Pax elimi daha sıkı tutmaya başladı.
Ben de ona destek olduğumu belirtmek için elini daha çok sıktım. Hafifçe ona doğru eğildim.
"Sana korkmaman gerektiğini söyledim. Ablana güvenmiyor musun?"
Pax sonunda yüzüne ufak da olsa bir gülücük yerleştirebildi.
"Sana tabi ki de güveniyorum Andrja."
"Aferin." elimle saçlarını karıştırdım.
Yavaş yavaş hareket ediyorduk. Herkes son hazırlıklarını yapıyordu. Herkes birbirini korumaya çalışıyor, birbirine destek oluyordu. Erkeklerin elinde Forlorn'un gelişmiş silahları -olabildiği kadar- bulunuyordu. Ayrıca yanımda müzik çalarımı getirdiğim için mutluyum. Crackpotlar müziğe dayanamazlar. Sarah da yanında bir tane getirdiğini söyledi. Ben bunları düşünürken yukarıdan bir el uzandı. Pax'e. Chauncy olmasaydı Pax kaybolmuş olacaktı. İlk defa Chauncy'ye teşekkür etme gereği duyuyorum. Buradan çıktıktan sonra ilk işim Chauncy'ye teşekkür etmek olacak. Kesinlikle.
Pax'e o fark etmeyecek kadar kısa baktım. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Her ne kadar onu korumaya çalışsak da, o sanki bize güvenmiyordu. Güveniyordu fakat böyle bir konuda değil. Joe de korkuyordu. Hatta Pax ve Joe birbirlerinin ellerini o kadar sıkı tutmuşlardı ki. Daemonic'in merkezine geldiğimizde Crackpotların sesleri duyulmaya başlamıştı. Ve ilk silah sesi önlerden duyuldu. Sonra ard arda silah sesleri duyulmaya devam etti. Artık hızlı ilerliyorduk. Onlara karşı galip geliyorduk.
"Tam olarak çıkışı bilmiyoruz, ne yapacağız?" Diye sordum Sarah'a.
Sarah silah sesleri arasında bağırarak
"Sanırım biliyorum."
"Biliyor musun?"
"Emin değilim ama aklımda bir yer var."
İlerlemeye devam ediyorduk. Pax elimi her adım attıkça daha çok sıkıyordu.
"Endişelenme."
Diğerlerinden daha üstün olduğu belli olan bir Crackpot
"Erkek çocuklarını bize verin, biz de gitmenize izin verelim."
Chauncy'e baktım. Pax'i Crackpotlara vermek mi?
"ASLA!"
Ve silah sesleri devam etti. Pax'i o manyaklara vermeyecektim. Bundan kesinlikle emindim.
Crackpotlar temizlendikten sonra Sarah herkesin önüne geçti ve bağırmaya başladı
"Herkes beni takip etsin!"
Sarah'ın peşinden yürümeye başladık.
Herkesten sevinç çığlıkları gelince çıkışı bulduğumuzu anladım. Bekle bizi gerçek dünya! Pax elimi hala bırakmamıştı ama onun da sevinçten dans etmek istediğini biliyordum. Herkes kendisinden sonra çıkan kişiye yardım ediyordu. Ve sırada biz vardık. Avah elini uzattı ve ben de elimi Pax'e uzattım. Şimdi dış dünyadaydık. Nefes alabiliyorduk ve hava gayet temizdi. Ayrıca Forlorn'un aksine hava güzeldi ve sanırım güneşli. Güneş olduğunu düşünüyorum. Ve şu an sabahtı. Aşağıdaysa gece. Fakat etrafta hiç bina yoktu. Veya ona benzer bir şey. Yürümek zorundaydık. Pax elimi bırakıp zıplamaya başladı.
"Vay be, demek ağaçlar bunlarmış." kendi kendine söyleniyordu. Ona hiç dokunmuyordum çünkü pek çok şeyi ilk defa görüyordu. Hatta ben bile. Küçükken gördüğüm çoğu şeyi hatırlamıyordum. Diğer herkes mutluydu, ben de. Joe ve Pax artık kurtuldukları için herkesten daha çok mutlu olmalıydılar. İleride dumanlar görünce hepimiz heyecanlandık. Herkes daha da çok sevinmeye başladı. Ben de kötü bir şey olmadığını umuyordum. Duman tüten yere geldiğimizde taştan yapılmış derme çatma bir ev ile karşılaştık. Kapının önünde iki orta yaşlı adam oturuyordu.
Adamlardan esmer olan bize başıyla selam verdi
"Guten morgen! Sind sie neu hier? Und warum sie sind so überfüllt?" Dillerini bilmiyorduk. Tek bildiğimiz dil İngilizceydi.
"Afedersiniz?"
Sonunda anlayabileceğimiz bir şekilde konuşmaya başladı.
"Demek turistsiniz."
"Pek sayılmaz. Şu an neredeyiz?"
"Almanya, Berlin'de bir köyde."
"Amerika'ya nasıl ulaşabiliriz?" Forlorn'un dışındaki dünya hakkında bilgilerimiz o kadar sınırlıydı ki. Hatta neredeyse hiçbir şey bilmiyorduk.
"Bunun için Berlin'in merkezine gitmeniz gerek. Sizi bırakabiliriz fakat çok kalabalıksınız. Hepinizi götüremeyiz."
Şimdi ne olacaktı? Ya hep ya hiç.
"Ben burada yaşamak istiyorum, Andrja." ve ard arda en az 30 kişi daha... Herkes büyülenmiş gibiydi. Fakat daha kimse başka yerleri görmemişti ki! Neye dayanarak burayı cennet gibi görüyorlardı anlayamıyorum.
"Pekala, 15 kişiyi de götürebiliriz. 7 kişi benim arabama ve 8 kişi de Kyle'ın."
Herkes arabalara dağıldıktan sonra adının Gale olduğunu öğrendiğimiz adamın arabasına bindik. Ben, Sarah, Pax, Chauncy, Avah ve 2 başka kişi daha. Acaba şehir merkezi nasıl bir yerdir? Kalabalık mıdır? Çok mu insan vardır? İnsanlar nasıldır? Sıcak kanlı mıdırlar yoksa herkes Forlorn'daki gibi bir telaş içinde midir?
![](https://img.wattpad.com/cover/31078223-288-k737578.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekleyiş
Short StoryKaranlık, pek çoğuna göre korkutucudur. Hayaletler, canavarlar? Peki ya mağaralar? Karanlık, ve olaylarla dolu olan bir mağara. Forlorn'da ölmeyi bekleyen yüzlerce hatta belki de binlerce insan. Hiçbir şeyleri olmayan bu insanları bile yağmalayan ç...