✧Symbol✧

176 37 94
                                    

Bir süre orada durduktan sonra eve geliyoruz, hafif yağmurdan ıslanan kapüşonlumu çıkartıp sandalyenin üstüne asıyorum. Bugün bana yardım eden kıdemlimin aksine onu görmek hiç hoşuma gitmiyor, ne yani beni öldürmek mi istiyor? Yapsın öyleyse, başkalarına zarar gelmesinden daha iyidir. "Değil mi bay Simpson?"

"Seungmin uyu artık hadi, ne kendi kendine mırıldanıp duruyorsun hem?"

"Bir kere ben bay Simpson'la konuşuyordum!"

"İyi iyi hadi uyu, tatlı rüyalar saf şey."

"Sana da Hyunjin!" Duvara doğru elimi sallarken binanın yalıtımının ne kadar kötü olduğunu düşünüyorum, nasıl hepsini duyabiliyor ki?

Simpson peluşuma sarılıp gülümseyerek gözlerimi kapatıyorum, daha bir hafta bile geçmemiş olsa da dünya benim için çok yorucu bir hal almaya başlıyor, fazlasıyla.

♤♤♤♤♤

Sabah oluyor, yerimden sıçrayarak çığlık atıyorum. Gece tuhaf şeyler görmüştüm.

"N'oldu!? İyi misin!?"

Hem büyükanne hem de Hyunjin içeri hızla giriyor ve daha da çok korkmamı sqğlıyorlar. "B-ben..."

"Sen ne?"

"Ben gece tuhaf şeyler gördüm ama yaşadığımı hatırlamıyorum, bu neydi?" diyorum. Hyunjin ellerini başına götürüp saçlarını karıştırıyor.

"Ben de bir şey oldu sandım, rüya görmüşsün Seungmin. Sorun yok kalk ve bir an önce kahvaltıya in, sonrasında sana ders çalıştıracağım."

"Tamam!" diyerek yataktan fırlıyorum, önce tuvalete gidip yüzümü güzelce yıkıyor, kahvaltıdaki yerime oturuyorum. Büyükannenin hazırladığı pofidik pankekle ilgilenecekken bir ses duyup ve sıçrayarak arkama dönüyorum.

"Seungmin iyi olduğuna emin misin?" diyor elini omzuma koyarak. "Neden sıçradın bakayım?"

"Bir ses... ses duydum ama yanılmış olmalıyım..." Elim refleks olarak kalbimde duruyor. Hyunjin yemeye devam ettiğinde ben de yemeye dönüyorum. Kara kitabımın hemen yanımda uçuşması anlamsız olduğundan etrafıma bakınıp gözlerimi deviriyorum, yine mi? Bu sefer onu görmezden gelip yokmuş gibi davranacağım.

"Pekâlâ, iyiyim diyorsan iyisindir. Hadi hızlı ye de sana ders çalıştıracağım daha, dil dersleriyle uğraşmayacağız başka bir bölüm denersin. Sana bir defter de aldım üç haftada ne kadar olursa artık..."

"Söz veriyorum seninle aynı üniversiteyi kazanacağım." diyorum. Yani eğer dünyada kalırsam, onun yanından ayrılmayacağım.

Bahçeye çıkıyoruz, kafenin önündeki masalardan birine oturup ders çalışmaya başlıyoruz. Aklıma kara defter geldikçe tedirginleşsem de omuz silkip dünyada olan bitene odaklamaya çalışıyorum, Chan Hyung'un dediklerini hatırlayınca Hyunjin'in kolunu dürtüyorum.

"Hyunjin! Sen benden büyüksen sana Hyunjin hyung mu demeliyim?"

"Hayır, öyle deme tuhaf oluyor."

"Peki, Hyunjin" dedikten sonra anlattıklarını dinlemeye başlıyorum, tuhaf olsa da bir çoğunu önceden biliyorum sanki. Bir tek Kore dilinde çok saçma şeyler var, mesela kelimeleri birbiriyle anlamsız olan 'deyim'ler var. Hyunjin onları görürsem atlamamı söylediği ve ben de öyle yapacağım.

Birkaç saat aralıksız çalışıyor, ardından bir şeyler atıştırmak için mutfağa gidiyoruz, biraz kraker ve kurabiye alıp odasına ilerlediğinde ben de peşinden gidip açık olan kapısını tıklatıyorum.

"Ben de gelebilir miyim?" diyorum nazikçe, başını salladığında yanına oturuyorum ve tam onu izlemeye başlayacakken o bana doğru dönüyor ve arkasından hızlıca bir şey çıkartıp gülümsüyor. "Ta daa~"

"B-bana telefon mu aldın?"

