Medya : Çağatay.
Evet canlar Mevlüt Kandiliniz Mübarek Olsun. İyi okumalar. Bir de 215 okunma! Ya siz Cansınız Can! Sizleri çok seviyorummmmmm.
Çağatay ;
Uyandığımda yine aklıma geldi. Ne yapıyordu acaba şu an? Kaktım bir duş alıp çıktım. Üstüme kot ile beyaz t-shirt giydim. Bugün Ayça ile rol için buluşacaktık. Sonra da Asuman'ın yanına gidecektim. Dosyam orada kalmıştı. Vakit kaybetmeden çıktım. Arabama bindim yola koyuldum. Müzik açasım geldi. Ne açsam diye düşündüm. Şekersiz - İmkansız Bir Aşk Denir şarkısını açtım. (Dinleyebilirsiniz tavsiye ederim.)
Kimden; Ayça.
Kime; Çağatay.
*KONUM*. Seni bekliyorum burada Çağatay.Kimden; Çağatay.
Kime ; Ayça.
Tamamdır yoldayım.Kimden ; Ayça.
Kime ; Çağatay.
❤️Sinirim bozulmuştu. Bana kalp atmasını istemiyordum. Bana sadece Asuman kalp atabilirdi. Ben sinirle giderken Ayça'nın attığı konuma gelmiştim. Çağırdığı yer deniz manzaralı kahvaltı yeriydi. Güzel mekan diye geçirdim içimden. İçeri girdim. Ayça yine aynı gülümseme ile bana bakıyordu. Çok seviyordu beni. Çok belli ediyordu ve bu işime çok yarayacaktı. Yanlış anlamayın kullanmıyorum. Onun hislerini anlıyorum. Sevip de karşı tarafın sevmemesi. Masaya oturdum ama geçen seferki gibi soğuk değildim.
"Hoşgeldin Çağatay."
Gülümsemesi çok sıcaktı. Nedense bu çok hoşuma gitmişti.
"Hoşbuldum Ayça. Nasılsın bakalım?"
Şaşırdı hem de baya.
"Bir dakika ben doğru mu duyuyorum? Sen benim nasıl olduğumu sordun? Aman Tanrım ben ŞOK! İyiyim sen nasılsın?"
Bu hareketi güldürmüştü.
"Ben de iyiyim. Çok uzatmayacağım. Direk konuya giriyorum. Ne yapacağız?"
"Tamam direk konuya geçelim öyleyse. Asuman bizim sevgili olduğumuzu inanmalı. Birbirimize yapmacık davranmak YOK. Birbirimize aşkım diye hitap edeceğiz."
"Aşkım demek şart mı?"
"Sevgi sözcüklerinden birisini söyle okey?"
"Tamam tamam."
"Asuman'a soğuk yapacaksın."
"Ne? Ne alaka şimdi? Sevgili rolü yapıyoruz soğuk yapmak ne?"
"Benimle daha çok vakit geçirdiğini anlar. Anladın mı? Biz kadınlar her şeyden bir anlam çıkarıyoruz. Okey?"
"Ha anladım tamam."
"Güzel. Arada el ele tutuşma olur çok da abartmadan tabii."
"Anladım."
"Asuman'ın bugün öğrenmesi lazım Çağatay."
"Ne? O kadar çabuk mu?"
"100 yıl sonra mı öğrensin? Bugün Asuman'ın yanına git sonra bana konum at ben de gelirim tanışırım Asuman ile. Nasıl fikir?"
Mantıklıydı aslında."Tamam. Ben sana haber ederim. Gitmem lazım görüşürüz."
"E bir kahve içseydik?"
"Üzgünüm başka bir zamana artık."
"Tamam. Bana bir kahve borcun var unutma ama."
"Tamam tamam unutmam."
Yola koyuldum hemen. Asuman'ın yanına gidecektim. Sonra planın devamı kendiliğinden gelecekti. Eve geldim zile bastım ama açan yoktu. Defalarca bastım ama açmadı. Aradım geri. Telefonun sesi içeriden geliyordu. Bir şey mi oldu acaba? Korkmaya başladım. Yedek anahtar yanımda mıydı acaba? Bakalım heh evet yanımdaydı. Hemen içeri girdim yukarı çıktım. Ohh çok şükür bir şey olmamıştı. Asuman uyuyordu. Birkaç kez uyandırmayı denedim ama uyanmadı. Derin uykudaydı. Sonra bağırmaya başladı. Kabus görüyordu. Arada gülüyor arada ağlıyordu. Bir türlü uyandıramadım. Eni sonu uyanana kadar beklemekti. Aklıma Ayça geldi. Kız boşuna gelmesin şimdi. Hemen mesaj attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİLYONDA BİR PARLAKLIK
Roman pour Adolescents3 kız 3 Ayrı Hayat... Bir tek onun yanında yuva gibi kokuyordu içim...