?Babyboy? | Jikook ✓

H-Hurts! [+M]

bölüm soft okuyuculara biraz ağır gelebilecek bir bölüm.
o yüzden buradan sonra yolumuza "hard" stanlerle devam etmeyi teklif ediyorum efenim!

(kısa bir not: emojilerle belirttiğim kısımdan sonrası smuttur!)

iyi okumalar

∓∓∓

"Bir şey demek istiyorum..."

"Ne istiyorsun?"

"Şey... Ben sana ne demeliyim?"

"Nasıl ne demelisin?"

"Y-Yani nasıl seslenmeliyim?"

Önümdeki içimi gıcırdatan beden bir hırsla siyah Jeep'in kapısını açıp beni içine itmişti. Hızlı adımlarla ön camdan geçip şöför koltuğuna oturdu. Önceden sorduğum soruyu tekrardan söyleyecektim ki sertçe çekildiğim kucak kalbimi adrenalinden patlayacakmış gibi hissettirmişti.

"Ben seninle hala tanışmamıştım değil mi tavşancık? Ben Park Jimin. Park Holding' in CEO'su olan herifin oğluyum. 21 yaşındayım. Başka bir şey?"

Zengin bebesi demek...

"Ben Jungkook, yani Jeon... Jungkook. Daha üniversiteye yeni başladım. 19 yaşındayım ve... hiç ilişkim olmadı."

"İlişkiye girmedim derken neyi kast ediyorsun?"

"Yani, b-bakirim."

Siyah saçlı bunu duymayı beklemiyordu ki gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Sen ciddi misin?!"

"Evet. Benden t-tiksindin mi? Halbuki bunu önceden sana söylemiştim."

"Ben... gerçekten ciddi olduğuna inanmamıştım. Bak, istersen... yapmayabiliriz. İlkini almayı kesinlikle istemem. İstersen, istersen sana dokunmam bile."

Bu insancıllığına karşın şok üstüne şok yaşarken içtiğim viskinin tatlı mayhoşluğu ve gün yüzüne çıkan yüzsüzlüğüm daha çok beni hırslandırırken değiştirdiğim cilveli sesimle kollarımı adını yeni öğrendiğim çocuğun boynuna sardım.

M+🐰🍑🐥🐰🍑🐥🐰🍑🐥+M

"Immm Jimin-shi..." deyip parmaklarımı kapşonlusunun içerisindeki siyah tişörtünün yakasına dolayıp yüzüne biraz daha yaklaştım.

"Söyle güzelim."

"Ben istiyorum."

"Neyi istiyorsun?"

"Şeyi işte..." sorgular bakışlarını yüzüme atıp anlamadığını belirtti.

İlla ağzımdan duyacaktı beyefendi.

"Bana dokunmanı ben istiyorsam?''

Seslice kıkırdayıp kulağıma yaklaştı.

"Ha bak öyle dersen işler değişir babyboy..."

Dediklerine karşın seslice yutkunup bende onun kulağına yaklaştım.

"Ben... ben istiyorum."

Dediğim şeyle muzırca sırıtıp beni zorlamaya devam etmişti.

"Oh... ne kadar çok istiyorsun?"

Büyük ihtimalle kızarıp, bozarmamı falan bekliyordu fakat hesaba katmadığı bir şey vardı. Bende onun kadar arsızlaşabiliyordum. Sadece belli etmiyordum.
Eh, azdığımı belirtmek içinde önlerimizi hafifçe birbirimize sürttüm. Böyle bir şeyi beklemiyordu ki arabaya sesli bir inleme sunmuştu.