"Evet, sürekli seni arayıp bulamam öyle değil mi? Hadi rehberi aç ve bir numaraya bas." diyor, heyecanla bir numaraya basıp Hyunjin'in çalan telefonuna bakarak ellerimi çırpıyorum. "Oldu!"

"Hmhm~ Seni ne zaman ararsam açmak zorundasın Seungmin."

"Açarım!" diyorum ve odama koşup yer yatağına oturarak telefonu kurcalamaya başlıyorum. Bir süre sonra aklıma Chan Hyung'un verdiği numara geliyor ve kağıdı cebimden çıkartıp rehberime kaydediyorum. Merakıma yenilip numarayı çeviriyorum ve beklemeye başlıyorum. Telefon açılınca heyecanla gülümsüyor ve konuşmaya başlıyorum.

"..."

"Evet, bir telefonum var artık! Bir de Hyung bana bir konuda daha yardım edebilir misin? Yanına gelsem olur mu?"

"..."

"Görüşürüz hyung!" heyecanla kapattığım telefonu kenara bırakırken içeri Hyunjin gelip bana sorgular bakışlar atıyor.

"O kimdi? Benden başkasını tanımadığını sanıyordum?" diyor, gözlerinde önceden görmediğim tuhaf bir bakış var.

"Nüfus dairesinde tanıştık, bana yardımcı olabileceğini söyledi. Birazdan da onun yanına gideceğim, sorun olmaz değil mi?"

"Olmaz ama ben de geleceğim, iyi biri mi bilemezsin."

Hızlıca söyledikten sonra odadan çıkıyor, omuz silkip Chan Gyungun attığı konuma bakıyorum ve yürüme mesafesine yirmi dakika olduğunu görünce gülümseyip Hyunjin hazırlanana kadar bana anlattığı dersleri tekrar ediyorum. Malum, süslenmesi bitmediği için benden iki kat yavaş hazırlanıyor.

Yarım saat kadar sonra üstünde siyah bir tişört ve yırtık bir kot giymiş şekilde geliyor, dikkatimi çeken şeyse saçlarının bu kadar yumuşak durması.

"Hadi Seungmin kalk da gidelim." deyince düşüncelerimden ayrılıp kendime minik bir çimdik atıyorum ve arkasından ilerliyorum, tabii arkamdan ilerleyen birinin daha olması pek de hoşuma gitmiyor. O gün yaptıkları aklıma geldikçe tekrardan Hyunjin'e sarılıp ağlayasım geliyor, o günden sonra hiç sarılmamam bir yana temasta bile bulunmuyoruz.

Yanımda aniden bir kırılma sesi duyduğumda sıçrayarak yanıma düşen vazoya ve beni çeken Hyunjin'e bakıyorum. "İyi misin!?" deyip telaşla etrafımı yokluyor.

"İyiyim, hızlıca gitsek olur mu?"

Evet dercesine gözlerini kırpıştırıp telefonundan konuma bakıyor ve gidene kadar konuşmuyoruz. Geldiğimiz evin önünde Chan Hyung bizi karşılayıp içeri davet edince Hyunjin hâlâ şüpheyle bakıyor.

"Bana öyle bakma sizi yemem Hyunjin." diyerek gülüyor.

"Belli mi olur?"

İkimiz de ona şaşkın gözlerle bakarken omuz silkiyor, Chan Hyung'la yalnız kaldığımızda kapüşonlumun kollarıyla oynayarak gözlerimi yere sabitliyorum.

"Hyung... Sunbae beni çok rahatsız ediyor, her gün önüme engeller koyup duruyor. Ondan nasıl kurtulabilirim? Bugün güçlerini kötü niyetle kullanarak hemen yanımda bir vazo bile kırdı..."

Yaklaşıp yüzümü kaldırarak omzumu okşuyor. "Şimdilik avantaj onda olsa bile sen zamanla ona karşı güçleneceksin. Çok ileri giderse ben fark ederim ve icabına bakarım, şimdilik biraz daha dayan tamam mı? Benim sana söylemem gereken daha önemli bir şey var."

Merakla ona bakıp gözlerimi büyütüyorum,

"Sembolün." diyor.

Merhabalar merhabalar, öncelikle oylama yükselmese de düşmediği için hepinize yürekten teşekkür ederim~

Ve sonrasında elimde bölüm kalmadığını, ne bok yiyeceğimi bilmediğimi söylemek istiyorum :)

Heeer neyse, şu an yeni uyandım ve düzenledim umarım ki bir hata yoktur <3

Kendinize iyi bakın, sizi seviyorum 🧸❣

1004 [Angel] † HyunMin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin