Ömür'ü orada öylece bırakıp eve doğru yürümeye başladım.
Daha sonra kafa dağıtmaya ihtiyacım olduğuna karar verdim ve sahile doğru Ömür'ün olduğu yerin ters tarafına doğru yürümeye başladım. Sahile geldiğimde önüme gelen ilk banka oturdum ve yanımda taşıdığım küçük bir kitabı çıkarttım. Kitap dediysemde olayları anlatan bir kitap değil. Hoşuma giden sözler var içinde. Söz kitabı gibi bir şey işte.
Anlatamadım ama siz anladınız ya, anlayın işte. Puf neyse.
''Bağlanmayacaksın hiç bir şeye, öyle körü körüne. ''O olmazsa yaşayamam.'' demeyeceksin.
Demeyeceksin işte, yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki, çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin onu sevdiğinden..
Çok sevmezsen çok acımazsın, çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Heç hiç bir şeyin olmzsa kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.''
Kitabı kapattım. Kapatmamla birlikte yanaklarımda ki ıslaklıkları fark ettim. Siz şimdi ağladım zannettiniz değil mi? Ah hayır yağmur yağmış. Yağmış çünkü hiç fark etmedim. Kitabı ceketimin cebine sıkıştırıp rastgele ilerledim. Yere bakarak yürüyordum ki, önüme çıkan sert bir cisime çarptım. Kafamı kaldırıp baktığımda taş ötesi varlık gördüm. Ama belli etmedim ve ''Pardon'' diye bir şeyler mırıldanıp yürümeye başladım.
Kolumun çekilmesiyle irkildim.
Arkamı döndüğümde taş ötesi varlığı gördüm. Yarım ağız sırıtıyordu.
''Ne var?'' dedim kafamı sallayıp.
''Önemli değil.'' dedi
''Hönk?'' dedim sorarcasına.
''Pardon dedin ya, önemli değil dedim bende'' dedi.
Ay tatlı çucuk yirim sini yirim. Demedim tabii ki de.
''Hıı tamam'' dedim ve kolumdaki eline baktım. Hışımla çektim. Kolumu kurtardığımda omzumun üzerinden çocuğa baktı.
''Berk'' dedi. Sanırım ismiydi.
Tam olarak çocuğa döndüm ve ''Ada'' dedim.
Tanışmak istercesine elini uzattı, bende uzattığı elini sıktım.
''Memnun oldum Ada'' deyip içten bir şekilde gülümsedi.
''Bende memnun oldum'' diye devam ettirdim.
''Yürüyelim mi?'' diye sorduğunda, elimle etrafı gösterdim ve,
''Bu hava da mı, ah aklını düşürmüş olmalısın.'' dedim
Dediğime gülüp,
''Hayır, yağmuru severim.'' dedi. Aslında bakarsanız bende yağmuru severim ama bu çocukla yürümemek için bahane üretemezdim.
Üzerimdeki kısa kolluya ve şorta aldırmadan,
''Olur'' dedim. Berk beni boydan biz süzdü ve kafasını iki yana sallayıp sırıttı. 'Ne var' dercesine başımı salladım.
Bir şey demeden üzerinde ki uzun paltoyu omuzlarımdan sarkıttı. Valla çok makbule geçti taş gardaş saolasın. Demedim tabii ki de.
Samimi bir şekilde gülümseyip ''Teşekkür ederim.'' dedim.
Yürümeye başladığımızda karşıdan gelen Ömür'ü gördüm. Durdum. Berke bunu fark etti ve bana dönüp,
''Bir şey mi oldu?'' dedi. Karşıdan gelen Ömür'ü gösterdim çenemle. Yarım ağız sırıtıp,
''Anlaşıldı, senin ki'' dedi. Ona kaşlarımı çatıp baktım.
''Benim ki falan değil, kızdım ve dövdüm'' dedim. Bana şaşırmış gibi bakıp kucağına aldı ve döndürmeye başladı. Bunu Ömür'ü kıskandırmak için yaptığını anladığım için bir şey demedim ama acısını sonradan çıkartacaktım. Gür bir kahkaha patlattım sahilde. Bakışlar bize döndü. Ömür'de.
