlar? Peki ya mağaralar? Karanlık, ve olaylarla dolu olan bir mağara. Forlorn'da ölmeyi bekleyen yüzlerce hatta belki de binlerce insan. Hiçbir şeyleri olmayan bu insanları bile yağmalayan ç...