Ömür'e baktığımda gözlerinden alev çıkacakmış gibi bana, pardon bize bakıyordu. Berke beni indirdiğinde. Sessiz bir şekilde,
''Bunu sonra konuşacağız.'' dedim. Yarım ağız gülümsedi ve yanağımdan öptü. E yeter ama! Anladık beni kurtarmak için yapıyosun ama bu fazla oldu biraz. Geri çekildiğinde tokat patlattım. Masum bir bakış yolladığında dayanadım.
''Gel lanet olasıca'' deyip kollarımı açtım. Yüzüne samimi bir gülüş yerleştirip sarıldı.
Ayrıldığımızda etrafa bakındım ama Ömür'ü göremedim. Umursamadım zaten. Berk'e dönüp,
''Sahildeki banklara oturalım mı?'' dedim. 'Olur' dercesine başını salladı ve yürümeye başladık. Elini belime yerleştirdiğinde afallasam da bir şey demedim. Samimi geliyordu bana. Benim için yaptıklarından mı bilmiyorum. Ama samimi hissediyorum işte. Kanım kaynıyor çocuğa.
Banklardan birine oturduğumuz da Berk kolunu bankın üzerinden sırtıma doğru attı. Yüzüne baktığımda samimi bir şekilde gülümsedi. Bende gülümsedim.
''Çocuk'' dedi. Nefes aldı ve devam etti. ''Kimdi, sevgilin falan mıydı?'' diye sordu. Aslında benim burda 'Sanane göt, seni ilgilendirmiyor.' demem gerekiyordu. Ama demedim. Bilmiyorum diyemedim.
''Eski sevgilimdi doğrusu sevgili miydik onu bile bilmiyorum. Benimle eğlence olarak çıkmış işte bla bla bla. Boşver'' dedim.
''Nasıl eğlence olarak?'' dedi.
''Baya eğlence yani sevmemiş beni, hatta hiç sevmemiş, nefret ediyormuş, salakmışım.'' dedim derin bir nefes alıp devam ettim.
''Biliyor musun? O gün dediği şeyleri hiç unutmadım. Okula geldiğimde koşarak geldi sarıldı bende sarıldım. Daha sonra samimice gülümsedi. Bende o şekilde gülümsedim. Daha sonra yüzündeki gülümseme silindi. Bana döndü ve ''Ah Ada, ah Ada, çok safsın be güzelim.10 gündür her senle buluşmamdan sonra başka kızların yanına gidiyorum bunu anlmadın değil mi? Kör kütük aşıksın çünkü bana,ama ben seni sevmiyorum, hiç sevmedim, salaksın sen.'' dedi. Bunları duyduğumda gözlerimdeki yaşlara ve boğazımda oluşan yumruya aldırmadım ve girdiğim kapıdan geri çıktım. Ve sahile geldim. Bu yüzden neredeyse günümün yarısını sahilde geçiririm. Onu unutabildiğim tek yer burası. Yani unutamıyorum ama gram da olsa azalıyor düşündüklerim, hissettiklerim. Onu dövdüğümde bile canı acımış mıdır diye düşünmeden edemedim. Ama o bana yaptıklarından sonra bunu düşünmeden karnına bir tane daha tekme geçirdim.'' dedim. Uzun konuşmanın verdiği bıkkınlıkla derin bir nefes aldım ve Berke'ye döndüm. Beni anlıyor gibiydi. Hissettiklerimi anlıyor gibiydi.
Arkadan gelen gürültüyle oraya döndüm. Kızın biri gür bir şekilde kahkaha attı. Bakmamak elde değildi.
Hoop bir saniye? Ömür? Kız? WTF??
Siktim belanı.
Multide Berke.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAM.
ChickLitHayatının aşkını bulduğunu düşünen Ada, Ömür için sadece bir gönül eğlencesi olduğunu öğrendiğinde değişmeye, daha doğrusu duygusuzlaşmaya ve acımasızlaşmaya başlayacaktır. Bakalım sonrasında neler olacak.